Anıl oyalanmadan söze başladı:
-Evet anlatacağım... En iyisi baştan başlamak, dedi. Bunu söylerken sesi hafiften titriyordu. İç çektikten sonra devam etti.
-Benim de bir ikizim vardı. Adı da Akça'ydı. Sizin gibiydik; delikanlı, cesur, yiğit, biraz da deli dolu, enerjik, neşeli.. Ama sonrasındaysa, sizin de yakalandığınız o ağaç bizim de yakamıza yapışmıştı. Sonrası-
-Peki ya Akça nerede? Birazdan gelir mi?
-Büşra izin ver de konuşsun Anıl.
-Tamam Burçak, dedim ve sustum.
Sonrasında Anıl devam ederken gözleri dolmuştu:
-Sonra da o ağaç Akça'yı aldı. A-artık Akça'dan ne haber var, ne bi'şey.
Bunları söylerken kendini ağlamamak için zor tutuyordu. Olmadı. Dayanamadı. Ağaca olan sinirinden dişlerini gıcırdatıyor, ağlıyordu sessizce. Devamını inatla getirdi.
- O ağacın sahibi,"Kardeşim!" diyebileceğimiz bir dostumuzdu. Bize ihanet ettiğini o günden itibaren anlamış olduk. Artık o eski dostumuzdan nefret ediyoruz. Hatta o duygu bile yok içimizde, ona karşı duygularımız bitti. Tamamen. Akça ö-ölmüş olabilir. Neyse. Her ne zaman oradan gelen neredeyse herkes o yüzden geliyordu. Sorduğum nerdeyse herkes bu cevabı vermişti. Bazıları o eski dostumuzun emriyle gelenlerdi. "Bizimle uğraşmayı bırak; yoksa ne kardeşin, ne de dünyadaki bütün ikizler elimizden kurtulabilir! Ver şunu da, kurtar Akça'yı ve diğer ikizleri! Takas et ya da etme, bize farketmez sonuçta. Bu sadece bi uyarı. Ona göre davran!" benzeri şeyler söylediler. Tehdit ettiler. Artık onlarla uğraşmıycam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYDINLIK BİR GECE?
Korku+13 YAŞ! !GECE VAKTİ OKUYUN MÜMKÜNSE Öncelikle, bu kitabı okuyacak riski göze almaya var mısın? Varsan eğer, seni ayakta alkışlıyorum, Vallahi bravo :D Bu hikâyemde İnşallah, korkunç yazmayı becerebilirsem korkunç yazacağım. Şimdiden...