Merhaba! Biliyorum, uzun zaman oldu. Ancak geri döndük. Umarım Lina ve Nevsal'i özlemişsinizdir. İyi okumalar!🖤
🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙🖤🖤🌙🌙🌙🌙🌙🌙🌙
Ruhunuzun birdenbire farklı bir boyuta geçtiğini hissettiğiniz bir zaman oldu mu hiç?
Kirli bir elin hayatınıza değdiği andan itibaren yaşamınızın raydan çıkması ve yıllar geçse de bir türlü o raya düzgünce yerleşemediğiniz an çektiğiniz azap her geçen saniye daha da artar. Ne kadar yaşıyor gibi görünseniz de sadece bir cesetten ibaretsinizdir aslında. Aldığınız her nefes vücudunuza yediğiniz bir darbedir bir nevi. Bir insanın öldüğü zaman vücudunda olan tepkiler ile benzerdir yıllarca içinizde yaşadıklarınız. Çıkışı olmayan acılı bir andır. Önce kalbiniz son defa atışlarını gerçekleştireceğinden son bir kez, daha da hızlanmaya başlar. Beyniniz ise; kalbinizin durmasını ve yalnız kalmanızı bekler. Birkaç saniye sonra vücudunuza öyle büyük bir acı saplanır ki ne olduğunu anlayamazsınız ve aniden kalbiniz sizi yalnız bırakır.
Herkes hayatınızın son bulduğunu düşünürken bunun aksine beyniniz hâlâ direniyordur, onun hâlâ zamanı vardır. Her şey beyninizin içinde canlanır ve yaşama dair son kırıntılardır bunlar. Sizde bilirsiniz ki sonsuzluğa son birkaç adım kalmıştır. Vücudunuz buz gibi ve dudaklarınız mosmor... Zihniniz ise biraz daha zorlanır. Artık zaman normalinin aksine daha da yavaşlamıştır. En sonunda ise saniyeler bitince kalbiniz durmasına rağmen gözünüzden bir damla yaş gelir ve acınızla beraber veda edersiniz.
Hayatınıza değen kirli bir el de size böylesine büyük ve acılı bir yaşam verir.
Arabanın anahtarını ve cep telefonunu masanın üzerinden alan Nevsal'e baktığım zaman; bu hayata acım ile beraber veda edecekken benim ruhumu farklı bir boyuta geçiren adamı görüyordum. Dudaklarım düz bir çizgi hâlindeyken kalbimin kıvrımları gülümsüyordu.
"Hadi Lina. Geç kaldım diye söyleniyordun biraz önce ama şimdi de sanki işe gitmeyecekmiş gibi oturuyorsun." Sesinde sitem olsa bile sadece sitem barınmıyordu sesinin tonunda.
"Kalktım işte." Dedikten sonra bende yanına doğru ilerledim. Bu sefer o öylece durmuş bana bakıyordu. " E hadi ama Nevsal. Geç kalıyorum bak." Yüzümdeki gülümsemeyi saklamak için kafamı başka yöne doğru çevirip sessizce güldüm.
Nevsal'e baktığım zaman yüzünde durgun ifadesi vardı. "Sen biraz önce güldün mü?"
Sanki bir suç işlemiş gibi duruşumu dikleştirdim. "Hayır. Gülmedim."
Kaşını kaldırıp, kalem ile çizilmişçesine biçimli olan kaşının güzel şeklini bir kez daha gözümün önüne sundu. Ellerini pantolonunun ön cebine sokarak yüzüme baktı. "Hadi ama Lina. Bence doğruyu söylemelisin."
Bir anlık gelen sebepsiz telaş ile birlikte yavaşça yutkunup yüzüne baktığımda doğru cevabı vermediğim süre boyunca beni bırakmayacağını anladım. "Bence sen olmayan şeyler görmeye başladın. Belki de yaşından dolayıdır." Şimdi eğlenme sırası bende gibi görünüyordu.
Yüzüne baktığımda dudaklarındaki gülümsemenin usulca yayıldığını gördüm. Yavaş adımlarla üzerime doğru geldiğinde bende geriye doğru gittim. Bir şey söylemeden yüzündeki gülümseme ile ben durmak zorunda kalana kadar ilerledi. Arkamdaki kanepe yüzünden ilerleyemediğim an, o da önümde durduğunda yüzündeki gülümseme silinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİRAS
Teen FictionTanrının birbirini tamamlamak için yarattığı iki kişi: onlar en az cennet ve cehennem kadar uzak iki dünyaydı; Lina ve Nevsal... Ya katran karasına bulanacaklardı ya da cennetin tertemiz kokusuyla buluşacaklardı. Siz hiç ihtirasın esiri oldunuz mu...