24

52 2 0
                                    

4 ay boyunca göt kadar şehirde bir kez bile karşılaşmadık. Hoş karşılassak ne yapacaksam. Yüzüne okkalı bir balgamı hak etmiyor mu? Ediyor şimdi allah için ama ben cici bir kızım. İnsan bir kez olsun arayıp sormaz mı? Sormadı valla.

Dershanenin hızlandırması başladı. Yine karşılıklı dershanelerdeydik bir kez olsun görmez mi insan, yok görmedim. 

Bir gün dersteydik, cam kenarında oturuyordum. Ders biyolojiydi allah nasıl sıkılıyorum nasıl sıkılıyorum anlatamam cama doğru dönmemle onu görmem bir oldu.

Tarih: 04.09.2013.

Siyah bir t-shirt giymiş, altında mavi kareli bir şort vardı. Kızlarla şakalaşa şakalaşa gidiyordu. Saçları kısacıktı her zamanki gibi. Uzaktan gördüğüm kadarıyla öyleydi yani en azından.

7 Eylül'de Sıla'nın halk konseri vardı, arkadaşlarla ona gidelim dedik. İçim kıpır kıpırdı valla nedenini bilmiyorum ama sanki onu görecekmişim gibi geliyordu. Konser alanına girdik, doğruca karşıya bakarak yürüyordum ve ensemde bir ürperti, sırtımda bir karıncalanma başladı. Etrafıma bakınıyordum, önüme döndüm.

Sonra onu gördüm.

Doğruca bana bakıyordu.

Bakışlarımı nereye çekeceğimi bilemedim. Beyaz bir t-shirt ve açık renk bir kot pantolon giymiş. Spor ayakkabıları aynıydı: Lacivert New Balance.

Değişmeyen sadece spor ayakkabılarıydı sanırım, bir de yürüyüşü, yürüken o kambur duruşu.. Kokusu bile değişmişti, belki de yanındaki arkadaşının parfümüydü ama bilemiyorum. Farklıydı işte. Tepeden tırnağa artık benim değildi sonuç olarak. Hiç de olmamıştı ya, neyse.

4 ay sonra karşı karşıya geldik ve ben o bana bakarken alev almadığıma şükrediyorum şu an. Bakışları her zamanki gibi içimi yakıyordu. Ben kafamı çevirince çok utandı, başını önüne eğdi. Nereden biliyorsun demeyin biliyorum işte. 

İçimdeki hiçbir şey eksilmemiş sanki. Onu görmeden de sevmeye devam etmişim ben, çok tuhaf.

"Gözden ırak olan gönülden de ırak olur" düşüncesi beni es geçiyor sanırım. Sanki 4 aydır yürüyen cenazeymişim de,  ona bakarken yeniden hayat bulmuş gibiydim. Onu görmek bana cansuyumu vermişti sanki. Ay allahım neler döktürüyorum ya. 

Büyümüştü, omuzları genişlemişti, kilo almıştı. O muzur duruşundan eser yoktu. Sanki attığı her adımı biliyormuş gibi kendinden emin yürüyordu. O kadar çok özlemişim ki onu, utanmasam gidip boynuna atlayacaktım. Doya doya bakmak isterdim, ah Mete..

Ne yaparsa yapsın bir türlü nefret edemedim, etmek de istemiyorum zaten. Bana iyi veya kötü hissettirdiği, yaşattığı hiçbir şeyi unutmak istemiyorum. 

Aklıma bir önceki konnser geldi. Eğer o gün orada birlikte olsaydık her şey çok farklı olabilirdi. O benim, ben onun olabilirdik. Kaderlerimiz ortak yazılabilirdi. 

Sıla şarkıları da hasretime tuz biber ekti valla. Ay ben bir fena oldum bir fena oldum. Bana yaşattığı bütün güzel şeyler gözümün önüne geldi. 

Bizim kızlar bir eşeklik yapmışlar ona doğum günüm için mesaj atmışlar. Onunla benim hakkımda konuşmak istediklerini söylemişler. Hemen kabul etmiş.

Doğum günüm için bana sürpriz yapacaklarını ve onun da dahil olmasını istediklerini söylemişler. Hemen kabul etmiş.

Doğum günümde geliyor musun, diye sormuşlar. Gelemeyeceğini, arkadaşlarına sorduğunu ve uygun olmayacağını düşündüklerini söylemiş. Özgül de eğer gelirse benim çok mutlu olacağımı söylemiş. O da ben onu mutlu edicem merak etmeyin, teşekkür ederim hatırlattığınız için, demiş.

Bir yanım beni çok değişik sevdiğini düşünmek istiyor ama yaptıkları ortada. Seven insan unfollow basar mı? Beni hiç sevmedi, hiç değer vermedi en çok da canımı acıtan bu. Keşke benim gibi sevebilseydi. Rüyalarıma giriyor artık, ilk kez rüyamda gördüğümde okuldaydık ve kararını soruyordum cevap verecekti ki uyanmıştım. İkinci gördüğümde eski evimizin dış kapısının önündeydik yanımızda birkaç kişi daha vardı ama onlar önemli değil.

Üzerinde beyaz gömlek vardı, tam önümde duruyordu. Yavaşça beni duvarla kendi arasına aldı ve eğilip şak diye öptü. Daha önce kimseyle öpüşmedim ama bu o kadar gerçekti ki. Rüya gibi değildi hiç. Birinin seni öpmesi ve bu kişinin aşık olduğun insan olması o kadar güzel bir his ki. 1 hafta mutlu gezdim bu rüya yüzünden. 

Üçüncü gördüğümde ise öpmek istedi ama izin vermedim. O kadar mutluyduk ki sarmaş dolaş saatlerce bir bankta oturduk ve karşımızdaki ormanı izledik. Kendimi o kadar eksiksiz ve tamamlanmış hissediyordum ki sanki ikinci yarıma sarılıyormuş gibiydim. Rüyamda dahi o muhteşem kokusunu duydum. 

Ben onu sadece sevmiştim ya, o da beni sevsin istemiştim. Bakışlarındaki şefkat beni boğsun istemiştim, çektiğim acıya değsin istemiştim.

Unutmak zorunda kalmayayım istemiştim.

En zoru da bu zaten unutmak zorunda olmak. Beni hiç istemedi, ah keşke birazcık ya birazcık değer verip sevseydi.. Onun için bir değerimin olmasını o kadar çok isterdim ki..

"Zaman ilaç değil yanmaya alıştıran" diyor ya Ceceli, o kadar doğru söylüyor ki..

Sanki üzerinden 8 ay hiç geçmemiş gibi, hala taptaze orada duruyordu. Hiç eskimemiş. Zaman ilaç değil, sadece uyuşturuyor, alışmanı sağlıyor. Acılara hiçbir şey iyi gelmiyor.

Mete'siz ne yaparım bilmiyorum. Bu son senesi gidiyor artık. O olmadan okul nasıl geçecek? Acım dinecek mi? O başka kızlarla gülüp oynayıp ben uzaktan izlerken günden güne erimeye devam mı edeceğim? Buna daha ne kadar dayanabileceğim?

Onun için farklı olmayı o kadar çok isterdim ki. Keşke sevebilseydi, keşke kalbim bu kadar çok ağrımasaydı, keşke ruhum sancımasaydı, keşke ona dari her şeyi unutabilseydim.

Keşke hiç tanışmasaydık.

İlk aşk cidden çok can yakıyormuş. Keşke ilk aşkım da beni sevseydi, yokluğu bu kadar büyük boşluk bırakmasaydı. Keşke hak etseydik birbirimizi..

Çok acı çektim, hala daha çekiyorum. Buna da alışırım, bu da geçer ne yapayım?

Senin için hiç ağlamamıştım Mete, artık ağlayabilirim.

EKSİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin