4. Bölüm

18 3 6
                                    



4. BÖLÜM

Uyandığımda akşam itildiğim koltuktaydım. Üzerimde mavi gözlerin  o siyah hırkası örtülüydü. Hala yaşıyor muydum? İnanamayıp ellerime baktım. Parmaklarımı hareket ettirebiliyordum. Derince bir nefes aldım. Saçlarım gözümün önüne düşmüştü. Hala yaşadığıma inanmayarak saçlarımı geriye atıp kolumu çimdikledim. Canım acıyınca olduğum yerde zıpladım.

Nasıl bir odada olduğumu merak edip başımı kaldırdım. Yerler kırılmış gibi görünen gri ahşaplarla kaplanmıştı. Hemen karşımda büyük bir siyah televizyon ünitesi ve televizyon vardı. Kenardaki merdivenlerden iki katlı bir yer olduğu belli oluyordu. Camlarda yağmur damlaları süzülüyordu. Pencerelerin kenarları kahverengiydi. Evin salonunda olmalıydım. Arkama döndüğümde amerikan mutfak vardı.

Üşüdüğümü fark ettim. Dağın başındaydım sanki. Bu ayda neydi bu soğuk? Buğulu camların ardı yeşil görünüyordu. Ayağa kalktım yavaşça. Ses etmek istemiyordum nedensizce. Cama yaklaşıp buğuyu elimle sildim. Karşımda bir ağaç ve yüksek örülü bir duvar duruyordu. Gayet estetik görünüyordu. Şu anda düşünebildiğim hiçbir şeye anlam veremiyordum. Kaçmam gerekirken evin etrafını izliyordum. Hemen dış kapının nerede olduğunu görebilmek için salonda etrafa bakındım. Mutfağın kenarındaydı. Bir an yine kendime sordum;nasıl kaçacaktım?

Kapıya doğru yürüdüm. Ağır adımlar atıyordum. Kapıya ulaştığımda elimi kapının kulpuna koydum. Tam açacakken duyduğum sesle çığlık attım. Kollarını bağlamış alaycı bakışlarıyla bana dönüktü,

-Kapıdaki köpeği ne yapacaksın?

Korkudan ne diyeceğimi bilmiyordum. Her zamanki gibi dürüst davranmaya çalıştım. Arkamı döndüm ve,

-köpeklerden korkmam!

-ya ısırırsa...

-ısır... maz.

-hazır çıkmamışken otur yerine.

-yerim yok benim gitmek istiyorum. Dedim.

Miyavlıyordum adeta. Yanımda beni koruyacak kimse yoktu.

-Uğraşsan da çıkamazsın zaten. Dedi

Koltuğa oturup televizyon kumandasını beyaz orta sehpadan uzanıp aldı ve televizyonu açtı. Yine de çıkabileceğime inanıyordum. Zorladım kapıyı. Açılmıyordu. Lanetler okudum bağıra bağıra. Az önce gördüğüm boydan sürgülü kapıdan çıkabileceğimi düşünüp onun başına gittim. Kulpunu tutup ittiğimde ne kadar zorlasam da o da açılmıyordu. Küfürler savurdum cama vura vura. 

 Pencerelerin yanına gittiğimde yüksek duvarların olmasına ve müstakil bir yere benzemesine rağmen tellerle çevriliydi onlarda. Olduğum yere attım kendimi. Sinirli ve umutsuzdum. Saçlarımı çekmeye başladım. Çığlık atıyor, tepiniyordum. Tanımadığım biriyle aynı yerdeydim ve her an bana zarar verebilir korkusuylaydım. Biraz sakinleşmek için bekledim. Nefesimin düzene girdiği sırada konuşabildim,

-Neden buradayım?.

-Patron istedi.

-Ya siz eşkıya mısınız?!

-Evet

-Silahın da var mı bari(!)

Biraz alaycı biraz da korkarak sormuştum.

-Bende yok ama kapıdakilerde var.

Bir yandan televizyonun kanallarını değiştiriyordu.

Yine çığlık attım ve ayağa kalktım. Yanımda duran masaya tekme attım. Serçe parmağım ve bir çığlık daha kopmuştu benden. Ayağımı tutarak zıplamaya başladım. "Allah kahretsin!" diye bağırıp masaya bağırdım bu sefer. Parmağımın acısıyla zıpladım bir müddet. Sonra da oturup ağladım. Annemi özlemiştim. Korktuğumda, yalnız hissettiğimde hep o yanımda olurdu. Şu anda çok yalnız hissediyordum. Abimin sarılmasına ihtiyacım vardı. Masal ve Sevimin "üzülme" demesine de öyle...Aklıma Nil ve Nergis geldiğinde, onlardaki gizemin gelip bana böylece vurmasını beklemiyordum. Babam,Nil ve o kadının nasıl bir ilişkisi vardı peki?

AYRINTILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin