Çamaşır makinelerinin bittiğini haber veren sesi duyana kadar bir daha konuşmadan oturduk.Konuşmak istesem bile ne demem gerektiğini bilemiyordum.Gözlerinde oluşan duygu seli kelimelerin boğazımda düğümlenmesine neden olmuştu.Söyleyeceğim şeylerle istemeden onu daha kırarsam diye korkmuştum.Bu yüzden susmak en iyi seçenek gibi gözükmüştü.Islak kıyafetlerimizi bu sefer kurutma makinesine attık.Bu işlem öncekine göre daha kısa sürecekti.Oturmak yerine makinelerden birine dayanarak kollarımı göğsümde birleştirdim.Gözlerimi ayırmadan karşımdaki çocuğu izlemeye başladım.Oturduğu koltukta yan dönmüş,arkasındaki tamamı camla kaplı olan yerden dışarıyı izliyordu.Dışarının karanlığı camın ötesini görmeme izin vermeyip içerinin yansımasını sunuyordu benim için ancak o cama daha yakın olduğu için dışarıyı görebiliyor olmalıydı.Başını koltuğun arkalığına koyduğu koluna yaslamıştı.Yüzü ifadesizdi.Gözleri ise onu balkonda ilk gördüğümdeki gibi hüzünle kaplanmıştı.Merak ediyordum,yalnız kaldığı her an böyle miydi?Böyle uzaklara dalıp kim bilir neleri düşünerek hüzne mi boğuluyordu?Camdaki yansımamdan ona baktığımı fark etmiş olmalı ki kaşlarını çatarak arkasına döndü.Göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırma gereği duymadan doğrudan gözlerinin içine baktım.Neler düşündüğünü,aklından neler geçtiğini anlayabilmeyi mi ummuştum,bilmiyorum.
"Ne bakıyorsun?Rahatsız edici olmaya başladı."
"Hiç.Dalmışım."
"Başka yere dal,mümkünse."
Gözlerimi yere çevirdim.Birkaç saniye yerdeki fayanslarda oyalandıktan sonra tekrar kaçamak bir bakış attığımda kaşları hala çatık bir şekilde bana baktığını gördüm.Tek kaşı havalandığında başımı tekrar eğdim.Kaslarım gülmek için seğirdiğinde kendimi daha fazla tutamayıp büyük bir sırıtışın yüzüme yayılmasına izin verdim.Hah diye bir ses duyduğumda bakışlarım fayanslardan uzaklaşarak yeni hedefinde durdu.Şaşırmış bir halde karşımdaki çocuğun gözlerinin kısılmasına neden olan gülümsemesini izledim.Kendi sırıtışım dudaklarımdan silinmiş,yerini şaşkınlıktan açılmış bir ağza bırakmıştı.
Böyle gülümseyebildiğini bilmiyordum.Küçük bir çocuğun çok istediği o pamuk şekere sahip olduğundaki gibi.Öyle saf,öyle masumdu.
"Çok tuhafsın."
Kısılmış gözlerinden benim şaşkın bakışlarımı gördüğünde gülümsemesi dondu ve hızla yerini eski umursamazlığına bıraktı.İfadesindeki ani değişim kendime gelmemi sağladı.Açık olan ağzımı kapattıktan sonra şaşkınlığımı bu kadar belli edip onun da kendi halini garipsemesine sebep olduğum için kendimi pataklamak istedim.Aramızda her zamankinden garip bir sessizlik hüküm sürmeye başladığında az önce söylediği şeyin farkındalığına yeni ulaşıyordum.
"Tuhaf mı?Neden öyle düşündün ki?
"Sana bir sürü sebep sayabilirdim ama kıyafetlerimizi alma vakti geldi."
Başıyla kurutma makinelerini gösterdiğinde işlemin tamamlandığını gördüm.Ayaklanıp kendininkini attığı makineye giderken yaslandığım yerden ayrıldım ve yıkanmış,kurumuş ama hala ütüye ihtiyacı olan gömleğimi üzerime geçirdim.Kırışmış kıyafetler en nefret ettiklerim listesinde ilk beşteydi.Aslında burada ütüleme servisi olduğunu da biliyordum ancak onun çoktan çıkışa yöneldiğini gördüğümde biraz kırışık bir şekilde kalmanın sorun olmayacağını düşünüp hızlı adımlarla ona yetiştim.Yanında yürümeye başladığımda aniden durup bana döndü.
"Peşimden gelmesene!"
Ellerini cebine soktuktan sonra önüne dönüp hızlı bir şekilde yürümeye başladı.Arkasından bir süre uzaklaşmasını izledim.Derin bir nefes verdikten sonra yürümeye devam ettim.Bara dönmek ya da evime gidip cumartesi akşamından kalan son birkaç dakikamı sakince geçirmek arasında tercih yapmam gerektiğinde seçimim evden yana olmuştu.Kerim'e bir ara eve geçtiğimle ilgili mesaj atacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKSİ
Jugendliteraturİşine özel hayatı olmayacak kadar takık bir polis memuru,bir gün anlam veremediği şekilde ilgisini çeken birine komşu olursa... *** "Okurken içim ısındı , yüzümde ufak bir gülümseme belirdi ve bu ikilinin en kaliteli şekerden tatlı olduğunu düşündüm...