Artık zamanımın çoğu çalışmalarda geçiyordu. Gösteri zamanı yaklaşıyordu. Çok çalışıyorduk. Emre, Eren ne varsa hepsini silip atmış, unutuvermiştim. Emre ile o kadar iyi gidiyordu ki arkadaşlığımız ağlamak istiyordum. Arada duygu patlamaları yaşıyordum. Ben Mete ile kendim arasında gidip gelirken Emre beklemediğim bir şey yaptı. Bana sarıldı..
İlk defa karşı cins tarafından kucaklanıyordum. O kadar dostane ve masumdu ki, oluşan vaziyetin saflığı altında ezildim. Ne yapacağımı bilemedim. Şaşırdım. Daha önce kimse bana sarılmamıştı. Onunla sarılıp göğüslerimiz birbirine temas edince kalplerimiz birleşti. Bende eksik ne varsa ondan bana aktı sanki. Cidden unutmak istemediğim bir andı.
Mete'ye gelince...
Çocuk o kadar sevimli davranıyor ki ısıra ısıra sevesim geliyor. Bu evlilik muhabbetine iyice sahiplendi beni şapşal. Beni diğer erkeklerle yan yana getirmiyor, duvarla kendi arasına alıyor. Neymiş başkaları benim yanımda durmayacakmış. Kaza bela nasıl olduysa o türküsünü söylemeye çıkınca yanıma Onur geldi. Onunla konuştuk biraz. Sonra Mete'nin ölümcül bakışlarıyla karşılaştım. Hemen geldi, Onur'a bir bakış attı. Geçti yanıma.
"Bu sana yan gözle bakmadı dimi?"
"Hayır, konuşuyorduk sadece."
"Yok bu böyle olmayacak ben çıkışta bir çarşıya kadar gideyim madem. Yüzük müzük alayım. Gümüşünden.."
"Iy saçmalama.."
"Ne kadardır ki en fazla ya? 30 lira var mıdır? Neyse neyse onlar 30 derler ben 25'e kapatırım sen rahat ol.."
"Oldu olacak ağaç dallarından falan yapalım. Papatya sapı falan haha.."
"Dalga geçme kızım bak ben çok ciddiyim.."
Hı ok. Salak mı ne ya. Ben de böyle diyorum ama içten içe nasıl ciddiye alıyorum var ya anlatamam. E tabi hayal kırıklığının gelişi de çok vakit almadı..
Moladaydık. Benim sütyen askım kaymış. Üzerimde beyaz gömlek vardı. Belli mi oldu artık ne olduysa, Bedirhan gösterdi dedi, askın kaymış. Nasıl utandım nasıl anlatamam. Yer yarılsaydı da beni oraya gömselerdi. Sonra aklıma çok salakça bir şey geldi, utancımı dalgaya vurayım dedim. Dürttüm Mete'yi.
"Şşş arkadaşın bana yan gözle bakıyooo.." dedim. Sözcüklerin dudaklarımdan dökülmesine izin veren dilimi sikeyim. Of of. Mete ne yapsa beğenirsin. Eliyle umursamaz bir şeyler yaptı, yürüdü gitti. Dengesiz köpek. Ay hayallerim çöktü ben de altında kaldım. Cidden çok fena oldum. Bana da noluyorsa aq.
O gün çalışmanın bitmesi için dua ettim. Çok çabuk bitiverdi çok şükür. Mete de bir anlam veremedi bana ne olduğuna. Çünkü onunla hiç konuşmadım. O da pek iplemedi. Aptal. Sen kimsin Mete kim gerizekalı. Kendime sinirlendim daha çok. Böyle aptal saptal kendi kendime gelin güvey oluyorum. Of her neyse.
Ertesi günkü çalışmada normal, hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladık tekrar. Sonra Berke gelip yanağımdan makas aldı, Mete’nin gözü önünde. Resmen delirdi. Küstü benimle. Barışmıyor. Allaaaa. Deli. Sonra hocalar artık bizi eşleştireceklerini ve yerimizin hiç değişmeyeceğini söylediler. İçim kıpır kıpır Mete ile eş olmayı deli gibi istiyor. Ama olmadık. İki grup şeklindeydik. Karşılıklı yürüyerek girecektik sahneye. Beni Mehmet ile eşleştirdi hoca. Göt hoca. İbne hoca. Mete de karşımda Candan ile giriyordu..
Öleyim ya cidden. Öldür beni Allam.
Karşılıklı geliyorduk ama Mete ile ben aynı hizadaydık. Neyse buna da şükür diyerekten çenemi kapadım. Mete hala küstü bu arada. En son dayanamadım artık. Döndüm arkaya. Ne söylesem tersliyor salak. Tuttum elini. Bir dakika. Elini? Oha elini tuttum. İyice yedim kafayı. Ve kalbime doğru götürdüm. Sanki oradaki boşluğu dolduracağını çok önceden biliyormuşum gibi. Elimi bırakmadı.
“Hadi barışalım..”
Gözlerime baktı. Elini hala çekmiyordu.
“Tamam.”
Sonra hop ne hoca dinledim ne başka bir şey onun yanına geçtim yine. Kimse de ses çıkarmadı. Bir Fırtına Tuttu Bizi söyleniyordu o sırada. Türküde “O bizim kavuşmalarımız ah yarim mahşere kaldı.” der. Mete’ye döndüm.
“Mahşer çok uzak..”
“Ben bir gidip geleyim o zaman..”
Nereye gidersen git. Beni al da yanına..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK
Non-FictionYarın, beni ondan alıp çok uzaklara götürmüş olacak. Benimle kalacağına söz verir miydi? ...