Sahil Kenarı

54 2 0
                                    


Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir           Ayrılmak istemezsin dünyadan      Ama o senden ayrılacak...

                    Nazım Hikmet

...
.
.
.
-Bir şey söylemek istiyorum Ahmet!

Heyecanla güzel dudaklarından dökülecek kelimeleri bekliyordum.

-O zaman...

Derin bir iç çekti. Gürleyen kara gökyüzüne bakıyordu.
-Annem... Beni o zaman çok... nasıl desem. Beni ikna etti diyebilirim.

Kırmızı ve dolu gözlerle son nefesimi verircesine baktım. Neden Dolunay? Neden böyle oldu?

-Bu konuda sadece sen de suçlu değilsin Dolunay! Hatta sen hiç suçlu değilsin. Bu işin bu raddeye gelmesinde tek sorumlu benim. Sana tutamadığım sözlerin sorumlusu benim. Lanet bir evlilik geçirip boşanmanın sorumlusu benim...

Dolunay gözyaşları akmadan aldı inci tanelerini gözünden. Yanına oturup o güzel gözyaşlarını silmek istiyordum. Ah hayat! Beni sevdiğim kadının karşısındayken bile aciz bırakabiliyordu...
.
.
.

Uzun zaman sonra katıla katıla gülüyordum. Bunu sağlayabilen ise Cevdet amcaydı. Bu akşam elinde etlerle ani bir ziyarete gelip hünerlerini konuşturdu.
Uzun zaman sonra yediğim yemeğin tadını çıkardım diyebilirim.
-...Geçen bunu bizim emniyet amiri anlattı. Dur sana da anlatacağım.

Cevdet amca anlatmadan önce katıla katıla güldü.
-Dur dur bu böyle anlatılmaz.
Yanında getirdiği poşeti açtı. Bardaklarımıza doldurdu.
-Unutmuşum bunu ya. Etle beraber olmazsa olmaz.
-Ne o Cevdet amca? Şalgam mı?
Cevdet amca güldü
-İç sen iç.

İçtim. Kekremsi bir tat yüzümü ekşitti. Fakat yudumdan 10 saniye sonra beynimde kuşlar cıvıldamaya başladı. Sanırım ilk içkimi içmiştim. Zaten o günden sonra bırakamadım da...

Biraz yudumladıktan sonra Cevdet amca devam etti. Saçma fıkrasını anlatmaya başladı:

-150 kilo kadını biri tuhafiyeye gitmis. Tezgahtara "Evladım bana oradan bir sütyen ver."demiş. Oğlan da "Teyze parasüt yan tarafta satılıyor."demiş.

Sonra Cevdet amca hunharca gülmeye başladı. Ben de istemsizce kahkahalara boğuldum. O an emniyet amirliğinin kahvehane gibi olduğu gerçeği gözümün önüne geldi. Zaten içkinin de verdiği mayhoşlukla Cevdet amca ağzını açsa gülesim geliyordu. Sağolsun,beni mutlu edebildi sonunda.

Gülmekten gelen gözlerimdeki yaşları silerken
-Yahu Cevdet amca. Allah senden razı olsun ya. Uzun zaman sonra bu kadar mutlyum. Hele şu son bir haftadır.
-Hayırdır evlat? Neyin var?
-Ya bir hafta önce Dolunay var ya benim sevgilim. Onunla büyük kavga ettik. Benim doğum günümdü. Tam buluşacağımız sıra Naz geldi. Oraları biliyorsun zaten. Neyse ben de o hengamede uyuyakaldım. Dolunay da beklemiş beklemiş. Bakmış ben yokum. Eve dönmüş sonra. Gece arayınca bir kavga ettik Cevdet amca ama ne kavga. Neyse sonra yalvar yakar şiir yaz falan filan 2 günde zor alabildim. Yarın da onun doğum günü. Çok güzel şeyler hazırladım. Yarın iyice burukluğunu alacağım.

Cevdet amca antipatik bir şekilde sırıttı
-Vay benim şairim benim be. Patlat bir şiir Ahmet Soylu.

Güldüm
-Dur be Cevdet amca. Zaten stresliyim. Yarın 7 gibi kalkıp hazırlıkları tamamlayacağım.

Kalktı Cevdet amca
-İyi o zaman. Ben de kalkayım. Sen de uyu artık. Bana bak şarabı burada bırakıyorum fazla abanma.
-Otursaydı Cevdet amca.
-Yok be. Bulaşıkları bana yıkattırırsın şimdi.
Güldüm
-İste tecrübeli dedektif. Anladı niyetimi.

Eski HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin