8.BÖLÜM

71 6 0
                                    

Bölüm şarkısı~
Müslüm Gürses=Nilüfer
Sensiz ömrüm olsun...

Ölüm yaklaşıyordu belkide.
Ruhumun katili, bedenimin katili son anlarımın şahidi olacaktı. Vicdan azabı  üzerine sinmiş, olan tamda buydu oda hayatan kopmuş gözüküyordu. Bir hatta bukadar basit olmamalıydı iki insanın sonu nefsine hakim olamamakdan  ibaret olmamalıydı.
Yazık olurdu yazık OLDU...
Güzel hayalerim vardı kalbimde mühürlediğim beynimde harkulade kurduğum belkide gerçekleşmesi imkansız olan! En yakınımdayken en uzak olan kalbim de papatyalardan köşklerde kurduğum dilimde dağlar kadar mesafe koyduğum hayalimdeki kadar güzelsin sevgili. Belki bir gün, bir gün cennete kavuşuruz sahi sen sevdinmi hiç beni? Öyle doya, doya baktınmı hiç gözlerime? Yalvarırım sevgili bir an olsun benim için kalbinin titrediğini söyle. Ben seni her gördüğüm an yaşadığımı bir an olsun yaşadığını söyle KALBİNİN TİTREDİĞİNİ SÖYLE SEVGİLİM...

Ani bir firenle durdu araba öfkeyle bağırdı sinirden ne yapacağını bilmiyordu kana bulaşmış olan eleri titriyordu.

-Sedye getirin, yardım ediiin!

Hayır Selim hayır bana bu kötülüğü yapma en azından bunu yap benim için  gitmeme izin ver. Zamanım doldu artık.

Beyaz önlüklü insanlar doluştu etrafıma

-Başını taşa çarptı iyi değil çok kanıyor yalvarırım iyileştirin onu.

Göz yaşları akın, akın ıslatıyordu yanaklarını ardı, ardını kesmiyordu bundan ziyade gizlemiyordu bu halini çekinmiyordu güçsüz görünmekten çaresiz di çünki. Hiç unutmam küçükken bir keresinde bizim evde  ırmakla saklambaç oynarken annemin en sevdiği vazosunu kırmıştım bütün gün gizlenip ağlamıştım annemden korkmuştum hava kararana kadar gidememiştim eve. Çünkü o anneme, annanemden yadigârdı o vazoya ne kadar değer verdiğini biliyordum. Pişmandım ama vazo kırılmıştı bir kere kırılan bir şey geri gelmezdi ki ne kıymeti vardı göz yaşlarımın kırık bir anı kalmıştı geriyi. O günden sonra hiç bir zaman saklambaç oynamadım. Vazo geri geldimi peki ?
Selimde şuan tıpkı böyle gözüküyordu göz yaşların pişmanlığını örtmeye yetmez ki selim...
Kalbimin üzerine birkaç kablolar yapıştırdılar tepemde koşturup duruyorlardı. Bir süre sonra küçük ekranda düzensiz kalp atış sesleri yayıldı. Başımdaki yaraya baskı uygulayarak kanamayı durdurdular ardından dikiş attıp yarayı sargı beziyle kapatılar. Kolumla uğraşıp bir tüp kan alıp sonra serum takdılar. Kendi aralarında konuşup uzaklaştılar camekanın dışında ki katilime baktım  gözlerinin taa içine baktım çok şey vardı yitip giden oda gördü kurbanının bitiğini. Vicdan azabı onu dipsiz karanlık kuyuya çekiyordu.
Gölgesinden bile kaçmak ister ya hani insan kendinden kurtulmak bir bela misali tamda bu haldeydi. Islak saçlarımı arkama doğru atım artık kısa oldukları için bu işlem çok kısa sürüyordu buna alışık değildim ellerim boşta kalıyordu. Bir eksiklik vardı bu hayata belkide sadece bir fazlalık vardı ben! Bu dünyada fazlaydım artık omuzlarımın taşıyamıycak yükler bıraktılar ben seçmedim, ben istemedim böyle olmasını karanlık duvarlar üstüme geliyor çaresizlik beni boğuyordu saat ilerliyordu hiç birşey olmamış gibi. Katilim kurbanını öldürmeyip gözü önünde can çekişmesine izin veriyordu. Sürekli gözü üzerimdeydi üstelik yüzüme bakacak cesareti dahi yoken. Her göz, göze gelişimizde başını yere eğiyordu. Kolidorda sürekli bir aşağı bi yukarı yürüyor kimi zaman oturuyordu ama bir saniye olsun ayrılmıyordu kapıdan. Daha ne kadar canımı yakmak istiyordu yetmemişmiydi bu yaptıkları. Kapının açılma sesiyle kafamı kapıya doğru çevirdim. Sevecen bi hemşire güler yüzüyle yanıma yaklaştı serumu kontrol etti sonra tansiyonumu ölçtü.

-Çok yormuşsunuz kendinizi kötü şeyler yaşamış olmalısınız?

Ucu açık bir sorumuydu bu yada zeytin dalı uzatan iyi bir insan...

CAN KIRIKLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin