Malfoy Kırıklığı

1.4K 140 69
                                    

Çok aceleye getirilmiş bir bölüm oldu. Bir hafta geçtiği için ekleyeyim dedim ama beğenemedim nedense...
Umarım siz beğenirsiniz, görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın. Bu arada evet, hala geçiş bölümlerindeyiz, o heyecanlı kısımlara gelemedik. Macera yerine, sosyal karmaşa yaşıyoruz 😂 Bazı kısımları atlamaya çalışıyorum fakat yine de olmuyor. Sizi sıkmamak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Hoş, Harry Potter'dan da sıkılanacağını düşünmüyorum. Çok gevezelik ettim. İYİ OKUMALAR!


Ertesi gün, Büyük Salon'daki sihirli tavan oldukça kasvetli bir biçimde bulutlarla kaplıydı. Tavanı o halde görmek, ruh halime ve henüz açılmamış uykuma hiç iyi gelmemişti.

Ayaklarımı sürükleyerek diğer öğrencilerle beraber masaya ilerledim. Pek kendimde hissetmediğim için bugün Slytherin masasında oturmayı tercih etmiştim. Gece iyi uyuyamamıştım ve şimdi başım ağrıyordu.

Önümdeki kızarmış ekmeklere, pastırmalara ve yulaf lapalarına öylece baktım. Dünün aksine bugün hiç de aç hissetmiyordum.

Draco, Crabbe ve Goyle eşliğinde tam karşıma yerleştiğinde gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum. Saçları her zamanki gibi özenle taranmıştı, teni soluk bir beyazdı.

"Vay canına," dedi alaylı bir ses tonuyla. "Slytherin masasında kahvaltı ederek beni oldukça şaşırttın, Julliet."

Zoraki bir gülümsemeyle, imasını görmezden geldim.

"Sana da günaydın, Draco," diye yanıt verdim. Sesim umduğumdan bile sevecen çıkmıştı.

Draco şaşkınca birkaç saniye yüzüme baktı, ardından belli belirsiz gülümsedi.

Aniden kopan bir gürültüyle, arkamı dönmüş olduğum Gryffindor masasına omzumun üzerinden baktım. Bir iki kadeh yere devrilmişti, bir baykuş baygın bir halde Hermonie, Ron ve Harry'nin önünde yatıyordu. Ayakları havaya dikilmişti, gagasında kırmızı bir zarf tutuyordu.

Ron'un yüzündeki dehşeti oturduğum yerden görebiliyordum. Titreyen ellerini zarfa uzattı ve açtı. Neville hemen kulaklarını tıkamıştı.

Aniden mektup salonda yankı yapacak bir ton ile bağırmaya başladı.

"ARABAYI ÇALMAK HA, SENİ OKULDAN ATSALAR HİÇ ŞAŞMAM, HELE BENİM ELLERİME GEÇ DE GÖR NELER OLACAK. ARABANIN GİTTİĞİNİ GÖRÜNCE BABANLA BENİM NELER HİSSEDECEĞİMİZİ HİÇ DÜŞÜNMEDİN SANIRIM..."

Mrs Weasley'in normaldekinden yüz kere daha gürültülü olan feryatları, masalardaki tabaklarla kaşıkları takırdattı ve taş duvarlardan sağır edici bir yoğunlukla yankılandı. Salon'un her yanındaki insanlar, Çığırtkan'ın kime geldiğini görmek için dönüp bakıyorlardı. Ron iskemlesinde o kadar aşağı kaymıştı ki, sadece vişne çürüğüne dönmüş alnı görülebiliyordu.

"DÜN AKŞAM DUMBLEDORE'DAN MEKTUP GELDİ, BABAN UTANÇTAN ÖLECEK SANDIM, BİZ SENİ BU ŞEKİLDE DAVRANASIN DİYE YETİŞTİRMEDİK, ÜÇÜNÜZ DE ÖLEBİLİRDİNİZ..."

Utanç içinde başımı tabağıma gömmek istedim, üstelik suçluluk duygusu bedenimi büsbütün ele geçirmişti. Ne diye bu işe mani olmamıştım sanki?

"GERÇEKTEN İĞRENÇ, BABANA İŞ YERİNDE SORUŞTURMA AÇACAKLAR, TÜMÜYLE SENİN KABAHATİN VE EĞER KÜÇÜK BİR HATA DAHA İŞLERSEN SENİ DOSDOĞRU EVE GETİRECEĞİZ."

Ortalığa çınlayan bir sessizlik çöktü. Ron'un elinden düşen kırmızı zarf alev aldı ve kıvrılarak küle dönüştü. Başımı ellerimin arasına alıp önüme döndüğümde bana bakan bir baykuş ile karşılaştım. Onun da ağzında beyaz bir zarf duruyordu. Görür görmez onun Archie'nin baykuşu Milvus olduğunu fark etmiştim. Yavaşça yutkunup zarfı aldım. Bana bakıp gözlerini kırpıştırdıktan sonra kanatlarını sertçe vurdu ve yükselip gitti.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin