19. Bölüm

18.2K 1.5K 614
                                    

Jimin yatağına uzanmış ağlamaya devam ederken Jungkook karnını açmaya başladı. Jimin engel olamıyordu hareketlerine. Engel olmak gibi bir niyeti de yotku zaten. 

Jungkook açtığı belirgin karına titreyen parmaklarıyla dokunmaya başladı. Gözyaşları beyaz teni delip geçiyordu sanki.

"Senden utandığım için özür dilerim, bebeğim." minik öpücükler bırakmaya başladı. Jimin düzensiz nefesleri arasında gözlerini kapattı ve Jungkook'un dokunuşlarına bıraktı kendini. Elleri eşinin saçlarına gitti ve yumuşak tutamları okşamaya başladı.  Jungkook, bebeğine yeterince sevgi aşıladığına emin olduktan sonra başını kaldırıp Jimin'e bakmaya başladı. O da Jimin gibi heyecanlıydı, nefesleri düzensizleşmişti, istiyordu. Yerinden doğrulup bebeğinin üstünü örttü ve elinin tersiyle gözyaşlarını silip Jimin'in yanına uzanıp, elini yanağına koyarak okşamaya başladı. Dudakları beyaz ve pürüzsüz alna gidip öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum." Jimin kapalı gözlerini açıp Jungkook'a bakmaya başladı. Ciddi miydi? Bu kadar çabuk sevebilmiş miydi Jimin'i? Tanrım, şükürler olsun..

Jimin elini yanağındaki elin bileğine götürüp avucuna öpücük bıraktı.

"Bende seni seviyorum. Çok." Jungkook elini eşinin beline atıp kendine çekti ve başını göğsüne yaslayarak bir elini sarı saçlara götürüp okşarken bir elini de küçük ele geçirip okşamaya başladı. 

Jimin huzurla gözlerini kapattı ve uyumaya çalıştı. Ama böyle bir durumda bu o kadar zordu ki, hala nasıl nefes alabildiğini bile bilmiyordu.

Jungkook biraz durduktan sonra bir ninni mırıldanmaya başladı. Sessizce fısıldadı. Umuyordu, bebeği de duyup uykuya dalardı babasının ninnisiyle. Jimin huzur veren kadife sesi duyduğu anda gözlerini kapatıp kendini Jungkook'un sevgisine bıraktı.  

***

Jimin kıpırdayamadığını fark ettiğinde gözlerini açıp etrafa bakınmaya başladı. Her zamanki gibi ilk baktığı yer Jungkook'un yattığı koltuk olurken, bu sefer hatırladığı şey ile neden kıpırdayamadığını anlamıştı. Kalbi yine heyecanla sarsılırken, kendisine koala misali sarılmış Jungkook'un dudaklarına minik öpücükler kondurmaya başladı. Belki böyle uyanabilirdi.

Jungkook dudağında hissettiği baskılarla kaşlarını çattı ve uykulu gözlerini açıp karşısına baktı. Belki de dünyanın en güzel görüntüsü vardı karşısında. Uykulu gözleri şişmiş ve gülümsediği için tamamen kaybolmuştu.

"Günaydın çiçeğim." kadife sesiyle mırıldandı ve alnına öpücük kondurdu. Jimin belki de hayatının en güzel sabahına uyanıyordu.

"Günaydın." karşılık verdi uykulu sesiyle Jimin. O da eşinin alnına bir öpücük kondurdu.

"Tanrım, seni çok fazla seviyorum ben. Delireceğim." sızlanarak söylendi Jimin. Ne olurdu birazcık az sevse? Şimdiki gibi kalpten gitmeye ramak kalmasa?

"Çok tatlısın, seni kahvaltı niyetine yemek istiyorum Jimin." Jimin kıkırdamaya başlarken Jungkook tekrar alnına öpücük kondurup yatakta doğruldu ve uzun süre esneyip banyoya doğru ilerledi. Jimin de kalkıp üstünü değiştirmeye başladı.

"Günaydın çocuklar." Bayan Jeon içeri adımlayan iki genci görünce selam verdi.

"Günaydın anne."

"Günaydın Bayan Jeon." Jungkook yanına oturduğu Jimin'in küçük elini dudaklarına götürüp gözlerinin içine bakarak öperken, konuştu.

"Afiyet olsun, bebeğim." Jimin gözlerini kırpıştırarak Jungkook'a bakarken sertçe yutkundu ve göz ucuyla Bayan Jeon'a baktı. Bayan Jeon iki genci tebessümle izlerken bir yandan da yemeğini yiyordu.

Herkes yemeğe başlarken Bayan Jeon aklına gelen şey ile Jimin ve Jungkook'a bakmaya başladı.

"Jungkook, yarınki davete geliyorsunuz, değil mi?" Jungkook başını yemekten kaldırıp annesine bakarken Bayan Jeon konuya açıklık getirmek için devam etti.

"Han Gruplar'ın kutlaması var. Katılmazsak dedikodu yaparlar tatlım. Kırma beni." Jungkook derin bir nefes aldıktan sonra başını salladı ve yemeğine geri döndü.

***

Jimin, içeride telefonuyla takılan Se Na'ya bakmaya başladı. Hala aklından çıkmıyordu. O gün neden kendini o şekilde tanıttığını. Sormak istiyordu fakat çekiniyordu. Kırılabilirdi ya da tuhaf olabilirdi. Ama sormadığında ise meraktan çatlayacak duruma geliyordu. Daha fazla dayanamayacağını anladığında ayağa kalkıp Se Na'nın yanına doğru ilerledi.

"Se Na, selam." gergince gülümsedi ve sandalyeye oturdu. Se Na Jimin'in sesini duymasıyla yazıştığı kızı unutup Jimin'e bakmaya başladı.

"Selam Jimin. Iyi görünüyorsun." göz kırparak konuştu. Jimin hafif kıkırdadı ve asıl konuya gelmeye çalıştı.

"Ah, şey..aslında ben sana bir soru sormak istiyordum. Uzun zamandır aklımda ve sormazsam rahat edemeyeceğimi düşünüyorum." Se Na Jimin'e merakla bakarken Jimin yutkundu ve konuşmasına devam etti.

"Seninle tanıştığımız zaman, neden kendini Jungkook'un ilk aşkı olarak tanıtma gereği duydun?"  Se Na bu soruyu duyduğunda pek şaşırmamıştı aslında. Tebessüm ederek derin bir nefesi içine çekti ve konuşmaya başladı.

"Seninle tanışmadan önce Jungkook'un haberlerde evlendiğini görünce hemen Jungkook'a sordum. O da bana bütün olayları en ince ayrıntısına kadar anlattı. Sözleşme saçmalığına bir el atmam gerektiğini düşündüm. Ve ilk planım olarak seni kıskandırdım. Jungkook'a daha fazla bağlanman için öyle bir yalan söyledim. Yoksa ben Jungkook'un üniversiteden en yakın arkadaşıyım."

Jimim kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı. Fakat anlamıyordu, neden ikisine yardım etmişti?

"Neden yardım ettin?" Se Na gelen mantıklı soruyla bir süre düşündü. Burukça gülümsedi ve karşılık verdi.

"Çaresizdin, Jimin. Yalnız ve çaresiz. Boş boş durmaya gönlüm el vermedi."

Artık içinizdeki o küçük nefreti de atabildim mi aceb? Sjxhsmdhsmdh

Bölüm kısa mı oldu bana mı öyle geliyor?¿

Daughter's Dad>> DD °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin