Giriş
Parmaklarının arasında duran kartlara bakıp başını kaldırmadan kahverengi gözleriyle karşısında oturan rakibini süzdü. Adam boncuk boncuk terliyordu. Duruşundan, ikide bir kıpırdanmasından elinin iyi olmadığı öyle belliydi ki. Acıyordu böylesi kumar bağımlılarına. Kendiside zaman zaman onlarla aynı masaya otursada zevkine oynar, sınırlarını bilirdi. Asla belirlediği o kırmızı çizgiyi geçmemişti. Geçmezdi. Geçseydi onlardan bir farkı kalmazdı.
Bakışlarını süzdüğü rakibinden tekrar eline çevirdi. Vakti gelmişti. Onları izleyen kalabalığın karşında en soğuk kanlı haliyle kartlarını masanın üzerine usulca açtı.
Sahip olduğu tüm serveti kumar masalarında kazanan Koca Kazım, yine aynı serveti bu yolla kaybetmişti. Ama pes etmeye niyetli değildi. Ellerini masaya vurarak ayağa kalktı. "Hile yapıyorsun!"
Onun aksine Türker olmadığı kadar sakindi. Kendinden emin duruşunu bozmadan sırtını oturduğu sandalyeye yasladı. "Yapmadığımı sende biliyorsun. Buradaki herkes şahit. Yarın avukatım tapu devir işlemleri için seninle irtibata geçecek."
Salonda bulunan en az yirmi kişiden çıt çıkmıyordu. Çünkü hepsi fırtınadan önceki sessizliği yaşadıklarını biliyordu. Kaybetmeyi hazmedemeyen Koca Kazım karşısındaki yeni yetme delikanlıyı öyle elini kolunu sallayarak bulundukları ortamdan gönderecek bir adam değildi. Her türlü pisliği yapabilecek birisi olduğu çok iyi bilinirdi. Ve tahmin ettikleri gibi oldu. Bedeninin iriliğinden dolayı Koca lakabını alan Kazım belinden çıkarttığı silahı Türker'in yüzüne çevirdi.
Genç adam kıpırdamadı. Çünkü genç olsada bu tür ortamlara yalnız gidilmeyeceğini bilirdi. Aynı anda silahlarını Koca Kazıma çevirmiş olan dört adamını başıyla işaret etti. "O tetiğe basmadan önce iyi düşün. Buraya boş gelecek kadar aptal olduğumu mu sandın."
Eli silahlı olan sadece Türker' in adamları değildi. Kazım'ın adamlarıda onlar gibi silahlarını çekmişti. Salondakiler paniğe kapılırken ellili yaşlardaki adamın omuzları geriye düştü. Bebe deyip hafife aldığı çocuğa yenilmekle kalmamış, üstüne birde silahını çekerek kendi namına leke sürmüştü. Hangisi daha kötüydü bilmiyordu. O an aklına gelen şeyle düştüğü omuzları dikleşti. "Daha bitmedi" dedi ve Yüzünde oluşan sinsi sırıtışla adamına emir verdi. "Kızı getirin!"
Türker onun ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Gitmek için ayağa kalkarken Koca Kazım kükrer gibi konuştu. "Sana daha bitmedi dedim çocuk! Az bekle"
"Kaybedecek neyin kaldı ki?"
Çevrelerindekilerin şaşkın bakışları ve genç adamın sorusuyla "Az sonra görürsün." Dedi.
Türker tekrar sandalyesine oturup masanın üzerinde duran kartlara bakarken bir hareketlenme hissetti. Birkaç dakika içinde iki adamın kollarının arasında duran genç bir kız duruyordu karşısında. Kızın önüne dökülen uzun siyaha yakın saçları nedeniyle yüzü görünmesede ağladığı belliydi. "Bu da ne demek oluyor?" diye sordu.
Koca Kazım kızın halinden zevk alır gibi ona baktıktan sonra yönünü Türker'e dönerek masaya oturdu. "Onun üzerine oynamak istiyorum. Tek oyun. Kazanırsam kaybettiğim her şeyi alırım. Kaybedersem kızla birlikte diğer kazandıkların senindir."
Duydukları genç adam için delilikti. Bir insanın üzerine kumar oynandığı nerede görülmüştü. İlk defa şahit oldu bu şey fazlasıyla iğrençti. Kızın korkudan sarsılan bedeninin görüntüsü ise içler acısıydı. Kısa bir an düşündü. Vazgeçmeyecekti adam, çirkefleşmesinden belliydi. Salondaki şaşkın olan herkes gibi rakibide ne cevap vereceğini bekliyordu. Daha fazla beklemeye gerek görmeden "Tamam. "dedi. "Ama oyun yok. Zar atacağız. Benim zarlarımla. Büyük atan kazanır."
Adam şansın kendine döneceğinden emin gibi adamına yine emir verdi. "Fincan getirin!"
Fincan geldiğinde Türker zarlardan birini Koca Kazım'a uzattı. "Büyük olarak önceliği size veriyorum."
Orta yaşlı adam zevkten sırıtarak zarı alıp fincanın içine koydu. Birkaç kez sallayıp masanın üzerine fırlattı. Çevrelerindeki kalabalık onları merakla izlerken gelen rakam beşti. Sesli bir şekilde güldü. "Sanırım kazanan belli oldu."
Türker ne cevap nede tepki verdi. Fincanın ortasına yerleştirdiği zarı birkaç kez sallayıp Masanın ortasına, diğer zarın yanına yuvarladı. Gelen rakam altıydı. Adamlarına bakarak ayağa kalkarken sandalyesinin arkasına astığı ceketine uzandı. "Kızı alın, gidiyoruz."
Koca kazım olduğu sandalyeye kaybetmişlikle çökerken genç adam kapıya yöneldi. Onu takip eden adamları ve kızla birlikte dışarı çıktığında kızın yüzüne bile bakmadan arabayı işaret etti. "Bin"
Genç kız ağlayarak arabaya baktı. Ne demişti içerideki adam, "ailenin ve kendi canını düşünüyorsan denileni yap!"
Döktüğü gözyaşlarını silerek açılan kapıdan girip arka koltuğa oturdu. Başına ne gelecekti bilmiyordu. Çok korkuyordu. Nasıl bu hale geldiğine inanamazken aptallıkları yüzünden kendindende en az bu adamlar kadar nefret ediyordu.
Araç hareket ettiğinde ne Türker nede kız konuşmuyordu. Ölüm sessizliği gibi geçen Kırkbeş dakikalık yolculuktan sonra şehir merkezine geldiklerinde araba durdu. Genç kız ne olduğunu anlamadan ilk kez kızaran gözleriyle yanındaki adama baktı. Ancak adam ona bakmak yerine yola bakıyordu. "İn" dedi emir verir gibi. "Özgürsün."
Kız Şaşırdı. Duyduğuna inanamıyordu. Yüzüne bile bakmadan gidebileceğini söylemişti adam. Kurtulmuştu. Kuruyan gözyaşları bu sefer mutluluktan akarken minnetle "teşekkür ederim." Diyerek arabadan indi.
Türker bir sırtı dönük olarak uzaklaşan kıza, birde önünde durdukları taksi durağına baktı. Taksiye binmek yerine kenardaki kaldırıma gitmiş ürkekçe çevresine bakınıyordu. Cebinden çıkarttığı ikiyüzlirayı ön koltukta oturan adamına uzattı. "Bunu kıza ver. Taksiye bindirmeden de geri gelme"
Adamı kızı taksiye bindirip geri döndüğünde genç adam uzaklaşmakta olan sarı ticari taksiye baktı. O gün bir kumar oynamış ve kazanmıştı. Ancak hayatının kumarını oynadığını çok yakın bir gelecekte öğrenecekti.
❤❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum GÜNAHLAR (Kitap Oldu)
General FictionSevdaları uğruna ateşte dans eden bir kadın ve adamın hikâyesi. Peki, siz aşk için neleri göze alabilirsiniz?