"Belki bir şeyler yaparız beraber?"
"Bilemiyorum," heyecan aşinası olduğum bir duyguydu "İkimiz de müsait olunca neden olmasın?"
"Pekala o zaman."
Kendime çoktan yeni tutunacak dallar bulmuştum. Ona küsmemin ve silmemin üzerinden 2 ay geçmişti. Ne aramış, ne de sormuştu. Kalbim kırıktı ama daha küçücüktüm. Kalbimin farkına yavaş yavaş varıyordum. Sevmek, hoşlanmak.. Çok yeni şeylerdi. Eren'e de böyle böyle ısınmıştım.
Emre benim ona nasıl yandığımın farkında değildi. Bütün hırçınlığımın sebebi onun beni fark edemiyor oluşuydu. Buna katlanamıyordum. En sonunda patladığımda elimde hiçbir şey kalmamıştı ondan geriye.
Üzüntüm, ah üzüntüm..
Bir sevgiliden evvel bir arkadaş da kaybetmiştim ben. Emre'yi kaybetmem bana Eren'i getirmişti. Çocukça şeyler beslediğim iki insan. Canımın yanmasına alışkındım. Hem beterin beteri vardı öyle değil mi?
Eren çok geçmeden aramızda özel bir şeyler olmasını istediğini beyan eden o cümleleri kurduğunda,Emre'nin acısının yerini buruk bir heyecan almıştı. Sevmek böyle bir şey diye düşünüyordum. Bu kadar basit.
Ama değildi.
Bir insanı sevince geleceğiniz oluyordu, geçmişinizdeki yara oluyordu.
Okulların açılmasına hazır değildim. Emre'yi görmek istemiyordum. Ortak bir arkadaşımız ile konuşurken konu ondan açıldı. Konuşmadığımızı söyleyince şaşırdı. Ben de içimde ne var ne yok döktüm ortaya. Onu hayatımda istemediğimi falan söyledim. Halbuki yalandı. Sanırım o da gidip Emre'ye anlattı ve 2 aysonra nihayet aklına düşürebilmiştim kendimi. Her yerden silmiştim. Tekrar eklemiş ve bir de mesaj atmıştı.
Hissettiklerimi tarttım ve ağır basan bir yanımın olmadığını fark edince geri döndüm. Artık içimi acıtamıyor oluşu tuhaftı. Küçücük bir çocuktan başka bir şey değildim. Hissettiklerimi çok yoğun yaşıyordum. Basit bir göz değdirmeyi bile sevgi sanıyordum.
Sevgiye aç değildim. Sadece içimde bir yerlerde bir eksiklik vardı ve ben o boşluğu her fırsatta doldurmaya çalışıyordum.
Babasız büyümüştüm. Büyümek zorunda kalmıştım. Benim sürekli bir şeylerin altından kalkabilmem, başarılı olmam gerekiyordu. Her attığım adımda sırtımdaki yük artıyordu.
Küçük bir çocukken insanın hissettikleri ufak tefek şeylerden ibaret oluyordu. Ama büyümek çok sancılıydı.
Büyümek çok farklıydı. Duygularınız sürekli değişirdi ve buna ayak uydurmanız gerekirdi. Yorulmaksa bunun hiçbir yerinde bulunamazdı ve açıkçası ben bunalmaya başlamıştım. Durup dinlenmek istiyordum. Hiçbir şey hissetmiyor olmak istiyordum. İnsanları umursamıyor olmak, kafama göre hareket ediyor olmak istiyordum. En çok da isteklerimi mümkün kılmak istiyordum.
O kadar tecrübesiz ve toydum ki. Kendimi nasıl dizginleyeceğimi, öfkemi nasıl kontrol edeceğimi, hiçbir şeyi bilmiyordum. İçimde bir yerlerde hala ufacık bir kız çocuğu vardı ve susmak bilmiyordu. Beni yiyip bitiriyordu. En kontrolsüz anlarımda bile Emre’ye tutunmuştum. O gidince tutunacak hiçbir şeyim kalmamıştı. Kendi başıma bir yol çizmeye çalışıyordum ve o tekrar hayatıma girmek için adım atıyordu. Geri çevirmeyi istiyordum. Benim için üzülmesini. Ben onun için her şeyi yapabilecekken onun beni görmeyişinin intikamını almak istiyordum.
O da bana bir şeyler hissetsin istiyordum.
En nihayetinde biz barıştık. Arkadaştık. Bu da yetiyordu. Aramızdaki duvarları yıkmak istediğini söylüyordu. Bana ulaşmak istediğini söylüyordu. Bense bundan çok korkuyordum. Bana ulaşırsa göreceği tek şey kendisi olurdu. Bu onu dehşete mi düşürürdü? Yaşadığı bir hayal kırıklığı mı olurdum? Bilmiyordum. Cevabını da hiçbir zaman öğrenemeyecektim sanırım. Bilmek istediğimi de sanmıyordum.
Eren..
Ah Eren..
Beni parçalayan Eren..
Emre’den kaçıp ona sığınmıştım. Ancak o da yüz üstü bırakmakta gecikmedi. Bir gün bana davette bulunurken ertesi gün bir sevgilisi olduğunu öğrendim.
Erkekler cidden tuhaf varlıklar.
Ve bu tuhaflık beni çok kırmıştı.
Hiçbir şeye odaklanamıyordum, hiçbir şey zevk vermiyordu. Onun gittiği yerlere gidip, onunla karşılaşmaya çabalıyordum. Hiç karşılaşmadık. Beni de bir daha aramadı zaten.
Sığınacağım tek liman yine tekrar Emre kalınca ona gittim. Beni anladı, dinledi, tavsiye verdi. Ama ben bunları yapmasını istemiyordum. Beni sarıp sarmalamasını, artık endişelenmemem gerektiğini, onun varlığının bana yeteceğini söylemesini istiyordum.
Yetmiyordu. Hiç kimse yetemiyordu. İçimdeki boşluk beni tüketiyordu. Değersiz olmaya dayanamıyordum. İstenmeyen kişi olmaya katlanamıyordum. Birinin gelip beni bu durumdan çıkarmasını istiyordum. Beni tüketen şeylerden uzaklaşmak istiyordum.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulacağımı bilsem, dileklerimi böylesine kontrolsüz yıldızlara savurur muydum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK
Non-FictionYarın, beni ondan alıp çok uzaklara götürmüş olacak. Benimle kalacağına söz verir miydi? ...