Akşam saat 8-9 gibi Yasemin milletin kendi evinde toplanmasını istedi. Yılbaşına özel yemek yaptığını ve bunu kaçırmamaları gerektiğini söyledi. Hindi yapmayı anneannesinden öğrenmişti. Onun özel tarifiyle her şeyi hazırlamıştı. Misafirler geldi, kapıyı açtığında gülümseyen iki çift suratla karşılaşınca mutlu olmuştu. Kendi ev arkadaşı eskisi kadar gülümsemiyordu.
Masaya geçtiler, herkes yerine oturdu. Yasemin mutfağa doğru gitmek için yöneldiğinde Murat'ta yardıma koştu, ortama sessizlik çökmüştü. "Nasılsın?" diye sordu, Sıla. Sezin hafifçe gülümseyerek cevap verdi.
-Heyecanlıyım, yeni yıl için. Sevdiğim insanlarla kutlayabileceğim için özellikle. Bugün herkesten daha neşeli olması gerektiğini biliyordu. Sıla'ya tekrar baktığında onun tabağıyla haşır neşir olduğunu gördü. Sıla ise bu sözler karşısında mutluydu. Kendini iyi hissediyordu. Babasını yalnız bıraktığı için içi buruk olsa da böyle bir ortamda bulunmayı istiyordu. Kendisini seven insanlarla olmaktan mutluydu.
Yemeklerini yediler, mekana gitmek için dışarı çıktılar. Kar bastırmıştı, neyse ki mekan kendi evlerine yakındı. Sezin üşüdüğünü hissetti, başını kaldırdı. Aklından geçen nice hatıralar önüne serildi. Tebessüm etti, eldivenleri giydi, birbirine sürttü. Başını öne eğdiğinde kendisine bakmakta olan gözlerle karşılaştı. Birkaç saniye bakıştılar, Sıla'ya doğru yürüdü.
-Çok soğuk değil mi? Ben acayip üşüdüm. Murat gerilerinde kalan Sezin ve Sıla'ya baktı. Tekrar önüne döndü. "İkisi de birbirleri için yaratılmış gibiler. Hep karamsar hep yalnızlık." Sıla gülümseyerek yanıtladı.
-Gerçekten öyle. Sezin onun gülümseyişiyle her şeyin iyi olabileceğini düşündü. Bugün güzel geçecekti. Sıla'nın omzunu ara sıra kendi koluna değdiğini hissediyordu. Birbirlerine çarparak yürüyorlardı. Elleri titremekten kurtulduğu an Sezin hamle yaptı, Sıla'nın elini tuttu. Başını diğer tarafa çevirdi, yüzünün kızardığını görmesini istemiyordu. Hala el eleydiler, Sıla onu terslememişti. Başka türlü düşünmek istemiyordu ama olabilir miydi? Kendisini anlıyor olabilir miydi?
Mekanın girişine geldiklerinde Sıla Sezin'in elini bıraktı. Murat bu hamleyi gördü, Sezin'in bozuluşunu da yüzünden anlamıştı. Mekana girdiklerinde ciddi bir kalabalıkla karşılaştılar. Oturacakları yere doğru garson onlara eşlik etti. Mekanın içi sıcaktı, üstlerinde ki montları çıkardılar. Garson ne istediklerini sordu. Yasemin kırmızı şarap, Sıla ve Sezin vişneli votka, Murat ise bira istemişti. Murat sigarasını ve telefonunu masanın üstüne koydu. Üç kıza baktı ve ortamın sessizliğine içerledi. Konuşması gerektiğini düşündü, tam ağzını açacakken Sezin konuşmaya başladı. Ona dikkatlice baktı, konuşmak için kendisini zorladığını anladı. 'Sanırım dediğimi çok dikkate almış.'
-Hey şuradakiler bizim fakülteden değil mi Sıla? Sıla Sezin'in eliyle gösterdiği tarafa baktı. Daha sonra Murat ve Yasemin de o tarafa döndü. Sıla bir anda buz kesilmişti. Muratta şaşkınlık içindeydi. Kendilerine doğru gelen bir kişi vardı. "Merhaba." diye seslendi gelen, yüzünde ki sahte gülücükle.
-Sıla seninle konuşabilir miyiz? Murat ayağa kalktı. Çocuğa ters ters bakarak:
-Seninle herhangi bir işi yok. Şimdi yürü git, buradan.
-Emin misin işi olmadığına? Tekrar o sahte gülümsemesini gösterdi.
-Murat tamam. Sakinleş. Tansiyonu yükseltmeyelim, herkes bize bakıyor. Murat yerine oturdu.
-Ne istiyorsun, Caner?
-Birkaç dakikanı ayırmanı istiyorum. En azından eski sevgilin olarak bu ayrıcalığı tanı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Zamanın Hikayesi GirlxGirl
Teen FictionTamamlandı. Sezin etrafa bakınıyordu. O burada mıydı? Yanındaki kızların konuştuklarını duydu. Yan tarafında oturan çocuk da o tarafa dikkat kesilmişti. Bölümün belki de fakültenin en güzel kızı mekandan içeri girmişti. Gözler üstünden ayrılmıyordu...