(Hatırlatma)...
Tek çözüm yolu vardı : o da benim ölmem. Herkesin sakin bir hayat yaşaması için bu şarttı.
Gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda tavana bakarak derin bir nefes aldım. Gözlerim yeniden Aral'a kaydığında bir eli karnında diğer eli başında yere doğru yavaş yavaş dengesini kaybederek düşüyordu. Ne kadar saçma bir şey yapmıştım böyle karşımdaki yaralı adamı düşünmeden bir de ayakta yormuştum. Önce benim yüzümden yaralandı şimdi de benim yüzümden ayakta boş yere yorulmuştu ve yaraları acımıştı. Aral'ın kolunu tutmaya çalıştım ama ALLAH kahretsin ki birde elimdeki bıçağı unutup koşmuştum. Sonuç olarak ise bıçak Aral'ın bileğini sıyırmıştı. ALLAH kahretsin ki benim yüzümden bir daha yaralanmıştı ben ona yeniden zarar vermiştim. Elimdeki bıçağı aniden bir köşeye fırlatıp Aral'ı omzundan tutup salona doğru güç bela sürükledim. Hemen koltuğa uzandırıp yeniden mutfağa koşup pansuman eşyalarını alıp salona koştum. Aral ise kendinden geçecek bir dereceye gelmişti. Bileğini tutup hemen pansuman yapmaya başladım. Aral ise hem bileğinden dolayı hem de yaralarından dolayı acıdan dolayı inliyordu.
"-Aral , Aral uyan lütfen "
Ama hala ses yoktu. Gözlerini her ne kadar açmaya çalışsada başarısız olup yeniden kapatıyordu. Bir kaç dakika sonra ise gözleri hiç kıpırdamamıştı hiç açmamıştı hatta açmayı denememişti bile... Yaaa açmıyordu işte yok-yoksa... Hayır , hayır bu olmuş olamaz değil mi ? Öl-ölmüş o-olamaz değil mi sadece uyuyor ve şimdi uyanacak.
"-Aral , Aral uyan bak artık korkuyorum uyan A-Aral u-uyan."
Diye bir kaç kez seslenmiştim ama uyanmamıştı. Attığım tiz çığlıklar odada yankılanmıştı. Bileğini tutup hemen nabzını ölçtüm...hala hala yaşıyor o-o yaşıyordu... Demek ki ölmedi... Kaç dakika donuk bir şekilde onu izledim bilmiyorum... Beni kendime getiren ise boş odada yankı yapan melodi olmuştu. Etrafıma baktığımda ise bişey bulamamıştım ama sonunda çalanın telefon sahibinin ise Aral olduğunu anlamak çok zor olmamıştı. Sehpanın üzerinde duran telefonu alıp arayanın kim olduğuna bakmadan hemen açtım. Bu arayan her kim olursa olsun Aral'ın arkadaşı olabilirdi ve en azından Aral'ı hastaneye götürebilirdik.
"-alo , kardeşim..."
Diye bir erkek sesi geldiğinde daha fazla bekletmemek adına hemen konuştum.
"-a-alo "
Diyebildim güçlükle sadece...
"-sen kimsin ve Aral nerde ? "
Diye hemen sormuştu endişeli bir ses tonuyla...şimdi ne diyecektim henüz nerede olduğumuzu bile bilmiyordum ki...
"-alo ! Cevap ver , Aral nerde ve sen kimsin ? "
Diye sert bir tonda bağırma sesi ile kendime gelip karşımda cansız bir şekilde duran Aral'a bakıp güçlükle cevap verdim.
"-A-Aral şuan kendinde değil , lü-lütfen ona yardım edin lütfen."
Bir kaç saniye ses gelmemişti ama telefon açıktı karışımdaki kişide donmuştu işte...
"-nerdesiniz ? "
"-be-ben bil-bilmiyorum a-ama onun evindeyiz lütfen hemen gelin lütfen iyi gözükmüyor yalvarırım."
Dediğinde karşı taraftan bir kapı çarpma sesi duymuştum geliyordu işte ona yardım edecekti , kurtulacaktı... Elimdeki telefonu bir köşeye bırakıp hemen Aral'ın yanına koştum ve nabzını ölçtüm. Hala yaşıyordu çok şükür... Ama ateşi çok fazlaydı henüz vücudunun buna dayanabileceğini bile bilmiyorduk.
"-lütfen Aral , sana da benim yüzümden bişey olmasın...özür dilerim çok geç oldu ama özür dilerim. Aral (!) özür dilerim uyan hadi uyan ö-ölme Aral ö-ö-ölme....uyan..."
Diye hiç durmadan bağırıyordum. Ona da benim karşımda zarar geliyordu ve ben hiç bişey demeden öylece oturuyordum. Sadece bakıyordum nerede olduğumuzu bilmeden sadece oturuyor ve karşımdaki kişiye zarar gelmemesi için ağlayarak dua ediyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Zihnim (ASKIDA)
Teen FictionBaşkaları tarafından bu hale gelmiş adam duygusuzluk faturasını yine bana kesti. Ve ben yine yarım kaldım. Ve hikaye başlamadan bitti. Biz biz olamadık , o gitti ben bittim. O yok ben yorgun... Şu saatten sonra gelsende bu kalpte sana yer yok. Mutlu...