Multimedya'da Dolunay 💕
Ve O'nun sevgisi öylesine büyüktü ki, dakikalarca sevdiği kadının bir adama nasıl aşık olduğunu dinlemişti.
"Peki biz?" Dedi Dolunayın gözyaşını silerek. "Hiç mi şansımız yok?"
"Ben korkuyorum" başını aşağı eğmişti,bunları Yankının gözlerine bakarak söyleyemezdi,duyduğunda oluşacak o hayal kırıklığına bakamazdı.
"Sana bakınca onu görmekten, sarıldığında onu hissetmekten, sarhoş olunca yanında onun adını söylemekten.. Dudakların dudaklarımı bulmadan hemen önce gözlerimi kapattığımda karşımda sen değilde Onur'un olduğunu düşünmekten korkuyorum"
Yankı yüzünde buruk bir gülümseme ile Dolunayın çenesinden tutarak başını yukarı kaldırıp "Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel." dedi.
(Ümit Yaşar Oğuzcan)Dolunayın sessizliği onun için bir onaydı. Çenesindeki elini çekmeden yüzüne biraz daha yaklaştı,nefesini yüzünde hissedince bir sıcaklık kapladı içini, usulca dudağının hemen aşağısını öptü dudaklarına hiç dokunmadan. Gözleri birbirini bulduğunda elini Yankının elmacık kemiğinin üzerine koydu. "Canın yanar" diye fısıldadı.
"Sonra konuşalım bunları, şimdi yorgunsun bir oda ayarlayacağım dinlenmen için"
Saat sabahın yedisiydi, yatağın yanındaki koltuğa oturmuş Dolunayı izliyordu. Yankı için huzuru simgeleyen mavi gözleri kapanan göz kapaklarının altında kalmıştı,O sessizce uyurken Yankı konuştuklarını düşünüyordu, birkaç dakika içinde yaşadıkları o anları düşünüyordu. Bundan sonrası için endişeleri vardı. Dolunayın içindeki o korkuyu yok etmeye mecburdu,eğer yapamazsa ikisi de acı çekecek..Gerçi Dolunaydan gelen herşeye razıydı ya orası ayrı. Amacı Onur'u unutturmak değildi hatta onların sevgisine fazlasıyla saygı duyuyordu,Onur her zaman kalbinin bir köşesinde kalacaktı bunu biliyordu. Yapmak istediği O'nu tekrar mutlu etmek,sevgisine inandırmak.. Çünkü bir ölüye sarılarak yaşamanın ne demek olduğunu biliyordu.
"Yankı? Sevgilim neredesin?" Genç kız bağırarak koca evin içinde sevgilisini arıyordu. "Mutfak! Evet mutfaktasın!" Diye sevinçle bağırıp koşarak mutfak kapısından içeri girdi. Yankı tezgaha yaslanmış masada bir eksik var mı diye kontrol ediyordu,Yelizin içeri girmesi ile bakışlarını ona çevirdi. "Demek uyana bildin" Yeliz kollarını Yankının boynuna sararak gülümsedi. "Sevgilim bana kahvaltı mı hazırlamış..Ama benim gitmem gerekiyor doktor randevum var" diyerek uzaklaşıp masadaki portakal suyundan bir yudum aldı. "Ben götüreyim seni" dediğinde Yeliz başını olumsuz anlamda sallayarak itiraz etti "Hayır hayır gerek yok taksi geldi bile" deyip kaçar gibi evden çıktı.
Yüzünü buruşturup başını geriye yasladı. O zamanları hatırlamak istemiyordu. Yıllardır Yelizin adını bile ağzına almamıştı, düşünmek bile sinirlenmesi için yeterli oluyordu. Ayağa kalkıp ceketini aldı ve Dolunayın alnına bir öpücük kondurarak odadan çıkıp bahçeye doğru ilerledi, daralmıştı,yine üstüne geliyordu duvarlar.. Gördüğü ilk banka oturdu,biraz ileride sigara içen adamı görmesiyle aklına gelen düşünce yüzünden başını ellerinin arasına aldı. "Hayır" dedi "Tekrar başlamayacaksın" kendini ikna etmek için söylediği birkaç cümle sonrasında yanına oturan çocukla birlikte bakışlarını yerden kaldırdı. 4-5 yaşlarında kumral yeşil gözlü bir kız çocuğuydu.
"Annem onu beklememi söyledi ama yalnız çok sıkıldım" dedi bir yandan bacaklarını sallayıp bir yandan da saçlarıyla oynarken.
Tüm dikkatini yanındaki çocuğa vermişti Yankı "Adın ne?" Diyerek kendisinin parmağı kadar olan eli tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
E K S İ K
General FictionVe kadının tek ümidi, koca şehrin içinde kaybolmak,belki de Eksik kalanını saklamaktı..