“ Oh Sehun. “ Sehun bagajı kapatarak patikadan aşağıya inen ikiliye baktı. Yüzerindeki mutluluk Sehun’un olduğu yerden bile görünebiliyordu.
“ Luhan nerede? “ diye sordu Jongin arabayı kontrol edip Luhan’ın olmadığını görünce.
“ Aşağıda. Biraz daha kalmak istediğini söyledi. Nehiri sevdi. “ Sehun seveceğini biliyordu elbette ki.
“ Aşağıda nehir mi var? “ Kyungsoo daha kimse ona cevap vermeden koşar adımlarla gitmeye başladı.
“ Do Kyungsoo. “ Jongin ona bağırsa da Kyungsoo hızını kesmeden yürümeye devam etti. “ Luhan’ı da getir. “
“ Tamam. “
~ ~ ~
“ Luhan. “ Kyungsoo nehre bir göz attıktan sonra uyuyan Luhan’ın yanına yaklaştı yavaşça. “ Bu kadar çok uyuma. Hadi, kalk. Sana anlatmam gereken çok önemli bir şey var. “ Kyungsoo heyecanla Luhan’ın kolundan tutup uyanması için onu dürtse de hiç bir hareket olmamıştı. “ Luhan-ah. “ Kyungsoo aniden yüzündeki heyecanı silerek biraz daha sertçe sarstı Luhan’ı. Ama uyandığına dair hiçbir işaret yoktu. Ve luhan’ın uykusu hiçbir zaman bu kadar ağır olmazdı. “ Hayır. “ dedi Kyungsoo çaresiz bir şekilde başını iki yana sallarken.
~ ~ ~
“ Neden gelmediler hala? “ Jongin saatine baktı sıkkınca bir nefes vererek.
“ Ah, işte geliyorlar. “ Sehun yaslandığı arabadan kendini ayırarak birkaç adım öne atıldı. “ Nasıl bu kadar çabuk uyuyabildi? “ Sehun gülümsemeye devam ederken Jongin bunda bir terslik olduğunu anlayıp kaşlarını hafifçe çattı. Uzaktan da olsa Luhan’ı sırtında taşıyan Kyungsoo’nun ağlayan suratını görebiliyordu. Kyungsoo sessiz bir şekilde hıçkırıp ayakta daha fazla duramayacağını anlayınca olduğu yere çöktü.
“ Hayır. “ Jongin’in ağzından da aynı laf çıkmıştı. Birkaç adım önündeki Sehun’a sertçe çarparak sanki hayatı buna bağlıymışcasına hızlı bir şekilde koşarak Luhan ve Kyungsoo’nun yanına gitti.
“ Jongin. “ Kyungsoo şiddetle ağlamaya başlayınca Jongin’in kalbi korkuyla daha hızlı çarpmaya başladı. Bu Sehun içinde geçerliydi. Ama o diğer ikisi gibi hiçbir tepki verememişti. Olduğu yerde ne yapması gerektiğini bir türlü aklına getiremeden kaskatı kesilmişti. Hiçbir tepki veremiyordu.
“ Luhan. “ Kyungsoo ve Jongin ağlamaya başlayınca Sehun yavaşça olduğu yere çöktü. Ne ağlayabiliyordu ne de Luhan’ın yanına gidebiliyordu.
~ Birkaç hafta sonra ~
Kyungsoo önündeki kapıyı açıp yavaş adımlarla içeriye doğru girdi. Kyungsoo’nun, Luhan öldükten sonraki 3. ziyaretiydi bu Sehun’a. Sehun odasındaki camın kenarına oturmuş boş gözlerle dışarıyı izliyordu.Küçük cam kenarının önünde iki büklüm olmuş, çenesini dizlerine yalamıştı.
“ Oh Sehun.” Kyungsoo ona seslendi ama Sehun ona dönüp bakmadı bile. Kyungsoo kapıyı açık bırakarak odanın ortasına doğru birkaç adım daha attı. “ Luhan’ı ziyaret ettin mi? “ Kyungsoo mezarına gittin mi diye soramamıştı.
Sehun gözlerini kapayarak Kyungsoo’ya kulak asmadı. Ona cevap verecek gibi de durmuyordu. Kyungsoo bunu anladığında yanında getirmiş olduğu kutuyu Sehun’un yanında bulunan çalışma masasının önüne koydu. “ Bunu Luhan hazırladı, şeyden önce… Her neyse, bu senin için. “ Sehun kısa bir süreliğine kutuya baktıysa da bakışlarını yeniden dışarıya çevirdi kısa sürede.
“ Luhan bu yıl kendine mutlu hatıralar yarattı. Bu senin sayende oldu. Daha önce hiç olmadığı kadar mutluydu. Her zaman gülümsemesine rağmen seninle tanışana kadar hiç daha içten gülümsememişti. Onun mutlu olmasına yardım ettin. Ve eminim ki, Luhan seni böyle görünce üzülüyordur. Oh Sehun, onu üzme. Mutlu ol ve mutlu yaşa. Böylelikle Luhan’da mutlu olacak. “ Kyungsoo daha başka bir şey söylemeden odadan çıkıp evi terk etti Sehun’u kendi haline bırakarak.
Sehun’un tamamen kendine gelmesi için biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Ve Luhan ile geçirdikleri zaman nedeniyle Sehun eskisinden çok daha iyi bir insan olacaktı. Kyungsoo bundan emindi. Sadece biraz daha zamana ihtiyacı vardı ve sonra Kyungsoo Luhan’a verdiği sözü yerine getirip Sehun’un en iyi arkadaşı olmaya çalışacaktı.
~ ~ ~
“ Kimi arayacağımı bilemedim. Eğer seni rahatsız ettiysem özür dilerim. Geç olduğunun farkındayım ama Sehun ortalarda yok. “ Suho telaşlı bir biçimde hala uykulu gözüken karşısındaki Kyungsoo’ya baktı. Gecenin neredeyse yarısını gelmişti fakat Sehun sabah çıktığı eve hala geri dönmemişti. “ Kendine bir şey yapmış olamaz öyle değil mi? Biliyorsun, Luhan’ın ani ölümü onu çok etkiledi. Haftalarıdır benimle tek bir kelime bile konuşmadı. “
“ Sehun öyle bir şey yapacak biri değil. “ Fakat Kyungsoo bundan bu kadar da emin değildi. Onu çokta iyi tanımıyordu ve nereye gideceğinden emin değildi. Emin olduğu tel şey gecenin bu saatinde Jongin onun burada olduğunu öğrenirse çok fena bir şekilde azar yiyeceğiydi. Gerçekten Oh Sehun kendine bir şey yapmış olabilir miydi? “ Biraz daha bekleyelim. Eğer o zaman da gelmezse polise haber veririz. “ Suho kabul edercesine başını salladı. Ama artık beklemekten sıkılmıştı.
Yaklaşık iki saat sonra restoranın kapısı gecenin sessizliğinde açıldı gürültüyle. Suho hızla oturduğu yerden kalkarak kan çanağına dönmüş gözlerini kapıdan giren kardeşine çevirdi. Kyungsoo’da onun ardından gitti yavaşça. Gördüğü manzara pekte beklediği gibi olmamıştı ama. Bu onun oldukça şaşırmasına neden oldu.
“ Oh Sehun, Sen.. “ Suho ne diyeceğini bulamamıştı. Kardeşi karşısında hiç görmediği bir şekilde gülümsüyordu. Bu onunda şaşırmasına neden olsa da Suho merakla konuşmasına devam etti. “ Neredeydin? Sehun-ah, neden gülümsüyorsun? “
Sehun omuz silkti sadece küçük bir kıkırtı ile. Kyungsoo, Sehun’un kafayı sıyırmış olabileceğini bile düşünmüştü o anda. Nasıl gülümseyebiliyordu?
“ Oh Sehun. Sen iyi misin? “ diye sormadan yapamadı Kyungsoo. Kaşları bu duruma istemeden de olsa çatılmıştı. Ortamın garipliği oldukça korkutucuydu. Sehun, Luhan’ın yokluğuna dayanamayıp aklını mı yitirmişti?
“ Uh. “ Sehun başını salladı ve Kyungsoo ona daha dikkatli bakınca anladı. Sehun’un elinde sıkı sıkıya tuttuğu Luhan’ın onun için hazırladığı palaroid albümü vardı. Onu böyle gülümsetmeye yetecek ne gibi bir şey vardı? Kyungsoo içinde Luhan’ın çektiği resimler olduğunu sanıyordu oysa ki.
“ Neden gülümsüyorsun? “ Suho sordu nazik bir sesle.Kardeşini çok uzun bir zaman sonra böyle gördüğü için elbette mutluydu. Luha ile olduğu zamanlarda ki gibiydi. “ Mutlusun. “ Suho’da gülümsedi. Gözleri dolu dolouydu.
“ Çünkü Luhan’da mutlu. Bunu hissedebiliyorum. “ Sehunh yine gülümsedi. Luhan’dan bahsetmesi Kyungsoo’nun içinde bir şeylerin harekete geçmesine neden oldu. Sanki bir an kalbi yerinden kopup geri yerine takılmıştı. Nasıl bunu hissedebilirdi Oh Sehun? Nasıl böyle konuşabiliyordu? “ Ailesinin yanında ve mutlu. “ Sehun başka bir şey söylemeden yeniden sessizliğine gömülerek yanlarından geçerek üst kata çıktı biran önce uyumak isteyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touch My Heart (✓)
Fanfiction" Sen, hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme. Üzgün olsan bile hatta karşında ki ağlıyor olsa bile. Çünkü kimin ne zaman gülümsemene aşık olacağını bilemezsin. " Storyby.aynurdemir ♧ HER HAKKI SAKLIDIR ¥