Selamünaleyküm,
Uzun bir aradan sonra tekrar Soura'ya dönüyoruz. :)
Bu arada bir noktaya değinmek istiyorum; 18. bölüm resmen yorum rekoru kırdı; 126 yorum yapılmış. Herhalde en çok beğeniniz bölüm oldu ya da en şok olduğunuz, bilemedim tam. Ne yapsam Taht Oyunlarının yazarı gibi herkesi öldürsem falan mı? Kırmızı Düğünler mi yazsam? :D
_________
Ecmel
Ecmel, daha önce Demre'ye hiç gelmemişti. En son altı ay önce Finike'ye gelmişti ama o kadardı. Bu yüzden çevresine alıcı gözle bakıyordu.
Soura Antik Kenti, bir zaman yaşam dolu bir yerdi ama şimdi bir mezara benziyordu. İç Kale nispeten ayakta kalmış, batısında kayalara oyulmuş bir merdiven Apollon tapınağına iniyordu. Oradaki tapınak ve eski kilisenin de iç kaleden çok farkı yoktu.
Ecmel tarihi yerleri görmeyi, oralarda nefes almayı severdi. Akça ile ortak özelliklerinden biriydi. Bu yüzden yeni bir şehre gittiğinde ilk ziyaret yerlerin başında muhakkak oranın müzesi gelirdi. Böylece şehrin ve insanların geçmişi ve bugünü hakkında biraz daha bilgi edinir, onları tanırdı.
Baybora arabayı uygun bir yere park edip gelene kadar Ecmel de tarihin havasını ciğerlerine doldurdu. Yazın sonuna haftalar kalmıştı ama Antalya ve ilçeleri her zamanki gibi sıcak ve nemliydi. Sade sıcaklığı çekebilirdi aslında ama nem tüm işi bozuyordu. Akça, burada büyümesine rağmen nemine hala tam manasıyla alışamadığını söylemişti.
"Haydi," dedi Baybora, "bulabildiğimiz tüm kanıtları bulalım."
"Varsa eğer."
"Olmalı. Hiçbir suç kusursuz değildir. İnsanlar hata yapmaya doğruyu yapmaktan daha yatkındır."
Ecmel sessizce onayladı ve Baybora ile ikiye ayrılıp aramaya başladı. Ecmel antik limanın olduğu tarafı alırken Baybora da kalan kısmı aldı. Elbette kanıt aramak için duyu organlarını en üst seviyede kullanmaları gerekiyordu. Bu yüzden içlerindeki kurdu serbest bırakmışlardı.
Sazlık ve bataklıktan oluşan bu yerde eskiden bir liman vardı ve doğal olarak denizin buralara kadar geldiğini farz ediyordu. Apollon rahipleri, burada kehanette bulunuyorlardı. Deniz, Apollon ve kehanet üçlüsü söz konusu olunca Ecmel, işin içinde Deniz Perilerinin olduğundan çok emindi. Elbette onların öngörü yetenekleri sanıldığının aksine çok geniş ve ayrıntılı bir alanı kapsamıyordu. Ufak tefek, basit şeyler görüyorlardı. Bazen çok ama çok ender olarak da etki alanı geniş olacak şeyleri görebiliyorlardı. Fakat bunları çoğu zaman düşlerinde zaman zaman da yarı uykulu halde görürlerdi ve yorumlamaya ihtiyaç vardı.
"En azından eskiden bu işi üstatları yapıyordu." dedi, Ecmel. Bugün öyle miydi? Herkes rüya yorumcusu kesilmişti. Hatta herkes kahve falı ya da kart falı bakıyordu. Düşler tamamdı ama bir insanın kendi anlamlandırdığı şekilleri kağıda çizerek ya da kahve telvesinin aldığı şekillere bakarak gelecek ile ilgili tahminlerde bulunması en basit haliyle akıl yoksunluğuydu. Hatta aptallıktı. Buna inananlar onlardan daha beterdi. Birkaç sene evvel bir alimden; aklın, ancak bilgi ile devreye girdiğini duymuştu. Şimdiki toplumunun zaman zaman eski insanlardan daha bilgisiz olduğunu düşünüyordu. En azından bazı konularda.
Ecmel kanıt aramak için çabalarken diğer yandan tarihin cazibesine de kapılıyordu. Birkaç kez içinden kendini azarlayıp, kanıt aramaya odaklandı. Etrafta parçalanmış çok lahit vardı. İçinden bir ses bunun sebebinin Akça ve cadılar olduğunu söyledi. Zaten antik kente ziyaret kapatılmış, bir süre korumaya alınmıştı. Buraya sorunsuz şekilde girebilmelerinin sebebi de lise arkadaşları olan Mert'in anne tarafından kuzeninin babası sayesindeydi. Eniştesi arkeolog idi ve devletle çalışıyordu. O zaman öğrenmişti ki Mert'in kuzeni yarı Bozkurt yarı Deniz Perisiydi. Şu ana dek de kan coşması yaşamamıştı. Bu da ender de olsa iki ayrı soyun birleşmesi yüzünde olabilecek bir vaka idi. Bir nevi katır gibi doğuyorlardı. Sorun yaşamazlarsa eğer çocuk ya anneye ya babaya çekerdi. Bu sorunla karşılaşmak istenmediğinde soyların dış evlilikler yapması pek sevilmiyordu. Hele ki bir de evlenilecek kişi insan ise bastırılmış gen olma olasılığı daha yüksekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]
Werewolf#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş iki ejderin, bir üçüncüsü ile taçlanmasına engel olmak için her şeyi yapacaklardır. Bunun için Avcılar Birliğinden yardım alırken ejderha kan...