Ekim ayı tahlilimize ilk olarak Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA'nın hayatı üzerinde konuşup kendisini tanımak ve anlamakla başladık.
Siirt doğumlu olan yazar klasik bir doğu insanıdır. Üniversite öğrenimi sırasında bazı kurumlarda işçi ve memur olarak çalışmıştır. Mezuniyetinin ardından öğretmenliğe başlamıştır.
Genel olarak İslam Tarihi üzerine yoğunlaşan İhsan Süreyya SIRMA, birçok dil bilmektedir. Bizler İslam Tarihi üzerinde yoğunlaşmasını "Hoca bizim tarihimizin tarihçisi ve bizler Müslüman'ız." şeklinde yorumladık. Ayrıca hoca Abdülhamid Han üzerinde de fazla çalışmalarda bulunmuştur. Dönemin baskıcı sistemi sebebiyle Fransa'ya sürülme sebebi de budur. Bu durum kendilerinin "ümmetçi" tavrını da ortaya çıkarmaktadır.
Akademik kariyerine1995 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde İslam Tarihi öğretim üyeliği esnasında emekli olmaya zorlanmasıyla son verdi.
Kişilik bakımından naif bir insan olan İhsan Süreyya Hoca, bürosunda beklettiği ayva ile kendisini daha önceden ziyaret eden kardeşlerimizin etkileyici anılarından birine özne oluyor. Hoca, bekleyen ayvanın çürümesiyle ölümü unutmuyor. Ayva onu madden değil ama manen oldukça doyuruyor. Toplumsal kavramlar bakımından demokrasiye ve bu şekilde gelen sisteme karşı olması ve eserlerinin bu doğrultuda yönelmesi eleştirilere maruz kalmasının sebeplerinden. Bizlerde tahlilimizde "Demokrasi aslında nedir?" ve "Neden demokrasiye karşıyız?" sorularını cevaplayarak bu bahse uzunca yer verdik.
"Seyahatname", "Ano Yemen'dir" ve "Nasıl Sömürüldük?" eserleri ise dikkatimizin yoğunlaştığı eserlerinden bazılarıdır.
Tahlilimizin devamında eserin kapak ve iç tasarımı üzerinde durduk. Sade bir kapak tasarımı olan kitabın sadece bu esere değil, Beyan Yayınları'nın basımını üstlendiği diğer kitaplarda da görmek mümkün.
İçerik bakımından uzun bir tahlile başlıyoruz. İlk yorumlarımız eserin bizi ne kadar doyurduğuna yönelik. Başlangıçta birkaç sayfada tarih şuuru bakımından bilgi verilen eserde daha sonrasında İslam Tarihi'ne ağırlık verilmesi bizlere "Tarih konusunda yeterli düzeyde birikimi olmayan biri için başlangıç kitabı başlığı içerse de bu bağlamda beklenileni vermedi." kanısına vardırdı. Yani bizlere şuurdan ziyade daha çok gündemi sorgulattı. Bu sayede yazılı dönemi yalnız bırakmayıp günümüze olan göndermeleri üzerine kısaca konuştuk.
Fihrist kısmı ise bizleri "Dikkat çekici başlıklar var ama genel manada (tasarım da dâhil) bekleneni sunmuyor." görüşünde bir araya topladı. Takdimde ele alınanlar üzerinde tahlilimize devam ettik. "İlim yararlı olduğu için" maddesine iman etmemize rağmen, "ilim ilim içindir" maddesinin günümüz eğitim-öğretiminde hâkim anlayış olmasını konuştuk. Bunun ardından faydalı ve zararlı ilim üzerine tartıştık. "Kullanılan ilim (okuyup da kitapta kalmayan ilim) faydalı ilimdir. Faydasız ilim ise kitapta hapsolmaya mahkûm olandır. Alınan bilgi bir başka insanla bağ kurmana vesile olabilir. Veya zararı öğrenip önlem almana vesile olabilir." görüşü birleştiğimiz bir başka sancağın altıydı. İhsan Süreyya Hoca'nın atom bombası bahsindeki olumsuz vakayı olumsuz olarak noktalamasını ise bunun zaman içinde değişebileceği yönünden eleştirel olarak ele aldık.
Konu tarih olunca objektiflik ilk akla gelen kavramdır, diyebiliriz. İhsan Süreyya SIRMA ise objektifliği yeniden yorumluyor. Fikirlerden ziyade kişiler üzerinde konuştuğumuzdan objektiflikte sıkıntı yaşıyoruz.
Hocanın bahislerinin neredeyse tamamında ayetleri dayanak göstermesinin onun ayrıcalıklı yanı olduğu kanaatine varıyoruz. Hatta yeri geldiğinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın mealinden daha sert kavram kullanmasını ise ayrıca ufuk açıcı buluyoruz.
Tahlil ilerledikçe eseri tarih ilmine yeni bir bakış açısı denemesi olarak düşünüyoruz. "Ölümlerin rakamsal olarak belirtilmesinin tarihsel olarak değeri yoktur." cümlesi üzerinden devam ediyoruz. Bu durumda "Tarih bir mücadelenin değerlendirilmesidir." olgusu üzerinde yoğunlaşıp nehir yatağı örneğini konuşuyoruz. İslam Tarihi Hz. Âdem (a.s.) ile başlar. Yani İslam Tarihi insanlıkla başlar. Bu da Hocanın eseri neden İslam Tarihi üzerinden ele almasını kavramamızı sağlıyor.
Tahlilimize "Müslümanın silahı nedir?" sorusuna, "İlimdir, fikirdir, elinde bulundurduğu ve mümkün mertebede hükmettiği batı teknolojisidir." cevabıyla nokta koyuyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şubat Ayı Tahlil Notları - 2017
Genel KurguKitap tahlilleri sırasında alınan notlardır.