25. Bölüm

13.9K 1.2K 930
                                    

Jimin kapıyı açtığı gibi gördüğü görüntü karşısında nefesini tuttu. Nasıl düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Sevdiği adamın dudakları bir başkasına dokunuyordu. Kalbi ağır ağır atmaya başlarken göz göze geldi Jungkook'la. Sonra bütün dünyası karardı ve kendini boşlukta buldu. Sonsuz bir boşluk gibi. İçine çekiyordu, onu ve bebeğini.

Jungkook hızla Bayan Eun'ı geriye itip düşmesini sağlarken, koşarak yerde baygın yatan kocasının başını tuttu.

"Jimin! Bebeğim! Jimin, uyan!" Jungkook oyuna geldiğini anlamıştı. Ona takıntılı olan bu kadın yüzünden Jimin zarar görmüştü. Jungkook seslice ağlamaya başlarken Jimin'i kucağına aldı ve onlara korkarak bakan Bayan Eun'a döndü tekrar.

"Seninle sonra görüşeceğim! Ölümlerden ölüm beğen sürtük!" onları izleyen otel sakinlerini aldırmadan ağlayarak arabasına koşturdu Jungkook. Arka koltuğa geçip Jimin'i kucağına çekti ve yüzüne özür dolu öpücükler bırakmaya başladı. Ona veya bebeğine birşey olursa,Jungkook kendini asla affetmeyecekti.

***

"Bay Jeon, Jimin düşme tehlikesi geçirmiş. Fakat bebek iyi durumda. Sanırım Jimin çok fazla psikolojik baskı altında yaşamış ve bu yüzden bebekte bundan etkilenmiş. Vücudu yaşadığı olayları kaldıramayınca bebek devreye girmiş fakat düşme tehlikesi yaşamış. Eğer bebeğinize birşey olsaydı, babası da zarar görecekti. Bu yüzden mümkün olduğunca onu etkileyen olumsuz durumlardan uzak tutun." Bay Kwon konuşmasını yaptıktan sonra geçmiş olsun dileyerek hastane odasında Taehyung ve Jungkook'u yalnız bıraktı. Jungkook duyduğu şeylerle kaskatı kesilirken Taehyung hızlanmış nefesleriyle Jungkook'un yakasını kavradı.

"Git burdan şerefsiz! O senin yüzünden bu halde. Defol git burdan!"  Taehyung Jungkook'un yakalarını çekiştirerek sessizce tısladı. Jungkook yanaklarından süzülen yaşları silip Taehyung'a bakarken Taehyung ona iğrenir gibi baktı.

"Bakma bön bön, siktirgit burdan." soğuk ses tonuyla mırıldandı Taehyung. Jungkook Taehyung'a birşey söyleyemiyordu, haklıydı. Sonuna kadar haklıydı. Taehyung ona hakaret etse de, dövse de haklıydı. Jungkook sevdiğini sandığı adama inanmadı. Jimin ne kadar yapmadım dese de inanmadı Jungkook. Jimin'i gerçekten sevdiğini sandı, yapamadı, sevemedi tüm kalbiyle. Şimdi ise pişmandı, ölümü bile göze alacak kadar pişman.

"Sana inanmadığım için özür dilerim, Jimin."

Jungkook Jimin'e son kez bakarak giderken sessizce mırıldandı. Pişmandı fakat artık sevgisinin derinliğini hissediyordu bir yandan.  Ama artık geç oldu, biliyordu.

Taehyung, Jungkook gittikten sonra Jimin'in yatağının yanındaki koltuğa oturup arkadaşının küçük elini avucu arasına aldı. Yanaklarından süzülen yaşlar sinirlerini bozarken elinin tersiyle sildi ve nefes almaya çalıştı.

Jimin onun herşeyiydi. On beş yıllık arkadaşıydı, dostuydu, kardeşiydi. Bugüne kadar herşeylerini birbirlerine paylaşmışlardı. Üzüntüleri, mutlulukları, hepsini beraber yaşayıp atlatmışlardı. Şimdi yine aynısı oluyordu. Arkadaşının elinden tutan yine kendisiydi. Arkadaşına sımsıkı sarılan kendisiydi. Uçsuz bucaksız kuyudan elini tutup çeken, yine kendisiydi. Bundan şikayetçi değildi, olmazdı da.

Fakat söz verdi arkadaşına; Birdaha onu mutsuz eden varlıkları yanına yaklaştırmayacaktı, mutlu olması için elinden geleni yapacaktı. Jungkook'u unutmasını sağlayacaktı.

***

Bir gün sonra

Jungkook hızlı adımlarla Bayan Eun'ın evini bulup kapısını çaldı ve beklemeye başladı. Jimin'in intikamını alacaktı o kadından. Jimin şu an hastanede acı çekerken Jungkook hissediyordu acısını, en derin duygularla.

Kapı açıldığında Jungkook karşısında Bayan Eun'ı görmesiyle sinirle gülümsedi ve konuştu.

"Bayan Eun, içeri almayacak mısınız?" Bayan Eun Jungkook'u gördüğü gibi titrek nefesler almaya başlarken kabul etti. İkili eve adımladıklarında Jungkook kapıyı ardından kapatıp Bayan Eun'ın karşısına geçti. Bir kadına el kaldırılmak aklının ucundan bile geçmezdi fakat ortada zarar görmüş bir Jimin varsa Jungkook herşeyi yapmayı göze alabilirdi. Şimdi de olduğu gibi.

Elini uzun saçlara daldırıp çekiştirirken soğukkanlılıkla acıyla inleyen kadına baktı.

"Neden böyle birşey yaptın?!" bağırmaya başladı. Bayan Eun ise korkuyla saçındaki bileği tutuyordu.

"D-durun! Yapmayın, lütfen! Canım acıyor!" Jungkook, Bayan Eun'ın son cümlesiyle kahkaha atarken daha çok çekti avucundaki saçları.

"Benim bebeğimin canı yandı, seninki yanmış çok mu?" sessizce konuştu. Boğazına gelen yumruyu yutamadan bıraktı avucundaki saç tutamlarını çekiştirerek bıraktı ve saçlarını tutan kadının yanağına sıkı bir tokat geçirdi.

"Eğer...- eğer eşime ve karnındaki çocuğuma bir şey olursa, seni öldürürüm." titrek nefesleri arasında, yanındaki yemek masasına tekme atıp devrilmesini sağladı.

Bayan Eun korkuyla saçını ve yanağını tutarak ağlarken yere çöktü ve bağırmaya başladı.

"Ben seni sevmekten başka birşey yapmadım! Sana tüm kalbimi açmaktan başka hiçbirşey yapmadım!-"

"Sen benim hayatımı, iki günde yıktın!" arkasını dönmeden bağırdı Jungkook. Sonra ağır adımlarla çıktı evden. Elbette ki o kadının sevgisine inanmıyordu.  O kadın onu sevmiyordu, takıntı olmuştu, bağlanmıştı sadece. Kimse sırf birini sevdiği için iki cana kıyacak kadar canileşmezdi. Kimse bu kadar kin dolu olmazdı. Kimsenin kalbi bu kadar kararmazdı.

Arabasına bindiğinde hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Jungkook. Bebeğini de eşini de özlemişti. Ama hatalıydı. Büyük bir hata yapmıştı. Sırf bu kadın yüzünden sevdiği insana inanmamıştı.

Kırmıştı, kızmıştı, dinlememişti.

Sevgisini görememişti, şimdi ise acısını çekiyordu,

en ağır şekilde,

özlüyordu,

iki bebeğini de.









Nazar falan değdi herhalde. Yazdıklarıma odaklanamıyorum. Bir cümleyi diğeriyle bir türlü birleştiremedim. Bölümde bir çok yeri kontrol ettim ve hatalarimi düzeltmeye çalıştım. Umarım olmuştur çünkü ben beğenemedim bir türlü...

Ve biraz daha sabır edin. Güzel bölümlerde gelecek ama Jungkook'un güzel bir ders alması için bir kaç bölüm böyle sürecek. Merak etmeyin rahatlatacağım sizi.

Daughter's Dad>> DD °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin