Dışlanmak... Aslında ben bunu çok iyi bilmeme rağmen benden daha iyi bilenlerin de olduğunu biliyorum. Aslında ben "dışlanmış" değilim, ya da öyleyim, bilemiyorum.
Ben neyim biliyor musunuz? Hani bi ortamda ne sevdiğiniz ne sevmediğiniz bir insan vardır. Onun yanına gidip konuşmazsınız ama yanınıza geldiğinde de ayıp olmasın diye "yalancıktan" konuşursunuz. Beş, bilemedin on dakika sonra konuşacak bir şey kalmaz ve sessizce geçen saçma birkaç saniyenin ardından "Görüşürüz" dersiniz ama hiç görüşmezsiniz.
O benim.
Inanın ki siz benle konuşurken ne hissediyorsanız, yani konu bulmaya çalışırken ne kadar zorlanıyorsanız, bende hissediyorum. Resmen ayıp olmasın diye konuştuğunuzu anlıyorum. Lütfen, ama lütfen, bunu yapmayın. Kendinize de bana da işgence çektirmeyin. Ben böyle mutluyum, kendi "az ama öz" arkadaşlarımla. Bu da kendimi avutma şeklim.Bazı insanlara, çok samimi olmadığım halde, gayet akıcı konuşurken bazılarıyla tek kelime edemiyorum. Siz de bilirsiniz o "bazılarını". Herkesin "bazıları" vardır, en azından tek olmadığımı umuyorum.
O bazılarıyla konuşamamı, konuşamamızı o aramızdaki gizli bağ yüzünden olduğuna inanıyorum. Hani seninle konuşurken kendi gibi davranmaz ve sende buna karşılık kendin gibi davranmazsın, işte o bağ(ya da gizli bir anlaşma?).
Bence sizi dışlayanlar, açık bir şekilde olmasa bile bunu size hissettirenler, için üzülmeyin. Siz de onları dışlayın. Gerçekten, saçma gibi gelebilir ama kendinizi ezdirmeyin. En basitinden karşınızdaki kendini sizinle konuşmaya zorlarken ve bunu size hissettirirken ona yardımcı olmak için çabalamayın.Korkmayın, üzülmeyin, takmayın. Boşverin. Hayat "bazılarından" ibaret değil. Bunu unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denedim Olmadı
Non-FictionBurada farklı konular hakkında yazdığım deneme yazılarını, bazen de içimden gelenleri paylaşmayı "deneyeceğim".