~16~

170 21 4
                                    

Adının Tae Hyung olduğunu düşündüğüm kişi dehşet bir şekilde bağırarak elimde ki telefonu yere fırlatmıştı.

" Benim evimde kimse ağlayamaz. Sus!! Ağlamayı kes....gülümsemen gerek"

Kolumdan tutup beni çekiştirirken ona itaat etmeye devam ediyor ve gözlerimde ki yaşları siliyordum.

- Üzgünüm...

-Kimsin sen? Neden bugün yanımdasın? Neden şuan seni ağlarken görmek beni darmadağın ediyor?...

Ve uzun bir sessizlik sanki sonsuz bir boşluk hissediyordum. Ağzımdan tek bir kelime çıkmıyordu. Derin ve duygulu bakışlarına haps olmuş gibiydim.

Bir süre sonra benden uzaklaşmak istermişcesine gözlerini benden alarak ayağı kalktı ve ellerini saçlarında gezdirerek çok fazla büyük olmayan mutfakta tur atmaya başlamıştı. Tam yanı başımda durduğunda heyecanıma hakim olamıyordum.

"Sorduğum hiç bir soruya cevap alamayacağım öyle değil mi? Her neyse... Bugün şanslı günün beraber içelim "

Tekrar karşıma oturduğunda şişeleri masanın kenarından yardım alarak hızlıca açıp bir tanesini başına dikmişti. Bir tanesini de bana doğru uzatıyordu.

Elimi titrekçe ona doğru uzatıp şişeyi aldığım da yüzünde ki memnun ifadeyi fark etmemem mümkün değildi.

#Tae Hyung'un ağzından

- Nerdesin?? Biliyor musun... Senin çok garip olduğunu düşünüyorum. Aslında senden çok ama çok korktuğumu da söylemem gerek değil mi?

Uzun zamandır karşılaşmadığım bir durum içindeydim. Karşımda sarhoş bir kız, etrafa saçılmış şişeler ve nedensiz bir neşe ile anlattığı hikayeler....gerçekten hiç umrumda değildi. O kadar berbat günler geçiriyordum ki kafamı dağıtmak için sadece zorla onu yanımda tutuyordum. Amacım bu olmasa da o sarhoş olmuştu ve saçma konuşmaları onu tatlı bir hale sokmuştu.

-Hey!! Beni dinlemen gerek çünkü....

-Çünkü??

Eli ile sandalyeden yardım alarak ayağı kalkmış sarsak adımlar ile benim yanıma gelmişti. Hava da tutamadığı ellerini sıkıp sonrasında işaret parmağını çıkartıp anlıma dayamıştı.

"Çünkü... Ben bir polisim ahmak!! "

-Ne? Sen... Uyanmalısın. Şimdi!!

Ah, son sözleri üzerine yıkılması gereken kişi ben iken o üzerime yıkılmış ve çoktan uykuya dalmıştı. Tam yanımda duran ve beni dinlemesini istediğim birini bulmuşken şimdi onun lanet bir polis olduğunu öğrenmek tüm neşemi kaçırmıştı.

Oldukça hafif olan bedenini kucaklayarak yatak odama götürüp rahat bir yerde yatmasını ve sabah kalktığında endişeli olmasını sağlamıştım.

İçtiğimiz aynı içki olmasına rağmen ben hala sapasağlam duruyordum. Belki de ilk defa içiyordu... Kim bilebilir ki?

Mutfağa geri geldiğimde onun oturduğu sandalye dikkatimi çekti

"ANNE"

Neden oraya oturmuştu ki? Neden?....

Senelerdir asla kimseye sokmadığım evime bir kız girmiş ve en son annemin oturduğu o değerli ve eski sandalye'ye oturmuştu.

"Kahretsin!! "

Elimde yerden toparladığım bir kaç şişenin yere düşmesine ve param parça olmasına izin vermiştim. Cam parçaları arasında oturup dizlerimi göğsüme doğru çekerek yüksek hıçkırıklar eşliğinde ağlıyordum.

Hayatım bir içkiydi ve ben ondan kadeh kadeh alarak çoktan sarhoş olmuştum....

Her hangi bir eşya, bir yüz veya bir hayal her şeyde eski günler vardı.

Her gecemde cam parçaları ve tüm bedenimi yalayıp geçen göz yaşları....

Ama bugün farklıydı... Çünkü o vardı.

"Neyin var? Beraber ağlamak için beni uyandırman gerekirdi "

Evet, o uyanmış ve kapının kenarından hala sarhoş ve birazda utangaç bakışlar ile beni izliyordu.

Ne kadar canımı yaksa da oturduğum cam kırıklarının üzerine çıplak ayakları ile basarak ifadesizce tam arkama oturmuş ve kollarını bana sarmıştı. Tüm sıcaklığını ve samimiyetini hissetmeme izin vermişti....

Göz yaşlarım her zaman ki gibi aksa'da bugün farklıydı. Bugün benimle birlikte ıslanan biri vardı.....

#Bu bölümü gece vakti önerdiğim müzik ile yazdım. Neredeyse ağlıyacaktım... Kulaklıklar ve hayal gücü ile harika şeyler ortaya çıkacağını düşünüyorum. Umarım duygularımı size aktara bilmişimdir...

İkiz Kaderler {KTH}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin