9. Bölüm "GİTME VAKTİ"

10.3K 1K 161
                                    

"Bakarken kıyamamak mı, yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk?" ÖZDEMİR ASAF

Gün ağarmaya başladığında, Başak yerinde kıpırdanmaya çalıştı ama üzerinde hissettiği ağırlık bir gariplik olduğunu gösteriyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gün ağarmaya başladığında, Başak yerinde kıpırdanmaya çalıştı ama üzerinde hissettiği ağırlık bir gariplik olduğunu gösteriyordu. Avuçlarının arasında tuttuğu kumaş parçası, burnuna dolan erkesi koku ve yüzünün altındaki sıcak göğsün, her nefes alıp verişinde inip kalkması, gece olanları ona hayal meyal hatırlattı. Bir rüya mı yaşamıştı, yoksa kabus mu emin olamıyordu. Gözlerini ağır ağır açtığında, elinin Türker'in tişörtünün yakasını tutmakta olduğunu gördü. Daha da kötüsü genç adamın kolları belini sarmış, resmen kucak kucağa yatıyorlardı. Yerin dibine girerek hızla toparlandı. Onun hareketliliğini hisseden Türker'de aynı hızla kalkınca, yüzü utançtan kırmızının en koyu rengini aldı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu. Konuşamıyordu. O an duvardaki saat dikkatini çekti. Annesinin gelmesine bir saatten az bir zaman kalmıştı. Hemen yataktan çıktı. Genç adamın şaşkın ve meraklı bakışlarına karşılık, korkuyla kolundan tuttu. "Gitmen gerekiyor," dedi. "Annem her an gelebilir."

Sonra sürükler gibi onu kapıya yönlendirdi. "Gece çok korkmuştun, kötü bir niyetim yoktu," diye açıklama yapmaya çalışan Türker'i dinlemeden, kapının önüne koyduktan sonra sırtını kapattığı kapıya yasladı. Kalbi hayatında ilk kez bu kadar hızlı atıyordu. Fakat bu yüksek ritmin sebebi korku değildi. Elini coşkuyla çarpan yüreğinin üzerine yerleştirip, geceyi düşündü. Onun kendisine nasıl sarıldığını, kulağına güvende olduğunu fısıldadığını hatırladı. Türker'in, en zayıf olduğu anlardan birisine tanık olmasına, hem utanıyordu hem de onun tarafından güvenle kuşatılmak, hoşuna gidiyordu. Dengesini bozan bu huzursuzluk ruhuna ağır gelirken, gözlerini açıp, üzerindeki bluzun yakasını çekiştirerek burnuna yaklaştırdı. Kokusu üzerine sinmişti. Tepeden tırnağa Türker kokuyordu. Bir kere daha gözlerini kapattı. Tekrar tekrar üstüne sinen kokuyu içine çekti. Sonra bir anda gözlerini açtı. "Ben ne yapıyorum," dedi kendi kendine. Hissettikleri, yaşadıkları yasaktı. Olamazdı. O an aklına, genç adamın eve nasıl girdiği geldi. Nasıl olmuştu da içeriye kadar girebilmişti. Kafasındaki sorularla koridorda ilerlediğinde, açık olan salonun balkon kapısını gördü. Hemen kapıyı kapatıp, kendi odasına giderek düşünmemeye çalıştı. Belki biraz daha uyusa, aklından ve kalbinden geçenlerden kurtulabilirdi. Hem böylece annesi geldiğinde, onunla karşılaşmak zorunda kalmazdı. Yatağa girip, yorganı üstüne çekti. Fakat Türker'in kokusu sadece üzerine değil yastığına da sinmişti. Uyuyabilmesi çok zordu. Peki, karşılaştıklarında onun yüzüne nasıl bakacaktı.

Annesi işten geldiği gibi yatmış, öğleden sonra tekrar uyanmıştı. Başak için annesinin memnuniyetsizlikleri, o gün hiç önemli değildi. Eskisi gibi her şeye bir bahane bulmasını umursamadı. Öyle ki bu durum, sonunda Nihal'in de dikkatini çekti. "Hayırdır? Bu gün bir tuhaflık var sende."

Genç kız, başını işlediği yazmadan kaldırmadan, "Bir şey yok," dedi. "Gece pek uyuyamadım."

Kadın onun cevabıyla şaşırmadı. Çünkü gece yağan şiddetli yağmur yüzünden, ilçe genelinde elektrik kesintisi olduğunu biliyordu. Yalnız tuhaf gelen, daha önce Başak'ın el işini bu kadar aşkla işlediğini hiç görmemiş olmasıydı. Mutfakta dolanan annesi, "Evde domates konservesi kalmamış," dediğinde, genç kız dondu. Çünkü konserveler Türker'in olduğu evdeydi. Hemen elindeki işi koltuğun kenarına bıraktı. "O zaman ben gidip getireyim."

Masum GÜNAHLAR (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin