11. BÖLÜM "KOR"
Büyük bir enkazın altında kalan geçmişim, masumluğum her zaman aynı kelimeleri tekrarlardı zihnimin içinde: "Beni gömmüş olduğun bu çukurdan çıkar, beni yok etme."
Suyun sıcaklığından dolayı aynadaki yansımam silik bir görüntü hâlindeydi. Ancak bu siliklik, görüntümün altında olan küçük kızı görmeme engel olmuyordu. Evet, o küçük kız hâlâ içimde yaşıyordu ancak eğer bir gün oradan çıkarsa beni tekrardan ümitsizliğe ve dehşet çukurunun içerisine çekmesinden korkuyordum. Geçmişim ile yüzleşmek, küçük bir bebeğin anne karnından çıktığı ilk zamanki gibi büyük ve keskin çığlıkları ortaya çıkaracaktı. Benim geçmişim, büyük acıların meydana getirdiği, gömmüş olduğum derin yaraların kanamasına gebeydi.
Kenardaki siyah havluyu alıp bedenime sardıktan sonra vücudumun iyice kuruduğuna emin olmamın ardından pijamalarımı üzerime geçirdim. Bakışlarımda her zamanki gibi aynı donuk ve ruhsuz ifade vardı. Fakat bugün her zamankinden farklı olarak bakışlarımda yorgunluk kırıntıları vardı.
Bakışlarımı aynadan çekip kapıya doğru ilerleyerek, kapının yanına geldiğimde kolunu yavaşça aşağı doğru indirip koridora çıktım. Çıplak ayaklarım, zeminde tok bir ses bırakıyordu.
Gördüğüm kâbusun dudaklarımda bıraktığı paslı kan tadı hâlâ dilimin ucundaydı. Uzun zaman geçen aradan sonra görmüş olduğum kâbus, vücuduma inanılmaz bir şekilde saplanmıştı. Öyle ki kalbimin içinde bir hançer çevrilmiş de ölüme az bir zaman kaldığını belirten kanın paslı tadı dudaklarımda, ağzımın içinde birikmiş gibiydi.
Odaya girdiğim zaman yatağımın üzerine oturup, gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım. Oturamayacağımı anladığım an gözlerimi açarak ayağa kalkıp pencerenin önüne gittim. Perdeyi geriye doğru çekerek görebileceğim kadar açık bıraktım. Şafak söküyordu. Gökyüzünün kızıl tonunun arasına serpiştirilen birkaç sarı renk, koyu mor ve morun tonları birbiri ile birleşmiş ve mükemmel bir sanatçının şah eser niteliğindeki tablosu oluşmuştu.
Penceredeki yansımamdan göz altımda oluşan torbalar ve açık kalmak için direnen gözlerim kendini rahatlıkla belli ediyordu. Sağ omzumu yasladığım pervazda biraz daha dikleşerek gökyüzünün kızıllığının, mavi ile yavaş yavaş yer değiştirmesini izlemeye başladım.
Hayatımda hiç aklımda olmayan bir yola adım atmıştım. Olaylar her ne kadar olağan bir şekilde devam etse de ne olacağını bilmemek ve bu sakinliğin fazla sürmeyeceğini bilmek, intihar ipinin ilmeğini boynuna geçirdikten sonra sandalyeyi ayakla itmenin ardından sandalyenin ve lambanın birbiriyle ritmini bozmadan bir boş odada bırakacağı seslerin etrafa yaydığı zaman oluşacak seslerin zihnimin içinde yankılanmasına sebebiyet veriyordu.
Avcumun içinde oluşan sızı ile birlikte, göğsümün üzerinde toplamış olduğum kollarımı çözerek avcuma baktım. Derime batan tırnaklarım avucumda derin bir hilâl şekli oluşturmuş ve birkaç yer bastırmamın vermiş olduğu etkiyle hafifçe kanamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİRAS
Teen FictionTanrının birbirini tamamlamak için yarattığı iki kişi: onlar en az cennet ve cehennem kadar uzak iki dünyaydı; Lina ve Nevsal... Ya katran karasına bulanacaklardı ya da cennetin tertemiz kokusuyla buluşacaklardı. Siz hiç ihtirasın esiri oldunuz mu...