Sonunda ağlaması yavaşlamaya başlamıştı...
Bedenimi biraz geri doğru çekmem ile onun uyuya kaldığını gördüm.
Zavallı kim bilir kaç gündür burada böyle ağlıyordu. Saat'e baktığımda gecenin üçü olduğunu gördüm.
Ne ara gece yarısı olduğunu anlamamıştım. Saate aldırmadan Minu oppa'yı aradım.-AA, oppa bu saatte aradığım için üzgünüm ama birkaç cevaba ihtiyacım var.
-Ah, Eunbi beni öldürüyorsun.. Hadi çabuk sor
-Sana çok minnettarım gerçekten, şimdi sorularım o yaralı çocuk hakkında, bu olay ne kadar zaman önce oldu?
- Sanırım üç ay
-Nasıl yani o kadar zamandır bu dosya hiç açılmadı mı?
Yavaşça ayağı kalkmış koridorun diğer bölümüne doğru yürüyordum. Telefonu kapatıp yerime geri döndüğümde çocuğun uyandığını gördüm. Uyanmış ve olduğu yerde boş bakışlarını gezdiriyordu.
Yanına oturup ona doğru dönmüştüm. Yüzünü bana dönmeden konuşmaya başlamıştı.
''Bugün için üzgünüm, kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Üç aydır herkesten habersiz her gün buraya geliyorum. Şükürler olsun artık o iyileşti, sabahları benim ile yürüyüş yapıp kahvaltı ediyor biliyor musun? Ama..ama kim olduğumu bilmiyor''
yüzünü tamamen bana dönerek devam etti.
''Onu bu hale getiren kişi olduğumu bilmiyor, ne yapacağım ben ? Babam onu görmeme izin vermedi ve hastane hakkında hiçbir bilgi bulamadım. Bana onun öldüğünü söyledi...mahvolmuştum. Bütün hafta bir ölü gibi gezdim ve sonra onun mezarını bulmak istedim. Böylece zorda olsa yaşadığını öğrendim ve o zamandan beri her gün buraya geliyorum. Ailesi masrafları ödeyemediği için onu bırakmak zorunda kalmış ama ben onu bırakamazdım. Şimdi ona nasıl söyleyeceğim? O beni bu kadar severken...
Çocuğun söyledikleri karşısında tüm bedenim buz kesmişti. Gözlerimden akan bir damla yaşı elimin tersi ile silerek;
''Adın ne?'' diye sordum.
-Lee Sung Yeol, size Noona dedim üzgünüm ama benden büyük olduğunu düşündüm, büyüksün değil mi?
-Ah, evet. Ben bir polisim, polis memuru Shin Eunbi tanıştığıma memnun oldum
elimi uzatmıştım ve o da memnuniyet ile sıkmıştı.
- Peki şimdi beni tutuklayacak mısın?
-Üzgünüm ama bunu yapamam. O kadar güzel bir kalbin var ki... bu arada merak etme gerçekleri duyduğunda sana sevgisinin değişeceğini pek sanmıyorum. Ama şanssızsın, öyle bir babaya sahipsin ki....
-Evet, ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Tam bir mafya gibi değil mi? Kendince beni parası ile mutlu ettiğini sanıyor. Umarım kısa zaman da kendi evime çıkarım
-Yinede bir baban olduğu için şanslısın
-Oh, Noona öyle demek istemedim. Babanı kaybettiğini bilmiyordum.
-Ah, hayır..hayır kaybetmedim. Sadece .. neyse şuan bu konuyu boşverelim. Güneş doğmak üzere bir sabah kahvesi alırmıyız?
-Tabi ki ..
&&&&
Kahvelerimizi içerken ona anlatmam gerekenleri anlatmıştım. Böylece benim yanıma gelerek ifade verecek ve davanın tekrar açılmasını, cezasının ne ise verilmesini isteyecekti. Bende onun için ifade kullanacaktım.
İşe gitme saatim geldiğinde onun da okulu ekmemesini sıkı sıkı tembihleyerek hastaneden çıkmıştım.
Merkeze gelip içeri girdiğimde hızlıca merdivenlere yöneldim. Bana mı öyle geliyordu yoksa... herkes bana mı bakıyordu ? derken Şef Choi ile karşılaşmıştım.
Ah, Allah'ım günüm gerçekten kötü geçecek...
-Böyle yapma Eunbi mutlu olmalısın, değil mi? Seni en sevdiğin bölüme yolladım. Artık küçük çocuklarını kaybeden herkese yardım edebileceksin
-Ne diyorsun sen ? Gerçekten yine yaptın mı bunu?
-Hey!! Saygı cümlelerine ne oldu bebeğim..
-Ah, her neyse
Şefi kenara doğru iterek yolumu açmıştım ve ana pano'nun bulunduğu kata çıktım.Bu haberi gören ilk kişi olmadığım kesindi.
Cidden yapmıştı, beni kayıp departmanına göndermişti. Trafik polisliğinden yeni kurtulmuşken... benden ne istediğini ciddi ciddi merak etmeye başlamıştım.
-Ne o? Kötü gözüküyorsun, benim ile çalışmayı bu kadar mı istemiyordun?
-Ah, şef Nam Joon üzgünüm. Bu haber biraz ani oldu kendime gelmeye çalışıyorum.
Kolunu omzuma doladı ve beraber merdivenleri çıkarak '' YENİ'' çalışma odama gelmiştik.
-Mutlu olmalısın artık ondan kurtuldun.. bu arada ben senin sekreterin miyim hee? Telefonunu ne zaman kullanmayı düşünüyorsun?O kız tüm gece beni aradı.
diyerek odadan söylenerek çıkmıştı. Şef kesinlikle haklıydı telefonuma dünden beri hiç bakmamıştım ve bakmaya da korkuyordum.
179 ARAMA!!
Cheongug beni hayal dünyasında çoktan değişik işkenceler ile öldürmüş olmalıydı...
Sayısız aramalar arasında bir şey dikkatimi çekmişti;
'' GİZLİ NUMARA''
*Merhabalar...Telefonum bozulduğu için bölüm yazıyorum fakat atamıyorum TT
Lütfen yorum ve beğenileriniz eksik etmeyin....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkiz Kaderler {KTH}
Fanfiction"Sana kalbimi ve ruhumu vermenin bir yararı yok, çünkü sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak ve beni hatırla..."