Aşk nasip işidir hesap işi değil! Aşk adayıştır arayış değil! Sen adanmışsan ve yanmışsan bu uğurda aşk seni bulmaya gelir. MEVLANA
❤❤❤
Hepsi, genç kızın defalarca anlattığı hikâyeyi dinlemişlerdi. Hatta, kendi aralarında kurtarıcının adı, Gölge Kahraman olarak kalmıştı. Çünkü kim olduğunu bilmiyorlardı. Tek bildikleri, genç bir kızın hayatını kurtaran, yürekli bir adam olduğuydu.
Yeni bir şaşkınlık daha yaşasalarda, sessizliği İpek böldü. "Ölmüş mü?"
Eda parmaklarını yaralının nabzına yerleştirdi. "Yaşıyor. Hemen biriniz 112'yi arayın."
Yaşamı boyunca korkularıyla yaşayan Başak, ilk kez cesaret göstererek, "Hayır!" dedi. "Ya onu bu hale getirenler peşine düşüp, yarım bıraktıkları işi tamamlarlarsa. Baksanıza, etrafta araba falan yok. Kaza değil. Adamı öldüresiye dövüp, buraya atmışlar gibi görünüyor."
Başak'ın itirazına cevap Gamze'den geldi. "Ama herif azılı bir suçlu olabilir. Polisten kaçmışta olabilir. Sonuçta, sen bu adamı, mafya kılıklı adamların bulunduğu ortamda tanımadın mı?"
"Evet, onu ilk defa öyle bir ortamda gördüm. Eğer o beni kurtarmasaydı, şu an ya tecavüze uğrayıp, öldürülmüştüm ya da belki bir genel eve satılmıştım. Onun kötü birisi olduğuna inanmıyorum."
Kızlar ne yapacaklarına karar vermeye çalışırken, yaralı adam sızıları yüzünden bilinçsizce inledi. Kulaklarını kapatan dalgalı kahve rengi saçları rüzgarda uçuşurken, İpek, "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu.
"Onu saklamalıyız. Kendine gelince hastaneye mi gitmek ister, polisi mi aramak ister, kendisi karar versin."
Başak'ın teklifiyle Eda, ona ters ters baktı. "Sen delirdin mi Başak! Ya iç kanaması falan varsa. Adam elinde ölürse ne yapacaksın? Başın belaya girer ki annenden bahsetmiyorum bile. Nihal teyzeden saklayamazsın. Parçalar seni!"
Gamze ve İpek ikisinin konuşmasını izlerken, Başak kesin kararını vermişti. "Ona bir hayat borcum var, anlayın beni. Bana sadece, onu bizim arka bahçedeki ardiye odaya kadar taşımama yardım edin, yeter. Orada saklarım. Gerisine karışmayın, bütün sorumluluk benim."
Başak'ın delice fikri, hiçbirisinin aklına yatmıyordu. Onu ikna etmek için uğraşsalarda, başarılı olamadılar. Zaman hızla ilerlerken, nihayet karar verilmişti. Ama öncesinde, kim olduğunu öğrenebilmek için acele ederek ceplerine göz attılar. Üzerinde ne kimlik, ne de ehliyet vardı. Hatta cep telefonu bile yoktu.
Adamı sarsmamaya dikkat ederek, arka koltuğa bindirdiler. Başak bu sefer ön koltuk yerine, arka koltuğa geçti.
Karaisalı'ya yaklaşırken, tedirgin oldular. Ya birisi görürse ne yapacaklardı? Yaşadıkları yer küçük bir yerdi ve hemen hemen herkes birbirini tanırdı. İlçenin girişindeki petrole yaklaştıklarında, Gamze omzuna doladığı kırmızı şalı, ön koltuktan arkaya uzattı. "Bunu yüzüne örtünde, biri görürse şüphelenmesin."
Eda dişlerini sıkarak bağırdı. "Sorarlarsa kınadan kız kaçırdık falan deriz," dedi. Zaten yeteri kadar gerilmişti. Başak'ın aklına uyduğu için ilk dakikadan pişman olmuştu. Yaralının hayatından endişeliydi, birde arkadaşının safça yaptığı öneriyle delirmek üzereydi.
Tam petrolün yakınından geçerlerken, her ihtimale karşı, Başak omzuna yasladığı yaralıyı, dizinin üzerine yatırmaya çalıştı. Boyu rahat 1.80 olan birisi için üç kişinin bulunduğu koltukta, bu pek mümkün olmadı. Neyse ki gece geç saat olduğu için ortalıklarda kimseler yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum GÜNAHLAR (Kitap Oldu)
General FictionSevdaları uğruna ateşte dans eden bir kadın ve adamın hikâyesi. Peki, siz aşk için neleri göze alabilirsiniz?