Kalp ruha der ki: ben severim, âşık olurum; ama acısını nedense hep sen çekersin. Ruh da cevap verir: Sen yeter ki sev. ŞEMS TEBRİZİ
❤❤❤
Bir an için annesinin geldiğin sanan Başak paniğe kapılırken, içeriye Eda girdi. Genç kız, arkadaşının gelişiyle rahat bir nefes aldı. Ancak Türker, onun ne kadar tedirgin olduğunu, sararan renginden anlayabiliyordu. Çok korkmuştu. Üstelik kendisi yüzünden. O an, bulunduğu evde kalmanın doğru olup olmadığından emin olamazken, Eda yanlarına gelerek kendisini tanıttı. "Merhaba ben Eda. Kendinize gelmenize sevindim."
Arkadaşı kendini tanıtırken, Başak araya girdi. "Eda kafana dikiş atan arkadaşım."
Türker, ilk kez gördüğü kıza yerinde yükselip, gülümseyerek elini uzattı. "Siz saçlarımı kesen kişisiniz yani. Ben de Türker. Yaptıklarınız için çok teşekkür ederim."
Eda'da tıpkı karşısındaki adam gibi tebessüm etti. "Aslında mesleğim hemşirelik ama böyle durumlarda, yeteneğimiz olmasa bile berberlik yapmak zorunda kalabiliyoruz."
İkisinin konuşmasını dinleyen Başak, bir an için kendini tuhaf hissetti. Sanki dışlanmış gibi. Sahiplenici duygularının abartı olduğunun bilincinde olmadan, Eda'ya, "Seni beklemiyordum," dedi. "Annen arayıp, çağırınca, geri geleceğini düşünmemiştim."
Eda, Başak'ın annesinin geldiğini sanıp, korktuğundan emindi. Ama onun, yaralının uyandığını yazdığı mesajından sonra evde duramamıştı. Adam, vaktinde Başak'ı kumar masasından kurtarsada, o, arkadaşı kadar kolay güvenemezdi insanlara. Ya, onun saf, iyi niyetli arkadaşına zarar verirse. Tabii düşüncelerini açık açık söyleyemezdi. "Annemler, komşuya kahve içmeye geçince, fırsattan istifade beş dakika uğramak istedim," dedi.
Eda, onlarla on dakika kadar kaldı. Bu süre içerisinde, Türker nasıl yaralandığını anlattı fakat kendisiyle ilgili pek bilgi vermedi. Daha çok bacağındaki ağrıdan, ona ezbere verdikleri ilaçların olumsuz sonuç doğurabileceğinden, genç adamın mutlaka bir doktora görünmesi gerektiğinden konuştular.
Başak, arkadaşını yolcu etmek için dışarıya çıktığında, "Ailesiyle sorunları olduğunu duydun," dedi. "Bir süre daha burada kalacak."
Eda, onun sözlerine karşılık derin derin nefes alarak gözlerini yumdu. Tekrar açtığında, öfkesi gözünden okunuyordu. "Sen delirdin mi Başak! Elin tanımadığın adamını, ne diye saklayacaksın! Annen bir duyarsa sana neler yapabileceğini düşünmek istemiyorum. Seni Nihal teyzenin gazabından kimse kurtaramaz. İyileşti işte. İn mi, cin mi belli değil. Gönder gitsin!"
Genç kız, arkadaşının haklı olduğunu biliyordu ama yapamazdı. Türker'e borçluydu. Hem o kötü birisi değildi, biliyordu. "Hayır!" dedi. "Saklayabildiğim kadar saklayacağım. Ne olacağı inan umurumda değil."
"Başak lütfen! Bak kendini ateşe atıyorsun. Değer mi?"
Başak hiç düşünmeden cevap verdi. "Evet"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum GÜNAHLAR (Kitap Oldu)
General FictionSevdaları uğruna ateşte dans eden bir kadın ve adamın hikâyesi. Peki, siz aşk için neleri göze alabilirsiniz?