Cafe'ye varınca güneş almayan bir yere oturdular. Hava da tam "Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır" cinsinden soğuk. Ama öyle böyle değil. Baya soğuk. Üzerimdekiler de incecik zaten. Of keşke eve gitseydim. Götüm dondu ya. Hasta olmazsam iyiydi.
Mete ile Hüseyin, benle de Bedirhan karşılıklı olacak şekilde oturduk. Mete sağımda kalıyordu. Çay söyledik. Mete Candan'ı aradı nerede kaldın diye. Allam bu kızı da mı çağırmışlar!!!! Çaylar geldi o sırada da Bedirhan telefonunu uzattı bana fotoğraflara, videolara bakayım diye. Bakıyordum, bir fotoğrafta Mete tuhaf derecede komik çıkmış. Yakınlaştırıp uzattım Mete’ye. Beraberce bir gülme krizine girdik. Sonra elimden aldı telefonu.
“Şimdi çıkarıp 50 lira versem verir misin bu telefonu bana?” dedi Bedirhan’a doğru. Bu arada telefon iPhone 5 arkdşlr.
“Veririm lan, çıkar..”
Ay tövbe bismillah yürek mi yedin Bedirhan?
“Vercen mi lan?”
“Az önce cüzdanına baktım, 50 liran yok..” Çok çakalsın Bedirhan ya. İşini sağlama almış meğersem. Yürek yediğinden değilmiş yani..
Onlar öyle atışırken aklıma geldi. Annem sabah servis ücretini vereyim diye 100 lira vermişti. Düşünmeden çok harekete geçtim, bu da o aptal anlarımdan biriydi. Çıkardım cüzdandan, Mete’nin bacağına koydum. Önce bir mal mal baktı ne yaptığımı anlamaya çalışıyormuş gibi, sonra nihayet çaktı durumu uzattı parayı Bedirhan’a.
“Al lan, para köpeğin olsun kötü fabrikatör seni…” Parayı Bedirhan’a doğru savurdu.
“Sayılmaz, onu Defne verdi..”
Mete bana döndü.
“Ya sen ne kadar iyi bir kızsın, hiç de rezil etmiyor beni..” dedi göz süzerek. Sonra katladı parayı cebine koyar gibi yaptı. Aha dedim, işte şimdi sıçtım. Nasıl geri isterim lan diye düşünürken cüzdanıma geri koydu parayı. O sırada da am bitimiz Candan Hanım teşrif etti. Etmez olaydı. O gelene kadar en azından beni sıkmamaya özen göstererek, beni de dahil etmeye çalışarak konuşuyorlardı. Hanımefendi bir geldi oturdu masaya, sürekli seneye yapacakları mezuniyetten bahsetmeler, bilmem ne. Ben bir gıcık oldum ki sormayın.
Konu sigaraya geldi. Bedirhan sordu:
“Sen de içiyor musun Defne?”
“Hı tüttürüyorum her gün.”
Candan Hanım ile Mete Efendi sigaralarını zıkkımlanmaya gitiler. Bir kızın eline sigara bu kadar mı yakışmaz. 1.25 boyu var kızın zaten. Sigara ondan uzun duruyor, gerisini siz düşünün. Onlar masadan kalkınca biz de Bedirhan ile masada baş başa kaldık. O kadar ince bir çocuk ki nihayet Mete öküzünün fark edemediğini fark etti ve masa değiştirmeyi teklif etti. Ben de minnettar olarak güneşte bir masaya oturdum. Yemin ederim kemiklerimin çözülme sesini duydum ya. Çok soğuktu hava. Mete geldi sonra yanımıza. Geçti oturdu karşıma.
Ne yapalım diye konuşuyorlar, ben de sessiz bir şekilde dinliyorum, acaba davet edecek mi diye bekliyorum. Derkeeen..
“Sana da uygun mudur Defne?” dedi Mete.
Ben kendi içimde kuruntulanırken onlar nereye gideceklerine karar vermişler vermesine de ben duymadım. Ama olsun, Mete cehenneme gitse peşindeyim. Yok ya o kadar da değil. Yanacaksa kendi yansın banane be a a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK
Non-FictionYarın, beni ondan alıp çok uzaklara götürmüş olacak. Benimle kalacağına söz verir miydi? ...