Yumruk

30 1 0
                                    

Öylece karşılarında oturmuş, Burak ve Gamzeyi izliyordum. Fazla değil, birkaç hafta önce Gamzenin yanında oturup yüzünü inceliyordum. Şuan Burak onun yüzünü inceliyor, bende ikisini izliyorum.
Hayat bazen bizi öyle durumlara düşürüyor ki, ne yapmamız gerektiğini bilemiyoruz. Kendimizi aşırı derecede kötü hissediyoruz ve sanki bulunduğumuz durumun çözümü yokmuş gibi bir hava yaratıyoruz. Ben, bulunduğum durumun bir çözümü olduğunu zannetmiyorum. Eğer varsa bir an önce bu duruma bir açıklık getirmeliydim. Pişmanlık duymak istemiyordum. Daha doğrusu yapmadığım bir şeyden pişmanlık duymak istemiyordum. Yaptığım şeylerden duyduğum pişmanlığın beni olgunlaştırdığı kanaatindeyim. Ama eğer istediklerimi yapamadan ölürsem, öbür dünyada bile rahat hissedemezdim. Her şeye rağmen geri durmamalıydım. Pasif kalmak istemiyordum. Razı olmamalıydım, olamazdım.
Burak ve Gamze göz göze gelmişlerdi. Birbirilerine duygu yüklü bakıyorlardı. Ya da en azından ben öyle düşünüyordum. Bu tablonun ardından bir öpüşme sahnesine maruz kalamazdım. Bunu kaldıramazdım. En azından karşımdakilerin bunu anlayacak olgunlukta olduğunu düşünüyordum. Yanlış düşünüyormuşum. Burak gözlerini kapatıp Gamzeyi hafifçe öptü. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Sinirden kıpkırmızı olmuş, ne yapacağımı şaşırmıştım. Elim titriyordu, nefret ediyordum bundan. Gözlerim kararmaya başlamıştı. Sinirle masaya bir yumruk atıp ayağa kalktım. Kararan gözlerimin ardından gördüğüm tek şey irkilip kendine gelen Burak ve Gamzeydi. Beklemiyorlardı, şaşırmışlardı. Bir şey demeden çıktım mekândan. Duyduğum son şey, arkamdan bağıran Burak'ın sesiydi. Dönüp arkama bile bakmadım. Hızla çıktım. Sinirden kıpkırmızı olmuş vaziyette koşar adım yürüyordum. Burak arkamdan gelmemiş, Gamzeyle kalmıştı. Gamze ise tahminimce rahatını bile bozmamıştı. Nerden çıkmıştı bu kız. Yıllardır tartışmadığım, "kardeşim" dediğim insana karşı bu tavrı koymuştum. Yaptığım ağırdı. Ama gördüğüm şey de öyleydi. Burnumdan soluyordum hâlâ. Sakinleşemiyordum. Bu, karşısında öpüşmekte olan kişilere karşı yapılan bir tavır değildi. Bu Gamzeye karşı hissedilen duyguların artık apaçık ortaya çıkışıydı. Bunun farkına artık ben de varmıştım, Gamze de varmıştı. Ama Burak konusunda ciddi endişelerim vardı. Onunla yıllar sonra böyle bir konu yüzünden karşı karşıya geleceğimiz, aklımın ucundan dahi geçmezdi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Her zaman ki gibi.
Telefonumun çaldığını farkettim. Muhtemelen birkaç defa çalmıştı. Sinirden ve kafamın içinde dönüp duran düşünceler yüzünden farkedememiştim. Kim olduğunu bilmeme rağmen telefonu çıkarıp baktım. Yanılmamıştım. Bir şey yapmadan tekrar cebime koydum telefonu. Trip atar gibi meşgule atamazdım. Açıp ne diyecektim? "Kardeşim kusura bakma da her ne kadar seninle öz kardeş gibi de olsak, ben senin sevgiline aşığım. Karşımda öpüştünüz, hoş değil" mi diyecektim? İstediklerini yaparlardı. Sevgililerdi. Eğer rahatsız oluyorsam, kalkıp siktir olup giderdim. Şuan yaptığım gibi. Nereye gittiğimi bile bilmeden, siktir olup gidiyordum. Telefonum da ısrarla çalmaya devam ediyordu. Dayanamamıştım. Açıp küfür edecektim artık. O an arayanın Murat olduğunu farkettim. Ne zaman haberi olmuştu da aramıştı, bilmiyorum. Sakinleşmeye çalışıp, cevapladım telefonu:
-Efendim
-Nerdesin kanka
-Bilmiyorum
-Ne oldu? Mekâna geldim, bi şeyler olduğunu çaktım. Hayırdır?
-Çifte kumrulara sor onu kardeşim
Murat biraz duraksadı. Kafasında parçaları birleştiriyordu. Ve çözmüştü. Ki bence daha ilk günde olayı anlamıştı. Biraz sonra cevap verdi:
-Anladım. Yerini söyle geleyim
-Gerek yok kardeşim. Eve geçip eşyalarımı toplayacam
-Salak salak konuşma, ne eşya toplaması lan?
-Bir daha Burak'ın yüzüne bakamam
-Bak Oğuz, ani karar verip kimseyi sıkıntıya sokma. Bekle bi konuşalım
-Kardeşim uzatmanın anlamı yok
-Lan bari birkaç gün başka yerde kal. Kafanı topla. Direk eşya toplama ne demek?
-Off. Tamam Murat
Telefonu kapattım. Evden ayrılma olayı aklımda değildi. Aniden aklıma gelmiş, sinirle söylemiştim. Şimdi birkaç gün başka bir arkadaşımın evinde kalacaktım. Ama beni korkutan nokta, bunun sadece birkaç gün olmasıydı. Burakla tekrar bir araya gelecektik. Birbirimizin yüzüne bakacaktık. Ne olacağını hiç kestiremiyordum. Çünkü Burak'ın, Gamzeye karşı yoğun duygular içerisinde olduğunu biliyordum. Bugün anladığım üzere bende öyleydim. İstesekte istemesekte karşı karşıya gelmiştik. Çekilen kim olacaktı, bilmiyordum. Ama ben olmayacaktım.
Yeni hareketlenen otobüse atlayıp, kendimi boş bir koltuğa attığım zaman yavaş yavaş kendime geliyordum. Sinirim etkisini yitirmişti. Şimdi sadece üzüntü vardı içimde. Kırgınlık vardı. Yalnızlık vardı. Ama pişmanlık yoktu. En azından bu yüzden mutluydum. En azından "keşke" demeyecektim. Öylece oturup onların mutlu oluşlarını izleyemezdim. Buna kimsenin gönlü el vermezdi. Benim gönlüm hiç el vermezdi. Bencil pisliğin tekiydim. Sadece kendimi düşünüyordum. Başkalarının mutluluğu zerre kadar bile umrumda değildi. Mutlu olan iki insanın arasına girmiş, huzurlarını bozmuştum. Sebebi neydi? Sevmem. Burak karşıma çıkıp "Senin sevgini sikeyim. Bize ne senin sevginden? Biz mutluyuz. Sen de ya oturur paşa paşa izlersin, ya da siktir olup gidersin" dese, ağzımı açıpta tek kelime söyleyemezdim. İkilem içinde, ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. Bu durum yine sinirimi tetikliyordu. Delirmek üzereydim...
İneceğim durağa yaklaştığımı farkettim. Bir an önce​ eve girip, ihtiyacım olan şeyleri almalıydım. Ne Burakla, ne de Muratla karşılaşmak istemiyordum. Hızlıca eve girip, odama geçtim. Çantama birkaç giysi doldurmuştum ki kapının açılma sesini duydum. O an elimde silah olsaydı, kafama sıkardım. O an eğer akıl edebilseydim, pencereden atlardım. Ama iyice çığrından çıkan sinirim, beni ele geçirmek üzereydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum. Burak, evde olduğumu biliyor olacak ki, odama doğru hızlıca gelen ayak seslerini farkettim. Aldırmadan çantamı hazırlıyordum. Arkamda odaya giren Burak'ı farkedebiliyordum. Sanki sinirliymişte, sinirini bastırıyormuş gibi bir hali vardı
-Oğuz. Sorun ne kardeşim?
-Bi sorun yok
-Bi sorun var. Senin sorunların var. Ne o öyle, mekânda çıkıp gitmeler? Amacın neydi?
-Her yaptığımız şeyi bir amaç doğrultusunda yapmıyoruz
-Keyfinden mi yaptın o zaman amına koyim? Hoşuna mı gidiyor masaya yumruk atıp çıkmak? Psikopat mısın lan sen?
Çantamı toplamayı bırakıp, Burak'a döndüm. Yüzüne nedense tiksinerek baktığımı farkettim. Yavaş adımlarla üzerine doğru yürümeye başladım. Yürürken konuşuyordum:
-Psikopatım. Hoşuna gitmiyorsa, yollarımızı ayırırız kardeşim. Senet imzalatmadılar ya bize
-Ben öyle bir şey demedim
-Dememiş olabilirsin. Ama bu istemediğin anlamına gelmiyor
Burak sinirlenmişti. Bu tavrımdan sonra iyice zıvanadan çıkmış olacak ki, yakama yapışıp beni duvara çarptı. Hiçbir tepki vermeden, öylece gözlerine bakıyordum. Burak bir süre sinirle bana baktı. Sonra alçaltmaya çalıştığı sesiyle konuştu:
-Sen ne istiyorsun peki lan? Sen ne diyorsun amına koyim? Derdin ne, isteğin ne bizden? Amacın ne lan?
-Elini indir
-Tek derdin bu mu? Dalga mı geçiyorsun sen bizimle? Biz senin kardeşiniz lan
Cevap bile veremeden odaya Gamze ve Murat girmişti. Bizi o durumda görünce Gamze ufak bir çığlık atıp elleriyle ağzını kapattı. Gözlerinin dolduğunu farkedebiliyordum. Murat gelip ayırmıştı bizi. O da sinirliydi. Gamze "neden" der gibi bakıyordu Burak'ın suratına. Burak, umutsuzca son bir kez daha sordu:
-Kendisine sorsana. Ben defalarca sordum. Ama o benim sözümü dikkate bile almadı
-Seviyorum
Bu lafımdan sonra ne bekliyordum bilmiyorum ama hiçbir şey olmadı. En azından ilk 10 saniye. Gamze duyduğu andan itibaren gözlerini kapatmıştı. Göz kapaklarının kenarından damlayan gözyaşları onu ele veriyordu. Murat tepkisizdi. Burak ise bir süre bana baktıktan sonra kafasını "anladım" der gibi sallamıştı. Ben de ona bakıyordum ki, aniden arkasını dönüp suratıma sağlam bir yumruk salladı. Ne olduğunu bile anlayamadan son süratle sendeleyip yere düşmüştüm. Dudağım patlamış, kanıyordu. Gamze çığlık atıp, ağlamaya başlamıştı. Murat yine hiçbir şey yapmamıştı. Ben de yapmadım. Karşılık vermedim. Hakkıydı. Zorlukla ayağa kalktım. "Eyvallah" dedim sadece. Hayatım boyunca çok kez söylediğim ve söyleyeceğim gibi. Çantamı da alıp, hızla çıktım evden. Gözlerim dolmuş, önümü göremez olmuştum. Bir sigara yaktım. Dolu bir duman aldım. Dönüp arkama baktım son bir kez. Gamze,  odamın penceresinden bakıyordu bana. O mesafeden dahi gözlerinin kıpkırmızı olduğunu görebiliyordum. Her şeyi mahvetmiştim. Önüme dönüp yürüdüm. Nereye gideceğimi bilmeden.

Ben Deli DeğilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin