40. Bölüm 'Yalan'

2.1K 284 55
                                    

Allah'ın selamı üzerinize olsun (bu sefer de Türkçe yazayım. :D ),

Yeni bölüm geldi, hoş geldi. Bakalım Akça'nın suçlamalar karşında tavrı nasıl olacak? :P

_______

Pars

Pars sinirden yerinde duramıyordu. Son 10 dakikadır küçük, karanlık odanın içinde volta atıyordu. Akça'nın annesi, babası, amcası, teyzesi ve ağabeyi de bir köşede durmuş, şeffaf sorgu camından Akça'yı izliyordu.

Akça, dün akşam apar topar gözaltına alınmış ve buraya getirilmişti. Pars, bu haberi aldığında delirmiş ve içinde yükselen öfkeyi salmamak için çok çaba sarf etmesi gerekmişti. Akça'nın suçlandığı şeyi duyduklarında Algün, neredeyse baygınlık geçirecekti, Baybora öfkeli bir adım atıp ortalığı ayağa kaldırmaya niyetlenmişti ki Berkut ve Balaban tarafından zor engellenilmişti. Kanı deli atan Baybora ile uğraşmak yeterince zor olduğu için Pars'ın soğukkanlı kalması, herkesin rahat bir nefes almasına neden olmuştu. Gerçi Turgut, ne olur ne olmaz diye, sorgu odasına gelene kadar, gözünü üzerinden ayırmamıştı.

Akça, sorgu odasının ortasında oturuyordu. Filmlerde gördüğü metal soğuk masaya elleri kelepçelenmişti. Pars, onu bu şekilde görünce hem öfkesi bilenmişti hem de bir ejderhayı kelepçeleyerek zapt edebileceklerini sanacak kadar aptal oldukları için içten içe gülmüştü. Eğer Akça arzu etse, iyelere özel tasarlanmış, kelepçeleri kopartır ve masayı kafalarına geçirir, kapıyı parçalar ve dışarı rahatça çıkardı. Onun yerine gayet sakin ve kendinden emin bir şekilde oturmayı sürdürüyordu. Akça'nın yanında Vural ve tanımadıkları Siren soyundan bir başka komite üyesi vardı. Adamın bronz teni kendini ele veriyordu.

Kapı açıldı. Günden'in girmesiyle kapının kapanması bir olmuştu. Kadın sakin dursa da diğerleri gibi huzursuzdu.

"Kızımın yanında senin olman gerekirdi." dedi, Algün.

"İşte tam da bu yüzden beni ondan uzak tutuyorlar, abla."

Berkut elini karısının omuzuna koydu. Sakinleştirici bir ses tonuyla, "Hayatım, Günden, Akça'nın yakını. Onu sorgulaması ahlaki değil, izin vermezler." dedi.

Pars biliyordu ki Algün de bunun farkındaydı ama bir annenin çocuğu için endişesi zaman zaman mantıksız talepler ve düşünceleri de beraberinde getirebiliyordu.

"Yine de bir Bozkurt soyundan birinin olması iyi olurdu. İtbarak da olur."

"Aynı sebeple kabul etmeyecekler." dedi, Balaban.

Baybora öfkeli bir nefes aldı. "Ama benzer sebepleri göz önüne alıp bir Siren'in kardeşimi sorgulamalarına engel olmuyorlar!"

Baybora'nın hakkı vardı. Sirenlerin, kurt adamlara, daha belirgin konuşmak gerekirse Bozkurt soyuna karşı ciddi bir diş bilenmesi vardı. Hal böyle iken Akça'yı sorgulayanlardan birinin bir Siren olması da ahlaki bir soruntu. Neyse ki Meçik adam, Algün'ün ve Akça'nın ailesinin yılardır tanıdığı ve güvendiği biriydi.

"Dün akşam Azna Bozkurt'un odasında işiniz neydi?"

Siren, Akça'yı sorgulamaya başlamıştı.

"Bir işim yoktu." dedi, Akça. Aslında kısmen yalandı. Azna'nın odasında muhtemelen Kayrak'ı arıyordu, zira küçük adam ortadan kaybolmuştu. Şu an kızlar onu arasalar da bulabileceklerinden emin değildi. Cüceler, bulunmak istemediklerinde ortadan kaybolmakta mahir canlılardı.

Konuşmayı Vural devraldı. "İşinizin olmadığı bir yerde bulunma sebebiniz neydi? Tesadüf mü?"

"Hayır." Meçik ve Siren aklı karışmış bir halde kısa bir an birbirine baktı. "Tesadüfe inanmıyorum." diye açıkladı, Akça. "Tevafuk diyelim. Kan kokusu alınca endişelendim. Ben de kokuyu takip ettim ve Azna Bozkurt'u o halde buldum. Yaşayıp yaşamadığını denetlemek için nabzına baktım, tabi beyhude bir girişimdi, zira öldüğü her halinden belliydi."

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin