~6~

288 35 11
                                    

"Hadi bakalım bu kadar dedikodu yeter kızlar...  Ve tabiki sen jeong kook"

Kook başını yere eğmişdi ve dışarıya derin bir nefes verdi.

" Hocam lütfen beni bırakabilirsiniz. Ben kızları eve bırakırım hem, olur mu? "

Haneul unni derin bir nefes alırken;

" Tamam. Ama eğer yarın derse YİNE gelmezsen seni öldürürüm!!  Artık bitir şu okulunu  " dedi ve gitmek için hazırlandı.

&&&&

Gün bittmek üzere iken aklıma fazlasıyla boşladığım şu zengin adam'ın olayı geldi. Koşarak Minu oppa'nın yanına gittim ve anlattığı şeyleri bu sefer güzelce not aldım.

Araba ile çarptıkları çocuğun kaldığı hastane burada yazıyordu.

Hastaneye onu görmeye gitmeli miyim?  Diye düşünürken yanıma jeong kook geldi.

-Eve beraber gidelim... Cheongug da burada oda gelsin.

-Ah, üzgünüm bir işim çıktı.  Sen benim için Cheongug'u eve bırakır mısın?

Kook kafasını kaşıyarak bir süre bekledi.

-Ama.. Neyse bırakacağım. Sen eve geç kalma olurmu?  Birşey olursa da ara..

-Fazla abartmıyor musun?

- Şu şef bozuntusu seni trafik polisi yaptığı zamanı hatırlamıyorsun galiba sen he?  Kaç herifi dövdüğümü sayamamıştım bile...  Senin gibi birini... Ahh....nasıl böyle bişi yapabilmişti ki şerefsiz herif

Kook aşırı hızlı konuştuğu için yüzüme uçan tükürükleri elimin tersi ile silmek zorunda kalmıştım.

"Tamam..Tamam artık gitt! "

Kook Cheongug'un yanına gittiğinde ben onları kapının arkasından izliyordum.

- Hadi gidelim. Cheongug..

-Ama daha Eunbi gelmedi.

-AA o mu?  Onun bir işi varmış sadece seni bırakmamı istedi.

Cheongug'un yüzünde biraz utanç ve biraz...  Hatta baya kızgınlık ifadeleri vardı. Kapıya doğru kook'un arkasından giderken geriye doğru baktığında beni görmüştü ve işte o an.

Woah! O nasıl bir bakıştı öyle.. 
Galiba kalbimden vurulmuştum.

Herneyse artık bu gece eve gidemeyeceğim kesinleşmişti.

&&&&

Taksiciye adres kağıdını verdikten bir süre sonra nihayet hastaneye varmıştık.

Ödemeyi yapıp taksiden inmiştim. Karşımda devası büyüklükte bir hastane duruyordu.

Hastaneler küçüklüğümden beri hep korktuğum yerlerdi.

İçeriye girerken oldukça yavaş adımlar ile ilerliyordum. Odanın numarasına tekrar bakarak asansöre bindim ve çıkacağım katın tuşuna tıkladım.

Evet gelmiştim... Oda tam karşımdaydı

Deli gibi merak ediyordum. Acaba içerde yaralı çocuktan başka biri varmıydı ? Yada çocuk ile konuşabilecek miydim?

Aklımdaki milyon düşünce ile hastane kapısını araladım.

Yatakta yatan çocuğu dikkatle incelemeye başlamıştım.

Yedi-sekiz yaşlarında olabilirdi.  Serum ve değişik bir makine vücuduna bağlıydı.

Yanına yanaşıp refakatçi koltuğuna oturdum.

Kendimi tutamadan ağlamaya başlamıştım.

"Hakkını neden aramana izin vermiyorlar?  He, neden!! "

Bağırmaya başladığım da hıçkırıklarım ile birlikte göz yaşlarım da hızlanmıştı.

Kafamı çocuğun koluna gömmüştüm.
Göz yaşlarım ile onu rahatsız etmiş olmalıydım ki kıpırdanmaya başlamıştı.

Gözlerimi kocaman açarak onu dikkatlice izliyordum.  Gözlerini yavaş bir şekilde açmıştı.

Beni tanımadığı için ona ne diyeceğimi bilememiştim.
Sadece kafasını okşayarak;

" Sana yardım edeceğim! Merak etme tamam mı? " diyerek tekrar kapıyı araladım.

Dışarı çıktığımda gözlerim direk kapının yanında oturan kişiyi buldu.

Ayaklarını tamamen koltuğun üzerine  toplamış ve deli gibi ağlıyordu.

Bu kapının önünde olduğuna göre çocuğun akrabası olabilirdi.

-Şey..  Efendim.  İçeride ki çocuk uyandı

Bir cevap alamayınca konuşmaya devam ettim.

-O çocuğun ailesinden misiniz?

Yine bir cevap yoktu. Yavaşça adamın yanına oturdum. Ellimi omzuna koyarak;

" Efendim kötü gözüküyorsunuz. Lütfen benim ile konuşun" dediğimde kolkarını yüzünden çekmişti.

Gözlerimiz buluştuğunda fark ettmiştim. Saygı ifadesi kullandığım insan nerede ise onaltı yaşların da bir gençti.

Kafasını kaldırıp bacaklarını indirdiğinde ellerim ile göz yaşlarını silmiştim. Hıçkırıkları arasında zar zor konuşuyordu.

-Nu.. Na o çocuğun ailesinden de.. değil...im. Be..n bi..ir katilim Nuna!!
Arabayı izinsiz al..mıştım. Ve..ve ben ona çarptım.

Ne diyeceğimi şaşırmış halde çocuğa bakıyordum. Bu neydi böyle?  O adamın nasıl böyle bir oğlu olabilirdi.

Ona babasının ne işler çevirdiğini söyleyemezdim. Adamın bunu ondan çok iyi sakladığı belliydi.

Çocuğa daha çok yanaşmıştım. Oda kaşını göğsüme gömmüştü ve ağlamaya devam ediyordu. Ellerimi çocuğun saçlarına götürerek okşamaya başladım.

Ne kadar süre böyle kalacağımızı bilmiyordum. Hayatım boyunca hiç kardeşim olmamıştı. Aslında bir annem bile yoktu. O yüzden şuan ki halimden şikayetçi değildim....









İkiz Kaderler {KTH}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin