Selamünaleyküm,
Bu seferki bölüm biraz duygusal olacak. Hem de ne zamandır beklediğiniz haberle ilgili bir işaret de vermiş olacağım. İnşallah beğenirsiniz. :)
DİPÇE: Medya'da Pars'ın anne ve babası var.
_________
Pars
Koyu kumral saçlarını kokladı. Bal gibi kokuyordu. Balı severdi. Mutfağa girdiğinde arı gibi etrafta vızıldar ve saklı bal kavanozunu bulurdu. Annesi balı her daim ocağın üstündeki kapaklı dolaba koyardı ama yükseklik onu durdurmazdı. Asla ulaşamazlık, başarısızlık hissine sahip olmamıştı. Sandalyeyi çektiği gibi tezgaha tırmanır ve dolabı açardı. Annesi de ne zaman onu yakalasa azarlardı ama balı aynı yere saklamaya devam ederdi.
Neden başka bir yere saklamıyordu? Balın orada olduğunu biliyordu, annesi de bildiğini biliyordu. Yemesini istiyor ise daha kolay ulaşabileceği bir yere saklamalıydı; istemiyorsa da bulamayacağı ve asla ulaşamayacağı bir yere koymalıydı. Buna rağmen inatla aynı yere koyuyor ve Pars da inatla aynı yerden almaya devam ediyordu. Bir noktadan sonra derdi bal yemek olmaktan çıkmıştır, bir nevi eğlencesine yapıyordu. Belki de başarmış olmanın verdiği hissi seviyordu? Belki annesi de bu hissi seviyordu? Acaba bir köşede durup onu izliyor ve sonra içeri girip azarlamayı mı bekliyordu?
"Yorgun musun?" dedi, yumuşak sesiyle.
Beş yaşındaki Pars başını salladı.
"O zaman uyu, tatlım."
"İstemiyorum."
"Neden?"
"Babamı bekliyorum. Bana gelirken bal alacaktı."
Evin kapısının açılıp kapandığını duyunca Pars hemen doğruldu. Uykusu falan kalmamıştı. Bir anda dolan enerjisiyle babası Tuğrul'a doğru koştu. Esmer adam neşeyle gülümseyip oğlunu kucağına aldı ve bir tur döndürdükten sonra sımsıkı sarılıp öptü.
"Sen hala uyumadın mı, Vaşak?"
"Bana bal getirecektin."
Tuğrul güldü. "Bu saatte mi yiyeceksin ki? Aç mısın?"
"Daha birkaç saat önce yedi." dedi, kadın. Üzerindeki sabahlığın kemerini bağladı ve kocasına küçük bir öpücük verdi.
"Pars'ın yaşındayken günde en az altı öğün yerdim."
Aybörü yüzünü buruşturdu. "Hala en az altı öğün yiyorsun."
"Pek bir şey değişmemiş." dedi, Pars.
"Vay! Ses tonundan anneni desteklediğini mi sezdim, evlat?"
"O benim annem."
"Ben de senin babanım."
"Beni doğurmak için zahmete katlanan sen misin yoksa o mu?"
Tuğrul, bu soru üzerine susup, mahçup bir şekilde gülümsedi.
"Oğlumuz çok akıllı." dedi, Aybörü.
"Bana çektiğini söylemek isterdim ama açıkçası sana çekmiş."
Aybörü'nün melodik kahkahası odayı doldurdu. Pars'ı babasından alıp sıkıca sarıldı ve öptü. "Demek ki benim oğlum çok kısmetliymiş." dedi, fısıltı ile kulağına.
Pars kıkırdadı.
Tuğrul elindeki küçük poşeti kaldırdı. "Ben de balı her zaman ki yerine koyayım. İyi geceler, ufaklık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalet Dünya [Hayalet Serisi #3]
Werewolf#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş iki ejderin, bir üçüncüsü ile taçlanmasına engel olmak için her şeyi yapacaklardır. Bunun için Avcılar Birliğinden yardım alırken ejderha kan...