Yetimhane

108 2 0
                                    

Yetimhanede büyümenin birçok zorluğu vardır. Niyetim size nutuk atmak değil. Hiç kimse sizi ileriki yaşlarda yetim diye ayıplamaz. Bunlar bizim klasik laflarımız olarak akıllara kazınmıştır sadece. Çocukken böyle bir zorluk yaşarsınız. Çünkü, adı üstünde: çocuk. O yaştaki arkadaşlarınız sizi hor görür. Evet, üzülürsünüz. Çok üzülürsünüz. O yaşta bir çocuğun kaldıramayacağı muamelelere uğrarsınız. Tepki vermek istersiniz, veremezsiniz. Çünkü olası bir kavgada karşıdaki çocuğun ailesi olaya müdahale edecektir. İşte burda hayat, sizin bir aileniz olmadığı gerçeğini suratınıza bir tokat gibi çarpar. Uzatmazsınız. İçinize atarsınız. İşte hayattaki en büyük hatalarımızdan biri. Herşeyi içimize atmak. Bunu yapmak yerine kendimizi diri diri mezara gömsek, eminim ki pek te farklı bir durum olmaz. Çünkü içinizde birikenler, sandığınız gibi bertaraf edilmemiştir. İçinizde bir yerlerde aniden patlamak için fırsat kolluyorlardır. Hani bazen deriz ya "ulan n'olurdu böyle kuş gibi rahat olsam". Olamazsınız. Çünkü sizi öldürenler bunlardır. İçinizde biriken herşey sizin katilinizdir. Uzatmayacağım. Dediğim gibi, dünyanın en acımasız varlığı çocuktur. Çok sıkıntılı bir dönemdi. Tam olarak atlattığımı söylemem yalan olur. Ama unutmaya çalışıyorum. Hiçbir insanın unutmak istemeyeceği, her an gülerek ve özlemle hatırlayacağı çocukluk dönemlerini ben kara bir deliğe atmıştım. Ya da attığımı zannediyordum. Bir gün aniden patlak verecek, beni hiç ummadığım bir anda yakalayacaktı. İçten içe bunun farkındaydım. Ama aldırmıyordum. Hayat bir bakıma bazı şeylere aldırmamaktır.
Büyüdüm. Fiziksel bir büyümeden bahsediyorum. Zira içimde ne kadar gizlemeye çalışsam da bir çocuk yatıyordu. Sevgiye, ilgiye aç bir çocuk. Artık değerli olduğumu, önemli olduğumu hissetmek istiyordum. En azından bir insan için. Sevilmek istiyordum. Bunların benim en doğal hakkım olduğunu düşünüyordum. Hâlâ öyle düşünüyorum. Çünkü eğer yetimhanenin duvarlarından başka konuşacak kimsesi olmayan bir çocuksanız, ömrünüz boyunca her zaman böyle şeylere aç olarak yaşarsınız. Ben klasik bir yetim tiplemesinden çok uzaktım. İçime kapanık, tırsak, korkak, asosyal bir insan olmadım. Aksine etrafına neşeyle bakan, hayat dolu bir insan gibi gözüktüm. Ama eğer fırsat olsaydı da biriniz içimdekileri görebilseydiniz, ağlardınız. Hüngür hüngür ağlardınız ve derdiniz ki "kardeşim, sen bunlarla nasıl yaşayabildin?". Ben yaşadım. Yaşamak buysa eğer; evet, yaşadım. Hayat bir bakıma, herşeye rağmen yaşayabilmektir.
Lise yıllarım çok güzeldi. Üzerinde fazla durmayacağım. Hepinizin yaşadığı gibi bir lise yaşantım oldu. Belki bir çoğunuzdan daha güzel geçti. Bunu, yaşanmamış çocukluğuma sayıyorum. Lise yıllarımın bana en iyi katkısı bir kız olmadı, yeni bir aşk falan. Dostluk oldu. Bolca dost edindim, hâlâ görüştüğüm. Ama Burak'la yollarımız ayrılmadı. Lise hayatım boyunca her zaman yan yana durduk. Bir kardeşim yoktu. Belki de vardı, bilmiyorum. Ama Burak benim öz kardeşim oldu. Kimi zaman birlikte aç kaldık, evden atıldığı zaman sokaklarda kaldık. Acı olan taraf, yollarımızın ayrıldığı zamandı. Burak, güle oynaya evinin yolunu tutar, evde onu anne-babasının ve sıcak bir yatağının beklediğini bilirdi. Bense gittiği yolun tam aksine yürür, yurda giderdim. Evet kıskanırdım. Aynı şeyleri yaşamak istediğim için kıskanırdım. Kimsenin umrunda bile olmayan detaylar, benim hayalim olmak için bile çok büyük gözükürdü gözüme. Hayat bir bakıma bazı şeyleri anlamlandırmaktır.
Lise bitmiş, malum sınava girmeye az kalmıştı. Fazla çalıştığım söylenemezdi. Ama kendime güveniyordum. Zeki bir insan olduğumu düşünüyordum, keza öyleydim de. Yaşıtlarımın hayali, güzel bir üniversitede, güzel bir bölüm okumaktı. Benim hayalim, sıcak bir evde beni seven insanlarla birlikte olmaktı. Çok önemsemiyordum üniversiteyi bu yüzden. Sınavdan sonra tercih zamanında bile Burak'la aynı yerleri tercih etmiştim. Burak, Ankara'da Sınıf Öğretmenliği'ni kazanmıştı, ben ise Psikoloji. Her aklıma gelişte gülerim. Bu hayatın bana en büyük ironisi oldu. Hayatımda belki de en darmadağın olan şey, psikolojimdi. Çok aldırmadım, umrumda da değildi açıkçası. Burak çok sevinmişti. Bende sevinmiştim. Şimdi önümde üniversite hayatı beni bekliyordu. Bu beni heyecanlandırıyor ve aynı zamanda ister istemez korkutuyordu. Üniversite, hayata ilk adımdır. Hayatın gerçek yüzünü görmek demektir. Buna hazır mıydım, bilmiyordum. Ama hazır olmam lazımdı. Bir elim cebimde, boş bakan gözlerle hayata atılamazdım. Kendi kendime karar verdim. Her zaman dik duracağıma, pes etmeyeceğime. Hayat bir bakıma ciddi kararlar verebilmektir.

Ben Deli DeğilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin