3 yıl sonra,
Elimde paslanmaya yüz tutmuş 2 anahtar;Ne kadardır elimdeydi?
Arabadan indim. İkindi vakti güneş batıyordu ve kırmızı bir renk hakimdi.Evimin tam önündeydim. Eski mahallemde,olay yerindeydim.
Önümde sarı boyaları zaten eski olan 2 katlı binanın 3 yılda daha da çok boyaları dökülmüş hali vardı. Pencerelere ve balkonlara doğru gitti gözüm. Annem okul saati çıkışımı beklese ve camdan "İki ekmek al." diye bağırsa diye bekledim. Cam kapalı, perdeler çekiliydi.
Olduğum yerde sararmış otlara baktım. Ağaçlar kötü haldeydi. Evin iki yanını da daha eski binalar kapatıyordu. Binaların arasında birkaç metrelik ara vardı. Abimle hep koşuşturduğumuz, saklandığımız,gülüp dondurmalar yediğimiz aralar...
Bir iç çektim. Evin etrafı 1 metrelik betonla çevriliydi. Her sene boyadığımız dış kapı ne çabuk paslanmıştı? Kapıya doğru yürüdüm. Sanki 1 metrelik yer atlanamayacakmış gibi zincirlenmişti engin kapı. Sarmaşıkların süslediği kapıdan güzellik namına hiçbir şey kalmamıştı.
Siyah pantolonumun kirlenmesi beni hep sinirlendirse de bu sefer umursayamamıştım. Atlayarak bahçeye girdim. Ayaklarım o alandayken içime anlamsız bir huzur doldu. Sanki biraz sonra çökecek hüznün telafisiydi.
İç kapıya doğru yürüdüm bu sefer. Ellerim titreyerek kapıya anahtarlardan birini yerleştirdim ve açtım. Tekrar derin bir nefes aldım. Girişteki duvarların da boyaları dökülmüştü. Bina yıllardır kullanılmamış gibiydi. Merdivenlere geldiğimde ise sanki bastığım her basamak ardımdan düşecekmiş gibi gelse de o iki katı her ayrıntıya bakarak çıktım. 1. Katta oturan komşumuz olay gününden 1 hafta önce taşınmıştı. Yanındaki ev bize aitti ve boştu. Kapılar kahverenginin açık tonundaydılar. Süssüz, kirli ve perişan görünüyorlardı. Benim kalbim gibiydiler. Eskimişlerdi.
İkinci kata döndüğümde kalbim hızlı atmaya başladı sanki. O yer,
Kapımın önüne geldim. Anahtarı ağlamamaya çalışarak yerleştirdim ve açtım. O gıcırtı ürpermeme sebep olmuştu. Hemen karşımda kirlenmiş çamaşır makinası ve üzerindeki yavru ağzı rengindeki örtüsü vardı. Gözlerim hole bakmaya korkuyordu. Ayaklarım içeri doğru yürüdü. Annem ayakkabıyla halıya basmamızdan nefret ederdi. Ama çıkarmadım. Çıkaramadım çünkü o gün ev zaten kirlenmişti;Annemin kanıyla..
Hemen karşıda eski odam vardı. Kapıda kalpli yapışkanlar vardı. Zorla da olsa bir kaç adımda vardım ve kapıyı yavaşça açtım. İçeride iki yatak vardı. Sağdaki abimin soldaki benim. O gün de toplamıştı. Hala topluydu. Gözlerim kendi yatağıma kaydı;dağınıktı. Hala..
Neredeydi ve neden toplamamştı yatağımı benim için? Uyusam gelip üzerimi örter miydi?
Geri çekildim. Sol taraftaki odasına girdim. Komik sabahlık ve pijamaları katlı bir köşedeydi. İşten benden önce gelir ve hemen onları giyer rahatına bakardı. Neden şimdi sadece katlılardı...
Neredesin,gel,giysene anne.. Rahat edemezsin sen öyle. Gel yemek hazırlayalım,abimle seni korkutayım.Hem gül,hem kız bize,gel,günümü anlatayım sana,dedikodularını dinleyelim birlikte.
Yere çöktüm. Ağladım. Çünkü gördüm;Katlı da olsa o pijamalardaki kan lekelerini,halıdaki ve aklımdaki geçmeyen izi. Gördüm görmemem gereken şeyleri.Nasıl aniden melek oluşunu,bizi bırakışını, nasıl canın acıdığını ,bizim için döktüğün göz yaşını..
Başımı dayadım ve olduğum yerde kaldım öylece.. Ev karardı. Karanlıktan annemin yanındayken hiç korkmazdım. Işık olur aydınlatırdı etrafımı. Birlikte uyurduk bu odada. Birlikte süslenirdik kenardaki aynanın karşısında. Hep küpesini karmaşık desenli halının üzerine düşürür de bulamazdı. O halıyı pek severdi. Ondan o izi taşıması için mi sevmişti. O halıdan da nefret etmiştim o gün. Tanımadığım,tanıyamadığım ve belki de zaten sevmediğim babamdan da...
Açık dış kapıdan bir ses geldi. Kapanmıştı. Bütün pencereler kapalıyken mi rüzgar esmişti?
Kolumu karanlıktan tanıyamadığım bir el tuttu ve kaldırdı. Ardından sarıldı.
-Manyak kız! Seni ne kadar aradım biliyor musun?
Mavi gözlerin sesi.. Beni nasıl buluştu? Burayı nasıl..
-Bir haftadır haber vermedin,neredesin,nasılsın!
Sadece sarılıyorduk. O konuşuyordu.
-Korkuttun beni.. Ve o günde korkmuştum. Seni bir daha göremeyeceğimden,seninle bir daha hiç konuşmayacağımdan korktum. Bugünkü gibi...
Ellerim sardı bedenini. Başımı omzuna dayadım.
-Yalnız değil miyim?
-Buradayım.
-Ne kadar buradasın...
Çaresiz bir çocuğun sorusuna karşılık verdi,
-Sen kalbimde olduğun sürece...
ve elimden tutarak evden çıkardı. Kapıları ardımızdan kapattık ve anahtarları dikişsiz ceplerimize attık.
a.y.s.s.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRINTILAR
Ficção AdolescenteHer şey aniden olmuştu. Sabır gerekti. Hayat ne gösterdi? Çıkmazlarla dolu,tersköşe günler..