Bulanık

1.3K 158 62
                                    

İyi okumalar!

Haftasonuna kadar geçen tüm günler inanılmaz derecede yorucuydu. Derslere yetişmek için sürekli oradan oraya koşuşturuyordum. Ne zaman Ron, Hermione ve Harry ile bir araya gelsem ya Colin Creevey ya da Gilderoy Lockhart ortaya çıkıp bizi bölüyordu. Büyük Salon'da ise Malfoy ile yüz yüze gelmemek adına Gryffindor masasında yemek yiyordum ve orada yemek yiyor oluşum Slytherinliler tarafından daha çok dışlanmam için harika bir fırsat yaratıyordu. Draco ile birkaç defa karşılaşmıştık fakat o bir şeyler söyleyeceği sırada her defasında başımı çevirip ilerlemeye devam etmiştim. Bu, onu iyice hırslandırmış olmalıydı ki gün geçtikçe asabi bir hal alıyordu.

Sürekli olanları ve olacakları düşündüğüm için zihnim de bedenim kadar yorgundu. Haftasonunu biraz olsun uyuyabilmek için iple çekiyordum ama cumartesi sabahı güneş henüz tam anlamıyla yüzünü göstermemişken, kan ter içinde gözlerimi açıverdim. Kulaklarımda beni sağır eden bir çınlama vardı, başımdaki ağrı dayanılmazdı. Doğrulup uykulu bir biçimde baş uçumdaki çantamı karıştırmaya başladım. Aniden elime gelen soğuk deri defteri çıkardım. Ona dokunduğum anda çınlama kayboldu ve acı yerini uyuşukluğa bıraktı.

Omuz silkerek Tom Riddle'ın günlüğünü yeniden çantama attım. Onunla ilgilenmem gerektiğini biliyordum ancak kendimi yine Hogwarts'a kaptırmış, vakit bulamamıştım. Erkenden uyandığım için, kitaplardan öğrendiğim kadarıyla hatırladığım, Harry'nin antremanına gitmeye karar verdim.

Hazırlanmam biraz uzun sürmüştü. Sürekli gözlerimi ovuşturup esniyordum, bu da beni oldukça oyalıyordu. Cüppemi oldukça uyuşuk bir biçimde giymiştim. Ben çimlerden geçip Quidditch sahasına ilerlerken hava tamamen aydınlanmıştı. Üstelik sahada karşı karşıya bakan Slytherin ve Gryffindor takımları vardı. Ron ile Hermione de oradaydı. Ah bir de Colin vardı. Kalan mesafeyi koşarak geçtim. Yanlarına vardığımda Malfoy Slytherin takımının önünde durmuş sırıtıyordu.

Hermione, sert sert "Hiç değilse," dedi."Gryffindor takımındakilerin hiçbiri takıma girmek için rüşvet vermek zorunda kalmadı. Onlar, sadece yetenekleriyle takıma seçildi."

Malfoy'un yüzündeki kendinden memnun ifade bir anda silindi.

Tükürürcesine "Kimse senin fikrini sormadı, seni pis küçük bulanık," dedi.

Anında kıyamet kopmuştu. Flint, Fred'le George'un, onun üstüne atlamamaları için Malfoy'a siper olmak zorunda kaldı. Alicia, "Ne cürretle!" diye haykırdı. Ron, elini cüppesinin içine sokup asasını çıkardı ve "Bunun hesabını vereceksin, Malfoy!" diye bağırarak Flint'in kolunun altından asasını büyük bir öfkeyle Malfoy'un yüzüne doğru uzattı.

Sahada büyük bir patlama sesi duyuldu, Ron'un asasının ters tarafından yeşil bir ışık fışkırdı, midesine vurdu ve onu sırtüstü çimenlere yuvarladı.

Hermonie tiz bir sesle, "Ron! Ron! İyisin ya?" diye bağırdı.

Ron konuşmak için ağzını açtı ama ağzından tek kelime çıkmadı. Onun yerine gürültüyle geğirdi, kucağına birkaç sümüklü böcek düştü.

Slytherin takımına gülmekten felç gelmişti sanki. Flint, iki büklüm olmuş düşmemek için yeni süpürgesine dayanıyordu. Malfoy dört ayak üstü yere kapanmıştı, yumruğuyla toprağı dövüyordu. Gryffindor ise pırıl pırıl sümüklü böcekler çıkaran Ron'a bakıyordu. Kimse ona dokunmak istemiyordu.

Hermonie bize bakarak "Onu Hagrid'e götürelim, en yakın orası," dedi.

Onlar Ron'u tutup kaldırırken eğilip yerde yuvarlanan Draco'nun hizasına geldim. Durup şaşkınlıkla yüzüme baktı, belki de geldiğimi fark etmemişti bile.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin