Tatlı Noel

1.1K 132 73
                                    


Arkadaşlar yayımlayamadığım için üzgünüm. Aslında bölümü daha önce yazmıştım ancak annem hasta, beynin tümör var. O yüzden şu sıralar pek keyfim yok. Yine de elimden geldiğince bölüm eklemeye çalışırım. 
İyi okumalar.

Not: Yazım yanlışları olabilir. Çünkü yayımlamadan önce okuyup kontrol etmedim.



"Julliet..." 

Kısık bir ses kulaklarıma ulaşıp beynimde yankılandığında yavaşça etrafımda döndüm. Draco, gözlerindeki tuhaf bir ışıltıyla bana bakıyordu. Yüz ifadesine saklanan hafif bir mahcupluk vardı.

"Konuşabilir miyiz?" diye sordu sakin bir tonda. 

Beynimin içinde öten kaos alarmlarını aniden unutarak başımı uysalca salladım. Ne konuşmak istediğini merak ediyordum. 

Odanın en sessiz kısmına geçtik. Zaten çok kalabalık olmadığı için pek gürültü de olmuyordu. 

Pencerenin kenarında öylece dikiliyorduk. Draco, eliyle oturmamı işaret etse de ayakta kalmayı tercih etmiştim. O da bana eşlik ediyordu. 

Gözlerime bakmıyor, pencere kenarlarıyla oynuyordu. Kaşlarını çatıp  yeniden yüzünü gevşettiğinde söyleyeceklerini toparlamaya çalıştığını anladım. O, pencereyi, duvarları, hatta tavanı izlerken sabırla bekledim. Aniden konuşmak istemesi beni şaşırtmıştı, ne diyeceğini merak ediyordum. 

Sonunda boğazını temizledi, gri gözlerini gözlerime çevirdi. 

"Kendimi berbat hissediyorum," dedi derin bir nefes vererek. "Şu haline bak, hiç iyi görünmüyorsun." 

Kaşlarımı kaldırdım. "Teşekkür ederim?" 

"Hayır!" Heyecanla bana doğru eğildi. "Demek istediğim o değildi. Yani mutsuz görünüyorsun. Üstelik o gün seni revire giderken gördüğümde... Biliyorum, hiçbir şey yapmadım ama sonra kendimi çok kötü hissettim. Ben... Özür dilerim, Julliet. Sanırım aşırı tepki verdim. 
Özür dilemekten nefret ediyorum, babam hep bunun zavallılara göre olduğunu söylüyor. Yine de her seferinde kendimi senden özür dilerken buluyorum. Bu canımı sıkıyor." 

Gülümsemeye çalıştım. Az evvel üzüntüden ağlamışken, şimdi sevinçten ağlamak istiyordum. İçimde ufak bir umut ışığı barındırmaya çalışsam da, Draco'nun gerçekten benden vazgeçtiğini düşünmüştüm. 

"Asıl ben özür dilerim," diye mırıldandım. "Olanlar için çok üzgünüm. Böyle olmasını istememiştim." 

Neşeyle elimi uzattım. 

"Yeniden arkadaş mıyız?" diye sorduğumda sesim olması gerekenden daha canlı çıkıyordu. 

Draco'nun dudağının bir köşesi yukarıya doğru kıvrıldı. Alayla elime baktı, sonra uzanıp elimi kavradı. 

"Sen buna barışmak mı diyorsun?" dedi şakacı gülümsemesiyle. 

Ben cevap vermeye kalmadan tuttuğu elimi kendine doğru çekmiş, diğer koluyla etrafımı sarmıştı. Başımı omzuna yasladığımda, birisinin bana sarılmasına ne kadar ihtiyacım olduğunu fark ettim. Ya da Draco'nun sarılmasına...

***

Noel sabahı hava soğuk, her yer bembeyazdı. Erkenden uyanıp arkadaşlarıma vermek istediğim hediyelerle uğraşırken vakit hızla akıp gitmişti. Ancak sonunda, kendi asamla 3 bileklik ve 1 kolye yapmayı başarmıştım. Başta nasıl yapacağımdan emin değildim, Profesör McGonagall'ın yardımını almak bana büyük ölçüde yarar sağlamıştı. 

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin