Nefesini nefesine katmış öylece Ömer'i dinliyordu Mihrimah."Sıla'nın Ömer'e söyleyeceği çok önemli şey ne olabilir"diye iç geçiriyordu.Ömer masadan kalkmak için sandalyesini arkaya doğru itti.Sandalyesi Mihrimah'ın oturduğu sandalyeye çarptı.Saf aşığın yüreği kuş gibi çırptı.Oturduğu sandalyede büzüldükçe büzüldü.Onu farketmemesi için içinden bildiği bütün duaları okudu.Ne yapacağını şaşırdı.Ömer,Sıla ile birlikte okulun kafeteryasından tam uzaklaşıyordu ki burnuna bir koku ilişti.Bahar esintisi gibi burnuna değdi.Bu koku Ömer'e tanıdık geliyordu çünkü o kokunun sahibi Mihrimah'tı.Kendi kendine "bu koku,bu koku" diye mırıldandı.Sıla,Mihrimah'ın orada olduğunu farketmişti.Ömer'in onu görmesini istemiyordu.Bu yüzden Ömer'in dikkatini dağıtmak için "beğendin mi? Lavanta çiçeği,yeni parfümüm"dedi.
Ömer tuhaflaştı,bu kokunun sahibini tanıyordu fakat Sıla onu yanıltmak için elinden geleni yaptı.Ömer'in kolundan tuttu,çekiştirerek okuldan çıkardı.Mihrimah,Sıla'nın neden böyle yaptığını anlıyordu ama en yakın dostunun hiç onu yaralamak isteyeceğini düşünmedi.Hemen arkalarından okuldan çıktı.Ömer,Sıla ile birlikte okulun karşısındaki durakta bekliyordu.Mihrimah okuldan çıktı,etrafına bakındı.Ömer ve Sıla'nın durakta beklediklerini gördü.Sıla,Ömer'in koluna girmiş Ömer'i götüreceği yeri onun çok iyi bildiğini ama yinede ona söylemek istemediğini söyledi.Mihrimah,Sıla'nın söylediklerini durağın arkasına gizlenip,sessizce dinledi.Ömer bir taksinin durağa yaklaştığını gördü.Durdurup Sıla ile birlikte bindiler.Mihrimah telaştan bir oraya bir buraya koşuşturup durdu.Bunun olacağını düşünemedi.Filmlerdeki gibi giden taksinin ardından bir diğerinin gelmesini ümit etti.Bu olmadı.Bekledi,bekledi...Aradan zaman geçti.Artık bir başka taksi gelse dahi onlara yetişemezdi.Sıla'nın, Ömer'e aklından geçenleri söylememesi için telaştan ne yapacağını şaşırdı.Ömer'i aramak istedi.Arayıp ne diyecekti?Yıllardır susup,sana söyleyemediğim,bir türlü cesaret edip diyemediğim o iki kelimeyi ,Sıla sana söyleyecek,onu dinleme mi diyecekti?Bu fikrin saçma olduğunun farkındaydı."Neden?Neden daha önce Ömer'e onu sevdiğimi söylemedim?Neyi bekledim?"diye hayıflandı durdu.Her şey için çok geç olduğunu düşündü.Sonra beynini kemiren o en acımasız ses "Ya Ömer,Sıla'nın duygularına karşılık verirse!"deyip durdu.Bu çelişki onun en çaresiz anlarıydı.Ona duygularını anlatamadığı zamanları en acı günleri sanardı ta ki onu kaybetme korkusunu yaşayana dek.Yapacak bir şeyi yoktu eve gitmek için semtlerinden geçen otobüse bindi.Sıla,Ömer'i evlerinin karşısındaki çınar ağacının altına getirdi.Ömer çok şaşkındı .Sıla'nın onu buraya getireceğini hiç düşünmedi.Burası yalnızca Mihrimah ve onun altında sohbet edip,sırlarını paylaştıkları yerdi.Ömer'i şaşırtan asıl şey bu çınar ağacının altına Sıla ile hiç bir araya gelmemiş,Sıla'yı hiç buraya getirmemiş olmamalarıydı.Sıla,Ömer'in şaşkınlığının farkındaydı.Üstelik bunun sebebini çok iyi biliyordu.Bu duruma aldırış etmedi.Ömer'in elinden tuttu ve ağacın altına oturttu.Tam o sırada Mihrimah bindiği otobüsten indi.Evine doğru yürüyordu.Bir kaç adım daha attı.Ömer'i Sıla ile birlikte çınar ağacının altında otururken görünce vücudu hissizleşti.Kolları tutmadı ve kitapları ,bir bir umutları gibi yere serpildi.Ömer ve Mihrimah birbirlerine söz vermişlerdi.Koşup,oyunlar oynadıkları o yıllar ,yaşlı çınar ağacı onların oyun bahçesiydi.Acıyı,ayrılığı,sevinci ve kederi tattıkları zamanlar duygularının mabediydi.Mihrimah ve Ömer'in fani tek şahidiydi.Çınar ağacının altında birbirlerinden başka kimseyle konuşmak için bir araya gelmeyecek ,birbirlerinden ve çınar ağacından başka kimseyle dertleşmeyeceklerdi.Mihrimah'ın bedeninin buz tutması bu yüzdendi."Nasıl oldu da Ömer,Sıla'yı buraya getirdi.Verdiği sözü mü unuttu yoksa bu sözünün onun için bir değeri mi yoktu? "diye düşündü.Mihrimah düşündüklerinin gerçek olmamasını diledi. Tedirgin ve bir o kadar hayal kırıklıklarıyla dikkat çekmeden,çınar ağacına doğru yaklaştı.Çamlıkların arkasına gizlendi.Sessizce Sıla'nın Ömer'e söyleyeceklerini bekledi.Ömer Sıla'ya ona ne anlatacağını sordu.Sıla konuya giremediği için anlatmak istediklerinin dışında konuştu konuştu,derin bir nefes çekti ve anlatmaya başladı.
Sıla:
-Ömer! Seninle ilk kez okulda karşılaşmıştık.Yanında Mihrimah vardı.Sınıftan içeri girer girmez ilk seninle göz göze gelmişti gözlerim.Sonra sen Mihrimahla birlikte oturduğum sıranın önündeki sıraya oturmuştun.Mihrimah ile öyle güzel konuşuyordun ki sesindeki incelik,ona bakışlarındaki kibarlık ,bir çiçeği incitmeyecek kadar naifti.Onunla konuşur,onununla gezerdin.Bu yüzden aranızdaki bağı çok kıskanırdım.Beni ilk zamanlar aranıza almak istemediniz.Bu durumdan en çok Mihrimah rahatsız olmuştu.Ama onu anlayabiliyordum.Ona bu denli güzel davranan birini ,başkasıyla paylaşmak çok zor olmalıydı.Sonra zamanla konuşmaya,birlikte vakit geçirmeye başladık.Seni tanıdıkça seviyor ve zaman geçtikçe sana hayran olmaya başlıyordum.Bir kadını bu kadar güzel seven bir erkek yalnızca sen olabilirdin.Sana olan duygularım zamanla aşka dönüştü.Bunun farkına vardığımda ise arkadaşlığımızın bozulacağından bir an olsun tereddüt etmedim .Çünkü bir kadın aşık olduğu adamla dost olamazdı.Onun bir başkasını sevmesine katlanamazdı.Bu yüzden sana olan duygularımı anlatmaya karar verdim.Çok iyi anlaşıyoruz. Bu yüzden birlikte çok mutlu olacağımıza inanıyorum.dedi.
Mihrimah çalıların arkasında ,Sıla'nın söylediklerini duymuş ve buz tutmuştu.Sıla'nın cesaretine dudak ısırıyordu fakat bir o kadar kendine kızıyordu.Bu cesareti Sıla'nın değil kendisinin göstermesi gerektiğini biliyordu.
-Sıla'nın bu davranışının adı cesaret miydi?
Mihrimah'ın Ömer'i sevdiğini biliyordu.Evet ,Mihrimah ona bunu hiç söylememişti ama Sıla,Mihrimah'ı her görmeye gittiğinde onun günlüğünü gizlice okurdu.Mihrimah'ın Ömer'e olan aşkının gizli şahidiydi.Mihrimah'ın o özlem kokan sevdasına şahit olduğu halde Ömer'e,onu sevdiğini söylemesinin adı cesaret miydi?
Aşk'ın en cesur yanı, bile bile ondan ayrı kalmak değil midir?
Onu kaybetme korkusunu en içten duygularınızla hissetmek,arkadaşlık sevgisini dahi olsa kaybetmemek için duygularınızla çatışmak değil midir?
Hani tek gözünüzü kapatıp ,işaret parmağınızla gökyüzündeki yıldızlara dokunacak kadar yakın olup,gözünüzü açtığınızda bir o kadar , uzandığınız yıldızlara uzak olmak gibi.
Çöldeki bedevinin susuzluktan serap görüp,suyu kana kana içmesi,gerçeğin farkına vardığında ise susuzluktan içinin yanması gibi.
Kays'ın kendini dağlara vurup adının mecnun olduğu zamanlar, her yerde Leyla'nın hayalini görmesi gibi.
Aşk bu değil midir?
Aşkın için aşkından vazgeçmek...
Kadere iman edip senin olmasını beklemek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN DİLİ YOKTUR
Roman d'amourGözlerimi dünyaya açtığım andan itibaren yanımda olan aşka,içimi titreten cümleyi söyleyemedim.Ve hayat, imkanların ötesinde en sessiz aşkı yaşamayı benim için seçti.Aşkı bulduğunda zamanı harcamamayı öğretti.