10.Bölüm "Aile Mirası"

573 66 10
                                    

 Medya Ryuu. İyi okumalar! :)

"Senin normal olmadığını biliyordum."

Ormanın çıkışındaki ağacın dalına oturmuş beni izliyordu. Evet, orada olduğunu başından beri biliyordum. Şaşırmamıştım.

"Normal olduğumu söylediğimi hatırlamıyorum zaten."

"Beni gördüğüne pek şaşırmış gibi değilsin." Oturduğu daldan aşağı atladı. Benim aksime hiçbir hasar almadan yere inmişti.

"Şaşırmadım zaten." Kollarımı göğsümün üzerinde birleştirdim.

Kaşlarını kaldırarak bakmaya devam etti. Yüzünde tek görebildiğim yer gözleriydi zira mimiklerine ihtiyaç yoktu, gözleriyle her şeyi anlatıyordu.

"Eğitimi tamamlamış değilsin. Ormandan kendi başına çıkman gerekiyordu, yardım alarak değil. Bu adil olmadı."

Gözlerimi kısarak yüzünü taradım. "Başından beri adil değildi zaten Melez. Bunu sende  biliyorsun. Sen eğitimli bir avcısın ama ben hiçbir şey bilmeyen bir çaylağım karşında."

Ağzından  homurtuya benzer sesler çıkartarak önümde durdu. Boyu benden uzun olduğu için kafamı kaldırarak bakmam gerekiyordu. Bir an önce uzamayı umuyordum doğrusu. Herkesin bana tepeden bakmasından sıkılmıştım.

"Hiçbir şey bilmeyen bir çaylak mı? Güldürme beni. O elfi nasıl iyileştirdiğini gördüm. Işık sanatını kullanabiliyorsun üstelik içinde saf karanlık olmasına rağmen. Ayrıca o kolye..." Bakışlarını boynuma dikti. "Işık krallığının prensesine ait."

Bunları nereden öğrendiğini bilmiyordum ama şuan söylediklerini inkar etmekten başka şansım yoktu.

"Hah! Hayal gücün oldukça gelişmiş. Nereden aklına geliyor bunlar."

Gözlerini kısarak kolumdan yakaladı. "Saf ayağına yatma Ryuu. İnkar etmen bir işe yaramaz. O kolye Melodi'ye ait ve- Ah!"

Elini hızla kolumdan çekerek benden birkaç adım uzaklaştı. Gözlerini kocaman açmış yüzüme bakıyordu.

"Bir daha o ismi asla ağzına alma."

Tüm kelimeleri tek tek  sakince söyledim. Bağırmama gerek yoktu zira böylesi daha etkili olmuştu. Havanın çatırdadığını duydum, bedenimin etrafında ince bir aura oluştuğunu hissedebiliyordum, gözlerimi kapatmama rağmen.

"Bak Ryuu, seni incitmek istemiyorum. O yüzden şimdi şu baskıyı üzerimden kaldır ve gücünü geri çek."

Baskı oluşturduğumun farkında değildim. Gözlerimi aralayarak etrafıma baktım. Yerden tam 10 santim yukarıda havada asılı şekilde duruyordum ve rüzgar olmamasına rağmen saçımla beraber kıyafetlerim uçuşuyordu. Güneşli hava gitmiş yerini kasvete bırakmıştı. Ağaç dalları hırçınca birbirlerine çarpıyor, yerdeki taşlar parçalanıp ufak parçalara bölünüyordu.

Dudağımın bir kenarı kıvrıldı. "Beni incitmek mi? Kendine fazla güveniyorsun çocuk."Bu cümleleri söyleyen ben değildim.  Sesim boğuk ve daha gür çıkıyordu. Etrafımdaki her şey bulanıktı ve sesler uğuldayarak kulağıma ulaşıyordu. Bir elin bana doğru uzandığını gördüm fakat sonra sanki bir şey onu çarpmış gibi geri çekildi.

"Kendine hakim olmalısın, şimdi bunun sırası değil!"

"Hayır, tam da sırası!" İleri atıldığımı fark ettim ama buna engel olamıyordum. Bedenimin kontrolü bende değil gibiydi. Sağ elimin parmakları birer pençe şeklini almıştı ve elimin etrafını mavi alevler çevrelemişti. Neler olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve buna karşı da koyamıyordum.

Efsaneler Hep İyi Olmazlar (Düzenleniyor) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin