Özleyenler ve merakla bekleyenler için Ömer ve Mihrimahın geçmişteki anılarıyla dolu uzun bir bölüm oldu sanırım. 😊
Zaman en iyi öğretmendir.Unutmayın! Kalbinizin köşesinde vuslat,bakışlarınızda umut,nefesinizde söylenememiş cümleleriniz varsa,zaman karşılığını elbet bir gün verir.Bunun sonucunda ya acı ya da sevinç bilinmez ama elbet içinize bir his dokunur.
Mihrimahın tattığı o his ne sevinçti ne de acı.Sevinç demek gülünç olmaz mı? Zamanı Mihrimah susarak ileri sarmadı mı? Acı demek de acımasızca olur.O öyle güzel sevdi ki Ömer'in de onu öyle güzel sevmesini bekledi.
Selim Bey hala bir yanıt vermemişti.Mihrimah can kulağıyla Selim Beyin cevabını bekliyordu.
Kağıda yazdığı yazıyı işaret ederek tekrar tekrar sordu:
-Selim Bey arkadaşınız ne zaman gelecek?Onların aşkında zaman ilaç mıydı yara mı? Henüz ben de kestiremedim doğrusu.
Tam vuslata erecekler derken yine bir soru "zaman?"Mehmet bey ve Leyla hanım da merakla Selim beye dönerek;
-Evet doktor bey arkadaşınız,Mehmet beydi ismi öyle değil mi? Ne zaman gelip tedavi edecek kızımızı?
Selim bey;
-Merak etmeyin.Önemli olan Mihrimah'ın hastalığının teşhisiydi.Bu teşhiste nihayet konuldu.Bundan sonrası çorap söküğü gibi gelecek emin olun.Mehmet'in önümüzdeki hafta çok önemli iki ameliyatı var ve bu ameliyatın ikisinide yurt dışında gerçekleştirecek.Ameliyatı biter bitmez de buraya Mihrimah'ın tedavisi için uzman arkadaşlarımızla birlikte gelecek.
(Selim Bey Mihrimaha dönerek )
Bu yüzden iki hafta daha dişimizi sıkmamız gerekiyor Mihrimahcığım.Daha sonra eski sağlığına kavuşmuş olarak bu hastaneden çıkacaksın.Selim Bey bana dönüpte "dişimizi biraz daha sıkacağız" dediğinde
Ömer'le izlediğimiz o meşhur Türk filmindeki replik geçti bir anda zihnimden.Hani şu çok meşhur selvi boylum al yazmalım filmi.Türk sinemasının efsanevi aşk hikayesi... orada Türkan Şoray filmin sonuna doğru bir soru sorar.Yıllardır,halen daha aşıkların,aşkın tanımını yapmaya çalışan aşk doktorlarının sorduğu o meşhur soru... 'sevgi neydi..?'
Ömer'le birlikte filmi izlerken Asya bu soruyu sorunca aynı anda dönüp birbirimize bakmıştık.
O bana bakıp 'umut etmektir' dedi. Sonra bana sordu.
'Ya senin için..?'
Bense yalnızca "zaman" diyebilmiştim.
O 'umut etmektir' derken belki de filmin etkisinde kalarak bu cevabı vermişti ama ben zaman derken 'beklemek' demek istememiştim.
An gelecek beni bileceksin,hissedeceksin benim için sevgi sen ,senin içinde ben demek olacak.Zaman ya seni başka gönüle yazacak ya da beni gönlüne kazıyacak demeye çalışmıştım.
İşte o an şu an Ömer ...
Sessizliğin bozulduğu an bu an, aşk mahkûmumun tahliye zamanı bu an.
Bu an,aşk orucumun iftar zamanı.
Yani Selim Bey,benim için beklemek,sizin düşündüğünüz kadar zor değil.Demiştim kendi kendime.Leyla hanım:
-Doktor bey çok sağolun,her şey için çok teşekkür ederiz .Bize,kızımıza çok yardımcı oldunuz.Size nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz.
Mehmet bey:
-Evet Selim bey tekrar çok teşekkür ederiz.Siz yalnızca görevinizi yapmakla kalmadınız,kendi kızınız gibi ilgilendiniz Mihrimah ile size minnet borcumuz var.Ne kadar teşekkür etsek az.'Gözü yaşlı anne ve baba evlatlarının acı haberini aldıklarında üzüntüden ağlıyorlardı.Şimdi ise mutluluktan...Mihrimah Leyla hanımın da Mehmet beyin de gözbebeğiydi.Ailenin tek evladı,Mehmet beyin narin çiçeğiydi.Öğretmen anne babanın evladı olmak, Mihrimah için her zaman büyük bir şanstı.Erdem sahibi olmayı babasından, zarafetini ise annesinden almıştı.Onun içe kapanıklığı biraz da tek çocuk olmasından ötürüydü.En yakın arkadaşı kalemi ve defteriydi.Siz hiç tuttuğunuz günlüğünüzün ona yazdıklarınızı başkasına anlattığını duydunuz mu? Ya da yazdığınız mısraların zaman sonra sizi ve yazdıklarınızı yalanladığını...
İşte bu yüzden Mihrimah her yazdıklarının sonunda derin bir iç çekerek "iyi ki yazmak var.Ya o da olmasaydı..?" Derdi.
Çoğumuz bu durumu asosyallik ya da manik depresif olarak adlandırabiliriz.İnanın en kolayı da buna inanmak olurdu zaten.Asıl, yazmıyorsak bir sorun var demektir.Siz hiç bazı arkadaşlarınıza anlattığınız şeylerden pişmanlık duymadınız mı? Ya da tam aksine içinize sıkışıp kalan bir şeyleri birine anlatmak isteyip de anlatamadığınız olmadı mı mesela..? Ne bileyim asıl anlatmak istediğiniz şeyleri yanlış anlayan da mı olmadı?
İşte biz insanoğlu ihtiyaç duyarız.Bizi dinleyenden çok anlayan birine, birilerine...
Mihrimah ise bunu yazmakta bulmuştu.
Babasının ve anneannesinin ona en büyük armağanı da yazmayı sevdirmeleri olmuştu işte.
Leyla hanım asla sevgisini,ilgisini eksik etmezdi.Onunla çocuk olur,onunla güler, onunla ağlardı.Sevginin en güzel meyvesiydi Mihrimah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN DİLİ YOKTUR
Roman d'amourGözlerimi dünyaya açtığım andan itibaren yanımda olan aşka,içimi titreten cümleyi söyleyemedim.Ve hayat, imkanların ötesinde en sessiz aşkı yaşamayı benim için seçti.Aşkı bulduğunda zamanı harcamamayı öğretti.