...
-Duydun beni ha!? Duydun mu?!!...
Korumalardan kurtulmaya çalışıyordum. Ama çok güçlülerdi ve beni bırakmadılar.
-Hala direniyor musun sen ha!Oğuz yumruk atmaya devam etti. Ben ise ağzımı bile açmadım. İyice hırpaladıktan sonra beni bıraktılar. Bi süre kendime gelemedim. Süphelerim artık gerçek gibiydi. Katil onlardı. Oğuz ve Naz'dı katil. Tenha sokaktan çoktan uzaklaşmışlardı.
Gece belli etmeden eve gittim. Gerçi sabah göreceklerdi bu halimi. Acilen bir yalan bulmalıydım. Telefonumu evde unutmuştum. Yine Dolunay birden çok kez aramış birkaç da mesaj atmıştı.
"Eyvah! Dolunay yarın buraya gelecek."
Bunu tamamen unutmuştum. Dolunay'ın beni bu halde görmesi ailemin beni bu halde görmesinden daha da kötüdü. O görünce beni soru yağmuruna tutardı kesin. Şimdi yarın onunla buluşmaya gitmesem ayrı dert gitsem apayrı bir dert. Ne yapacağımı şaşırmış durumdaydım. Bir yandan Oğuz ve Naz beni kuşkulandırırken diğer yandan Dolunay'ın gelişi beni telaşlandırmaktaydı.
Sabah annemin haykırışlarıyla uyandım
-Ahmet! Ne oldu sana oğlum? Kim yaptı bunu. Kavga mı ettin sen?
Mahmur gözlerle anneme baktım bir süre. Derin bir nefes alarak yerimden doğruldum.
-Yok bir şeyim anne ya.
-Ne demek yok. Şu haline bir bak.Babam da odaya geldi. Beni görünce şok oldu. Çünkü ilk defa böyle eve gelmiştim. Gerçi abimden alışkınlardı ama ben ilk defa böyleydim.
-Ya mahallenin dışında serseriler vardı. Laf atınca ben de cevap verdim onlar da saldırdı.
Babam sinirlendi.
-İyi halt ettin. Oğlum biz zaten dertliyiz. Ne diye sen de bir de üstüne dert açıyorsun.
-Ya baba ne dert açmışım sizin başınıza be!..Sonra sustum. Onlar da sustu. Ailede kimse kavga istemiyordu artık. İkisi de arkasını dönüp çıkacakken
-Baba... Anne...
Döndüler arkalarını.
-Ben... Ben sizinle Antep'e gelmeyeceğim.
-Niye oğlum?
-Gelemem anne. Benim hayatım burada.
Babam şaşırdı.
-Ne yapacaksın artık burada oğlum?
-Dayımın yanında çalışırım baba. Olmadı bizim dükkanı satmazsın orada çalışırım. Hem çalışırken seneye tekrar sınava hazırlanırım. Ne olur zorlamayın. Sizinle gelemem. Üstelik... üstelik Dolunay da burada. Ben... yani biz onunla ciddi düşünüyoruz.Annem,Dolunay'ı duyunca yüzünü buruşturdu
-Hayır ne buluyorsun o meymenetsiz kadının meymenetsiz kızından anlayamıyorum ki!
-Anne! Lütfen başlama yine.Babam araya girdi.
-Tamam oğlum tamam. Kal burada. Olmadı yanımıza gelirsin.
-Tamam baba,gelirim.Asıl amacım Oğuz ve Naz'ı yakalayabilmek için rahat koşullar sağlamaktı. Yoksa ailem buradayken rahat edemezdim.
Kahvaltıdan sonra Dolunay aradı.
-Efendim.
-Kuzum,ben geldim!
-Hoşgeldin canımın içi. Artık bu şehir daha da bi şen.
-Deli ya. Neyse hadi buluşalım hemen.
-Iııı... canım bugün olmasa olur mu?
Dolunay sinirlendi
-Neler oluyor Ahmet,bu 1 aydır neyin var senin? Ne zaman arasam açmıyorsun. 15 gündür yokum. Geldiğim gün buluşmak istiyorum ve beni red mi ediyorsun.
-Dolunay mesele biraz farklı.
-Neymiş mesele Ahmet. Anlat neyin var?
-Buluşmak mı istiyorsun?
-Ahmet şaka mı bu. Hiç kaldıracak halde değilim.
-Tamam Dolunay 1 saat sonra Konyaaltı sahilinde buluşalım.
-Tamam...Bu sefer hiç romantik cümleli bi telefon kapaması olmadı. Geyet ciddi kapadı telefonu yüzüme. Nerden tahmin edebilirdim ileride;bu günlerimizin bile daha iyi olduğunu şimdiye göre.
Konyaaltı sahiline geldiğimde güneş tam tepedeydi. Dudağımın kenarındaki iki yara ve gözümün altındaki hafif morlukla birlikte şişlik insanların dikkatini çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Hikaye
General FictionArdınızdaki geçmişi ne kadar gizleyebilirsiniz?... Geçmişin gölgesinden kaçarken geleceği için o geçmişin üzerine yürüyen bir insanın hikayesi...