17

66 5 0
                                    

Dershaneye gidecektim servisten Bedirhan ile beraber indik. Birden şak diye "Sen Mete ile çıkmak istiyor musun?" diye soruverdi. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Mete'yi seviyordum, bu konuda tek bir şüphem yoktu. Ancak onu bu şekilde istiyor muydum? Niye böyle bir şey sormuştu ki hem bu şimdi? Of Bedirhan ya. Karşılığında ne geleceğini kestiremeden "Bilmiyorum" dedim.

"O da bilmiyor. Hoş, tatlı kız ama kafam karışık diyor" dedi. Ben biliyorum onun kafası neden karışık. Pelinsu gibi bir afet-i devran varken çocuk niye bana baksın. Hoş ve tatlıymış peh! Biz genelde güzel diyemediklerimize tatlı diyoruz Metecim...

"Sen ona o mesajı atınca ne diyeceğini bilemedi (En son attığım "Benden bu kadar"lı mesajdan bahsediyor), okurken ben de yanındaydım. Zaman istemesini ben söyledim."

Yani zamanı Mete değil Bedirhan istedi.

Harika.

"Moralini bozma hemen Defne, olmaz demedi"

"Ama olur da demedi değil mi? Bedirhan başkası mı var, söyle de ona göre davranayım?" Ağladım ağlayacağım.

"Olsa bile sana söylemem" 

Aman ne olursun söyle salak. Göt. Burada benim ruh ve akıl sağlığım söz konusu söylesen ölür müsün! Eğer böyle diyorsa kesin biri var. Var dimi ya? Hatta kesin o Pelinsu...

"Hayır yani ona göre nerede duracağımı bilirim, umut bağlamam böyle.."

"Bildiğim kadarıyla yok"

Ay ben bir rahatladım ki sormayın. Ama başkası yoksa kafası niye karışık? Erkek dediğinin kafası karışık mı olurmuş ya. Bunlar da iyice bize benzediler. Kararsız, kafası karışık olan tarafın bizim olmamız gerektiğini unutuyorlar. Triplere bak, hamile karıda yok bu trip. Kafası karışıkmış. Salak. 

Of Allahım, şu kadarcık kalmıştı beni sevmesine ya..

1 hafta falan geçti ben kuduruyorum tabi neden kararını vermedi bu hala diye. Sonra Kiraz'ın gazıyla bir not yazdım. Beyimiz okul başkanı ya, bahar şenliği için toplantılar yapılıyordu. Kütüphanedeydiler, toplantının bitmesini bekledim. Tam da şansıma kütüphaneden aldığım kitabı bitirmiştim yerine koymaya üşeniyordum, bahane oldu. Aşağı indiğimde çıkmışlardı kapının önünde konuşuyorlardı Mete, Hüseyin, Candan ve birkaç kişi daha. Açıkçası Candan'dan çekindim. O ve Gül öldürecek gibi bakıyorlar bana. Kitabı koydum çıktım kütüphaneden. Arkası dönüktü bana, yaklaşıp öne doğru uzandım cebine koydum kağıdı. Hemen hissetti, vaktinde çekmesem ellerimiz buluşacaktı. Hemen baktı nota, tabii Candan Hanımlarda baktılar. 

"Kararını verdin mi?"

Bir mesaj, bir hareket, bi göz süzme hiçbir şey yok. Hiçbir tepki vermedi resmen gerizekalı. 

Çıkışta sıra arkadaşım Irmak ile beraber iniyorduk. Mete de karşıdan geliyordu. Fıstık yeşili polosu ve 35 beden büyük gelen eşofmanı vardı üzerinde. Çocuğu ne zaman görsem kalbim önce boğazıma çıkıyor, sonra  1/2mV² hızla aşağı düşüyor. Allahım sen güç, kuvvet ver.

Gördü beni, ben gelene kadar salak salak oyalandı. Ben de hiç oralı olmadım, bakmadım bile. Irmak'a matematik sınavı ile ilgili bir şey soruyormuş gibi yapıyorum. Sahi bu arada dersler ne alemde Defne Hanım? Aman ya ben yanmışım sen bana ders diyon. Ay tövbe kendimle konuşmaya başladım. Neyse ben devam edeyim..

Oyalanıyor falan ama ben kat indikçe o da iniyor. En son katta artık karşılıklı geldik bakmak şart oldu. Baktım. 

O bakış.

Kötü kötü bakıyor manyak. Ben daha ne yapayım ya? Ne istiyorsun sen benden? Konuşmak istiyorsan gel yanıma işte, ben de seni beklemiyor muyum sanki?

Irmak'a soruyorum "Baktı mı, bakıyor mu?" diye. Bakıyormuş. Baksın anca o. ÖKÜZ. 

Çıkışta da şans işte, götüyle gülüyor bana sağolsun, bizim servis yok. Bekle Allah bekle gari. Sonra Bedirhan aradı beni, yoldayız bir yere ayrılmayın diye. Telefonla konuşurken de yerimde duramam, öyle tesadüfen arkamı bir döndüm Mete ile göz göze geldik. Dik dik bana bakarak geliyor. Ama o nasıl bir bakış. Tövbe yarabbim sikti resmen bakışlarıyla beni. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim sonra önüme döndüm. Servis geldi sonra zaten. Aptal. Ben senin o bakışlarını neyse, hanımefendi çizgimden kayamam.

Günler günleri kovaladı, araya 23 Nisan tatili girdi. Deli gibi dönem ödevi bitirmeye çalışıyordum. O amına koyduğumun şeyi de bir bitmek bilmedi. Twitter'da geziniyordum, yani daha doğrusu, onun profilini F5'liyordum. Bir gece vardı, yakın arkadaşlarından biri düzenliyordu, ona gitmişler. Neyse ki kızlarla fotoğraf çekilmemiş hiç. Çekildiyse de bilemiyorum artık ne fav ne RT hiçbirini yapmamış. Bu da bir şeydir.

Allahım ya halime bak, en ufak şeyden mutlu olur oldum. 

Ben de öyle dönem ödevinden bunaldım tweet attım.

"Vallahi içim şişti ha bitmek bilmiyorsun"

Kesinlikle beklemediğim bir şey yaptı.

"Evet bazı şeyleri kafamda bitiremiyorum ama sende hiç yardımcı olmuyorsun ki bana. Hoş senin suçun ne ki olay bende bitiyor"

Başta anlamadım sonradan düştü benim jeton. Mesaj atmasını falan beklerdim ama böyle doğrudan beni içeren bir tweet atacağını hiç tahmin etmezdim.

Tweetleri yazdım yazdım sildim. En son “Farkına varabilmen de bir şeydir” yazdım. Bu sefer de “Her bakışı maalesef ki bana umut verir..” yazdı. Ya canım sen salak mısın? Senin için öleceğim neredeyse, görmüyor musun aşkım? Ben mi anlatamıyorum yoksa sen mi salaksın hayatım? Kiraz ile konuştuk, ben de normal, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim.

Okullar açıldığı gün geometrici ile konuşuyordum merdivende. Göz ucuyla Mete’nin geldiğini gördüm. Benim el ayak ne varsa birbirine girdi. Geometrici’ye de bir sürü saçmaladım zaten. Hatta o an ki o salaklığımla yazılıdan 80’den yüksek alacağıma dair söz verdim… Neyse, kısmet bu işler. Yanımızda durdular. Hocayla konuşmaya başladılar. Baksa da gülümsesem, her şey normalmiş imajı verebilsem diye gözünün içine bakıyorum. Yok, bakmıyor katır inatlı öküz. Aman ya seninle mi uğraşçam 80 almam lazım son sınavdan diye çıktım yukarı. Dayanamadım mesaj attım.

“Gözünün içine baktım resmen”

“Asıl ben senin baktım”

E yok artık.

Aşktan sarhoşsak da henüz o kadar körleşmedim yani. Körleşmemişimdir dimi ya?

EKSİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin