Siyah demir kapını ardına çıktığımızda gerçekten de bir köpek vardı. Her gece havlamasından uyuyamadığım o köpek.
Bizi gördüğünde zincir sesleriyle bütün iri yapısını sergileyerek üzerimize koştu. Korkuyla mavi gözlerin boynuna sarıldım. Bu kadar korkunç göründüğünü tahmin etmemiştim. Bana güldüğünü duydum.
-Bağlı. Merak etme.
-Göndersene. Lütfen lütfen!
Bir eliyle sırtımı sıvazladı bu beni biraz olsun rahatlatmıştı.Köpeğine komut verip kulubesine gönderdi.
-Çok mu korktun?
Alaylı bir sesle sormuştu. Ve ben de o ana kadar ona sarıldığımı fark ettim. Yavaşça kollarımı çekip;
-Evet.
Diyebildim.
Elini başıma koydu ve saçlarımı karıştırdı. Anlam verememiş bir şekilde yüzüne baktım. Gülümsüyordu.
-Ne? Ne gülüyorsun?
-Hiç..
yürümeye başladı
Daha fazla sinirlenmiştim. Ortamı germek istemedim çünkü ilk defa böylesine içten bir gülüşü onda görmüştüm.
Birlikte yürürken etrafı hayranlıkla izliyordum. Dağın başında bir yerdeydik. Issızdı ve bir çok da güzellikle çevriliydi etrafı.
Bunca zaman bu güzelliklerden birkaç adım uzakta yaşamak geldi aklıma. Üzüldüm.
Yine sessiz idik. Yarım saat kadar sonra döndük. Eve yaklaşmadan önce birden seslendi
-Alya
-Efendim.
Durmuştuk. Etrafta uzun yeşil ağaçlar vardı. Kuş sesleri ve hafif serin hava bu güzelliklere eşlik ediyordu.
-Bugün seni evine bırakacağım. Ama bugünü seninle geçirmek istiyorum. Bunca ayın, haftanın telafisi gibi, özür dilemek gibi bir şeyler işte..
O iyi bir konuşmacı değildi. Ama utandığını belli ederek yaptığı bu teklifi geri çevirmedim. Ona güveniyordum.Neden güvendiğimi dahi bilmeden güveniyordum. Eğer onunla bir gün geçireceksem, günün sonunda bu eve tekrar dönsek bile pişman olmaz,mutlu olurdum. İçimde açıklayamadığım bir his vardı ona karşı. Sahi neydi bu? Sürekli kafamı kurcalayan şey...
-Gülümsedim ve belli belirsiz bir 'olur' çıktı ağzımdan.
Eve tekrar girerken elini tuttum. Köpek hala yiyecekmiş gibi bakıyordu. Elini tuttuğum için bir şey dememişti. Girdikten sonra bırakmak istediğimde o da benim elimi tutmuştu.
Gözlerimin içine bakarak
-Alya,
dedi. Kalbim küt küt atıyorken,
-Efendim
Söylemek istediği mühim bir şey varmış gibi duruyordu. Meraklandım.
-Ben...
-Sen?
Tuttuğu elim buz gibi olmuştu.
Söyleyeceği her neyse söyleyemeyecek gibiydi.
-Buna hakkım yok ama..
Gözlerime tekrar baktığında onun zorlanmasından pek hoşlanmamıştım ve aptal bir heyecan sarmıştı bendimi.
-Sonra söylersin.
Dedim ve tebessümle baktım. Ne kadar rahatladığını bilmiyordum ama bana başını sallayarak cevap vermişti.
-Hadi, kahvaltı yapalım.
Kahvaltıda yine sessizdik. Son kahvaltıydı. Yüzümde hep tebessüm vardı bugün.
Kahvaltıdan sonra eşyalarımı hazırlamamı söyledi ve kendi de odasına girdi.
Hazırlandım. O da pek geçmeden geldi. Yarın birkaç kişi gönderip ev temizletip kilitleteceğini söyledi. Sırtında bir çanta vardı. Aynı şekilde benim de. İkimiz de siyah giyinmiştik. Uyumlu görünüyorduk. Belki kalplerimiz de böylesine uyumluydu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRINTILAR
Novela JuvenilHer şey aniden olmuştu. Sabır gerekti. Hayat ne gösterdi? Çıkmazlarla dolu,tersköşe günler..