34. Bölüm 'Oğlum'

2.4K 266 72
                                    

Selamünaleyküm,

Bir günlük tatilden sonra dönüş bölümümüzle karşınızdayım. Bu bölüm bana göre oldukça şirindi, zira içeriği bakımından içimi hoş etti. İnşallah siz de beğenirsiniz. :)

Bölümden önce +18 üstü gençlere bir kamu spotum var. Malum yarın Pazar günü, referandum var. Game of Thrones karakterleri de size bu konuda bir şey demek istiyor. :)

__________________________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

__________________________

"Ne demek, nerede olduğunu bilmiyorsun?"

Akça omuzunu silkti. "Sabah namazı sonrası ortadan kayboldu. Kendince işler çeviriyordur."

Baybora soru soran gözlerini kardeşinin üzerine sabitledi. Sert çehresi ve yakışıklı yüzü ile Baybora, zaman zaman babasına zaman zaman da amcasına benziyordu. Lakin gamsız ve şakacı hali ortadan kaybolup, biraz da öfkeli göründüğünde garip bir şekilde dedesi Baykal gözlerinin önünde canlanıyordu. Kayrak'ın hakkı vardı, erkek kardeşi kesinlikle dedesinden de bir şeyler almıştı. Aslında bundan daha doğal ne olabilirdi ki? Sonuçta amcası ve babasına benziyorsa onların babasına da hayli hayli benzerdi. Zaten aile erkeklerin hepsi birbirine benziyordu. Hatta bir süre düşündüğünde uzaktan kuzen olduklarını öğrendiği Pars bile acımasızlık yönüyle Baykal'ı anımsatıyordu.

Ailesi, en son 2000 yıl önce yaşamış olan Al Bozkurt'un soyundan geliyordu. Bunca zaman boyunca Al Bozkurt ve ebeveynlerinin özellikleri nesiller boyu aktarılmıştı. Üstüne bir de Al Bozkurt'un çocukları başka ailelerle evlenince bu soyun özellikleri de geniş kitleler arasında yerini almıştı. Annesi Algün, Başkurt ve ejderhanın sadece Bozkurtlardan çıktığını, İtbaraklardan asla ejderha doğmadığını söylemişti.

Dedesinin sahip olduğu Başkurt gücü, ejderhalardan geliyordu ama buna rağmen onları yok etmek istemişti. İlk başlarda bunu korkunun bir ürünü olarak görse de artık bunun çok ötesinde, güç ve taht sevdası olduğunu düşünüyordu. Elbet dedesinin, bunu kendi kafasında meşru gösterecek bir bahane ürettiğinden adı gibi emindi. Bir keresinde Ecmel'in insan beyninin çelişkiyi kabul edemediğini ve buna katlanamadığını, bu yüzden de bahaneler üreterek çelişkiyi yok ettiğini söylemişti. Örneğin, sigaranın ölümcül olduğunu bilmesine rağmen içmeye devam eden biri; bu çelişkiyi, sigaranın baş ağrısına ya da ruh sağlığına iyi geldiğini iddia eden bahanelerle yok ederdi.

Akça, kardeşiyle revire; Bengi'nin büyük ninesi ve dedesini ziyarete gidiyordu. "Ne?" dedi, sonunda.

"Hamileliğine alışmaya çalışıyorum."

"Alışması gereken Pars ve ben, sen değil."

"Yine de bir günde bir eniştem ve yeğenim olduğunu öğreniyorum. Ayrıca geçen seneye kadar bir babam ve kız kardeşim olduğunu dahi bilmiyordum. Dayı olacağım! Bırak da alışma hakkım olsun."

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin