Efsanevi Savaş 2

6.Sezon 10.Bölüm

Chio ata mirası hançeriyle arka arkaya saldırılar düzenlerken, Wilson bileklerindeki çelik bilekliklerle hançeri engelliyordu. Bir kaç defa bileğinin üstü çizilse de onun için sorun değildi. Wilson, boş bir anında Chio'nun elini yakalamayı başardı. Elini iyice sıkarak, hançeri düşürmesini sağladı. Hançeri düşen Chio, diğer elinin avucunun içiyle Wilson'un burnuna vurmak istedi. Ancak Wilson daha erken davranmıştı. Diziyle onun karnına attığı darbelerle onu yere çökertti. Dirseğiyle kafasına vuracakken, Chio iki elini kaldırıp dirsek darbesini engelledi. Ardından ayaklarıyla Wilson'un ayaklarını çekip yere düşürdü. Wilson'un üzerine çıkıp attığı arka arka yumruklarla onu sersemletti. Az ileriden bıçağı kapan Chio geri döndüğünde, Wilson'un çelik bileklikleriyle çenesine geçirdiği darbeyle kendini diğer tarafta yerde buldu. Wilson üstüne çıktığı arkadaşının suratına, bilekleri isabet edecek şekilde vurmaya başladı. Bileklikler Chio'nun yüzünde sıyrıklar oluşturuyordu. Chio gerindikten sonra Wilson'u üzerinden attı. Geriye doğru gelen Wilson'u bıçakla karşıladı. Wilson tam zamanında bilekliğiyle bıçağı engellemişti. Saniyeler içinde, diğer eliyle vurduğu yumrukla Chio'yu afallattı. Bir kaç adım geriye giden Wilson, istediği açıyı yakalayınca havada attığı dönen tekmeyle Chio'yu yerle bir etti. Chio yerden kalktığı zaman, başka bir dönen tekme yedi ve yere bu kez kalıcı olarak yapıştı. Wilson eline aldığı hançeri Chio'nun omuzuna sapladı. Acı içinde haykıran Chio, diğer eliyle omuzunu tutarken, Wilson bağırdı. "Zenciyi ver bana!" Kadim lider eliyle çıkış kapısını işaret etti. Wilson, önce geriye döndü ve Chio'nun ata mirası olan hançerini aldı. Sonra kapıya doğru ilerledi. Bu sırada, Anga Beyaz'ın yüzüne bir gülümseme yayıldı. Wilson aşağıya hızla indiğinde, şatonun kapısının önünde karısı ve çocuğuyla vedalaşan zenciyi gördü. Hızla ona doğru yürüdü. Zenci arkasını döndüğünde, "Ben hazır." Dedi. Wilson kapıdan çıktığında, hala yanan ateşleri görüp öfkelendi. Şatodan uzaklaştıklarında Wilson zenciye baktı. "Kendini savunman için bir şansın olacak. Ben sen ve senin tanrın gibi adaletsiz değilim!" Zenci yüzüne yerleştirdiği gülümsemesiyle, "Efendi Wilson bilmiyor, bunların hepsi kaderin bir parçası. O elindeki bıçak, geleceğin lideri Chio'ya ait." Wilson şatonun en tepesine baktı. Kadim lider, Anga Beyaz ve zencinin oğlu onları seyrediyordu. Zenci tekrar konuştu. "Hadi, kader bizi nereye götürecek görelim efendi Wilson!" Wilson gözlerini şatonun tepesinden ayırdı. "Burada olmaz." Zenci tekrar güldü. "Oğlum için endişelenme. O kadere inanır ve bunu düşünmez." Wilson öfkeyle parladı. "Siz gerçekten yoldan sapmışsınız! O daha bir çocuk ve babasının ölümüne hazır olduğunu söylüyorsun!" Zenci tekrar güldü. "Ya babası ölmeyecekse? Senin kaderinde ölmek var Wilson!" Wilson hızla zenciyi kolundan yakaladı ve hızlı adımlarla yürümeye devam etti. Şatodan tamamen uzaklaştıklarında, bir göl kıyısına geldiler. "Sana demiştim. Ölümün elimden olacak. Şimdi hazır ol, ya sen ya ben!" Zenci baltasını çıkardı. Wilson'un üzerine atıldı. Wilson, baltayı bileklikle engelledikten sonra, zencinin göğüs kafesini diğer elindeki bıçakla yardı. Haykıran zenci, tekrar baltasını kaldırdı. Wilson bu kez eğildi. Balta üzerinden geçip gitmişti. Bıçağı bu kez dümdüz olarak zencinin karnına soktu. Zencinin haykırışı etrafta yankı yapmıştı. Wilson, bıçağı adamın karnından çekmeden, dirseğiyle çenesine vurdu. Daha sonra bıçağı çıkarıp, yere yavaş yavaş çöken adamın üzerinden atlayıp, arkasına geçti. Ensesine vurduğu tokatla onu yere yapıştırdı. Yüzüstü yere devrilen adamı saçlarından kaldırdı. "Söylesene, tanrın nerede? Seni elimden nasıl kurtaracak?" Zenci ağzından kanlar çıktıktan sonra konuştu. "Tanrı her yerde, yaptığın hiçbir şey bu gerçeği değiştirmeyecek." Wilson adamın kafasını yere hızla vurdu. Daha sonra tekrar kaldırdı. "Tanrı seni kurtarmayacak." Adamı havaya kaldırdıktan sonra, sırt üstü yere çarptı. Daha sonra yüzüne bir tekme geçirdi. "Yanında bir ordu yokken tanrı bir işe yaramıyor desene?"