18. Bölüm 'Niyet'

2.4K 250 150
                                    

Selamlar,

Öncelikle bir haberim var. Romanımız kendi türünde 1. sıraya oturmuş. Önce Rabb'ime sonra destek veren siz sevgili okuyucularıma can-ı gönülden teşekkür ederim. :)

Biz birinciliği koruyalım, düşmesin oradan. Yakışıyor oraya. ;)

Ve işte bölümümüz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ve işte bölümümüz.

______

Akça, az önce duyduğu şeye inanmakta zorlanıyordu. Çocuğu mu olacaktı? Bir anne mi olacaktı? Fakat daha 19 yaşındaydı. Çok gençti. Genç kadının ilk hissettiği şey mutluluk oldu. Ardından korku, endişe ve anlamlandırmakta zorlandığı daha nice duydu geldi. Derin bir nefes alarak göz ucuyla Pars'a baktı.

Pars, Azrail'in saldırısını savurup eline geçirmişti; havaya kaldırıp, döndürüp yere fırlattı. Güçlü avcı adeta küçük bir kedi gibi iki büklüm yere yapışınca ağzından acı dolu bir inleme çıktı.

Kara Bozkurt, karısının boğazına hançer dayandığını görünce öfkeyle kükredi. Bunu gören Aldacı hızla hançeri kaldırıp bıraktı ve elleri havada birkaç adım geri çekildi.

"Lanet!" dedi, Azrail. Yerden inleyerek kalkıp gerindi. "Belim çok fena. Kimse bizi ejderhalara karşı eğitmedi. Gerçekten iyiler." Aldacı'nın geri çekildiğini görünce kafası karışmış bir halde, "Ne yaptığını sanıyorsun? Neden geri çekiliyorsun?" dedi.

"Konuşmalıyız." diye karşılık verdi, Aldacı.

"Ne?"

Genç avcı bir iki adımda Azrail'in yanına gelip kolundan tutup, sürükleyerek bir köşeye çekti ve hararetli bir şekilde bir şeyler anlatmaya başladı. Azrail ilk başta karşı çıktı ama sonra sakince kızı dinlemeye başladı.

Pars hemen Akça'nın yanına gidip, sarıldı. "İyisin, değil mi?" Karısının yüzünü avucunun içine aldı. "Sana bir şey olacak diye korktum."

Akça gülümsedi. Pars'ın korumacılığını hep sevmişti ama ona biraz daha güvenmesini tercih ederdi. Sonuçta tamamen savunmasız değildi. Gerçi az önce boğazına dayanan bıçağı düşününce belki de endişelenmekte haksız değildi.

"Ne söyledin de geri çekildi? Aranızda ne oluyor?" dedi, Pars.

"Ah, şu mesele." Akça, nasıl söyleyeceğini bilemedi. Yani hamileydi ve baba adayına bunu demesi gerekirdi, değil mi? İyi de nasıl? Filmlerde bir çırpıda söylemek yerine kadınların az bir naz yaptığını ve sanki kocasının tahmin etmesini beklermiş gibi ayran budalası bakışlarını hatırladı. Akça böyle biri değildi. Bir çırpıda söylemesi gerekirdi, değil mi? Yani uzun merasimlere falan gerek yoktu, niye olsun ki?

Derin bir nefes aldı ve bir çırpıda, "Ben hamileyim." dedi.

Pars tepki olarak kaşlarını kaldırdı. Yüzünde şaşkın ve dumur olmuş bir ifade vardı. Hatta donmuş bir durumdaydı.

Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin