Evime geleli bir hafta olmuştu. Koruma amaçlı annem evden dışarı adım atmamı yasaklamıştı bir haftalığına. Bu süreç zarfında ne annemle konuştum, ne de o yabancı numaradan bir daha mesaj geldi. Beni işletenler çok olurdu o yüzden pek umursamazdım gelen mesajları ama bu mesajda diğerlerinden farklı bir durum söz konusuydu. Genelde gelen mesajlarda annemle ilgili atıp tutmalar, bana küfür eden içerikler bulunurdu. Bundaysa öyle bir şey yoktu. Kafama fazla takmak istemiyordum ama bende zamandan bol bir şey olmadığı için aklıma arada bir geliyordu işte.
Kravatımı da bağlayıp içi nerdeyse bomboş olan çantamı aldıktan sonra evden dışarı çıktım. Dışarda beni Didem Abla ve yanında birisi bekliyordu. Normalde Didem Abla gibi birisini sevmeyeceğimi düşünüyorum ama bu hayatta bana en yakın kişi oydu. Sevmekten başka şans bırakılmamıştı.
"Günaydın Adacım."
"Günaydın. Bu kim?"
"Annenin isteğiyle artık bu arkadaş seni okula götürüp getirecek. Ayrıca okul dışı zamanlarında da bana mesaj atmanı istiyorum."
"Ne olduğunu ne zaman bana anlatmayı düşünüyor anneciğim acaba?"
"Buna ben karar veremem Ada. İstiyorsan konuş annenle fakat bir şey söyleyeceğini sanmam şu sıralar."
Başımı sallayıp adamın arkasındaki arabaya bindim. Adam beni okula götürürken " Merhaba Ada Hanım. Benim adım Sercan." dedikten sonra bir daha konuşmadı.
Okulda pek bir değişim yoktu. Birkaç panoya yeni duyurular asılmış, bazı dolapların yerleri değiştirilmiş; ama insanların gaddarlığı değişmemişti. Bazen keşke diyorum. Keşke bir olay olsa da beni unutsalar. Görünmez olayım.
Derslerde pek not tutmam ama sınavlara önem veririm. Çünkü biliyorum ki başka bir şehire gitsem üniversite için yepyeni bir hayat kurabilirim. Daha lise üçüncü sınıftayım. Önümde nerdeyse kocaman bir sene var ama ben çalışmak istiyorum. Bu şehirden kurtulmaya, burdaki insanlardan kopmaya ihtiyacım var. Arada düşünüyorum da, ben ne zaman mutlu oldum ki?
Klasik bir okul rutininden sonra okuldan dışarı çıktığımda Sercan'ı gördüm. Arabaya binip eve giderken yolda simsiyah, poşet gibi bir şey fark ettim. Sercan'a arabayı durdurmasını söylerken baktım ki bu şey hareket ediyor. Arabadan inip yanına yaklaştıkça görüp görebileceğim en zayıf, en çaresiz köpeği gördüm. Kaburgalarından aşağısı kan içindeydi. Bana öyle baktı ki, anladım bu saatten sonra onu yalnız bırakamazdım. Sercan'a rica edip onu arabaya aldırdığımda ev yerine veterinere gitmesini istedim.
Veterinere gidip köpeği kontrol ettirirken kliniğin girişinden köpeğe tasma, ip, mama ve suluk aldım. Kıyafet de almak isterdim ama dişi mi erkek mi olduğunu daha öğrenmemiştim.
Yaklaşık bir saat sonra veteriner köpeği kucağına almış getirmişti.
"Galiba başka köpeklerle kavga etmiş. Vücudunda bayağı bir ısırık vardı. İyi ki getirmişsiniz yoksa ölecekmiş hayvan. Büyüklüğüne bakarsak daha 6 aylık bir dişi bu. Yara olan yerlerini pansuman yapıp sardım, 3 gün sonra bandajları çıkarmanız yetecektir. Eğer yaralarında iltihap görürseniz de geri getirin."
Teşekkür ettikten sonra tedavinin ve aldığım eşyaların masrafını ödedim. Sonra köpekle birlikte evime, artık evimize geçtik.
Ona bir ad bulmam lazımdı. Kapkara bir şeydi bu. Kolları, çenesi ve kaşları altın sarısı, diğer her yeri siyahtı. Çok güzele benziyordu. O yüzden adını Goldie koydum. Altından yapılmış demekti anlamı. Tam ona uymuştu açıkçası. Mamasını ve suyunu önüne koyduktan sonra yatağıma geçtim, biraz uzandım. Goldie yatağımın yanına geldi. Sanki benden izin ister bir hali vardı yatağa gelmek için. Tatlı bakışlarına dayanamadım ve yanıma aldım. Bir şeyle sarılmak ne güzelmiş. Ona sarılmanın huzuruyla içim geçerken telefonuma gelen mesaj sesini duydum.
"Acıyorum sana. Annen sandığın annen değil, babansa... Neyse o konulara daha çok var. Yarın okuldan sonra kuyruğundaki adamı bırak sahildeki kafenin önüne gel. Sana bir sürprizim var."5 sene önce aklıma gelen kurguyu şu karantina sebebiyle devam ettirmeye karar verdim. Telefondan yazdığım için hatalar olabilir, kusura bakmayın. Siz de eğer bir hata görürseniz lütfen yorum atın. Uzun bir aradan sonra 550 kelime yazmak güzel geldi. Umarım ileriki günlerde daha çok yazarım. İyi günler, akşamlar ve geceler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA'YA DÜŞEN SU
RastgeleAnnesi bir genel ev işleten bir kızın ve önyargılı insanların hikayesi bu. O'nun babası yok. O'nu seven kimse yok. Ve yapacağı ödev hayatını değiştirecek. **** Ben Ada. Adım ve ruhum Ada.. Ruhumun içinde olan Ada'da su yok. Bitkilerim, içimdeki duy...