Kaybolan Zaman

42 2 0
                                    

-Ne saçmalıyordu daha demin o?
-Anlamadım.
-Hani daha demin dedi ya. Sen işte...Almanya'da akıl hastanesinde...
-Haa. Dediğim gibi saçmalıyor işte.

Gecenin ilerleyen saatleri olmasına rağmen gözümüze uyku girmediği için bu otel odasında oturmuştuk. Yavastan hava aydınlanmaya başlarken odanın loş ışığıyla birlikte seyire doyum olmaz Bursa'nın yeşiliyle birlikte mimarisi beni büyülemişti. Uzun zamandır tatile çıkıp bir yerleri görmüyor ve gezmiyordum. Bu benim için adeta bir değişiklik,bir deşarj olma durumu olmuştu. Hava aydınlanmaya başladıkça havlayan köpeklerin sesinin keskinliği azalıyor,yerini araba motor sesleri alıyordu. Zemin katta bir odada olduğumuzdan arada perdesi çekili odamızın penceresinin dibinden geçen insanların ayak seslerini işitebiliyorduk. Kâh gülerek kâh sessiz sedasız insanlar o pencerenin önünden geçerken belleğimde birkaç saniyelik izler bırakıyordu. Hülya ablayı esneme tuttu ardından. Biraz uyku ihtiyacı duydu.

-Ben biraz uyuyayım,3 saat sonra bankalar açılır. Gidip parayı çekeriz,öğleden sonra da gider kefareti öderiz.
-Tamam abla.

Hülya abla odasına gitti. Ben de masanın üstündeki sıcak sudan biraz fincanıma alıp kahvemi hazırladım. O soğuk günde cok güzel geldi.

Sigara dumanı fincanın kenarından yavaş yavaş tavana doğru yükseldikçe ve her derin nefes alışımda sessiz odada o sesi duydukça içimi tarifsiz bir hüzün kaplamaktaydı.

İyi niyetle yaklaştığımız,çabaladığımız ne varsa bize garez eder gibi tam tersi oluyordu. Ne icin çaba göstersek altında sürekli aranan art niyetler gösterdiğimiz çabalara gölge düşürüyor ve onları birer arac gibi gösteriyordu.

Uzakta kalan,sıkışan,daralan ama illa ki yaşanan hüzünleri yaşamıştım işte o zamanlar. Ne işimde dikiş tutturabildim ne sevdamda...

Bir insanın yaşama olasılığını varsaydığımız kötü olayları göz önünde bulundurursak,hakikaten uçları yaşadığımı anımsıyorum.

Bu kadar trajik,hüzün dolu olaylardan sonra insan dönüp ardını düşünüyor gerçekten. Nerede hata yaptım?

Belki tüm hata bendeydi,belki de çok kötü bir insandım. Ama gerçek şu ki,daha da kötülerini yaşayacaktım.
.
.
.
Telefon uzun uzun çalmakta,bir türlü cevap vermiyor Dolunay. Allah Allah! Ne oldu da Dolunay böyle birden değişti?
-Alo
-Hah,merhaba Dolunay.
-Merhaba.
-Nasılsın?
-İyiyim,sen?
-Ben de iyiyim. Daha iyi misin diye soracaktım.
-Değişen pek bir şey yok.

Şiddetle yağan yağmurla birlikte çok kötü bir havanın yanında geçen çok kötü bir konuşma yaşıyorduk Dolunay'la.

Neden böyle yaparsın be gözlerinin ışığında kamaştığım güzel kız?
Ne diye hayat onca darbe vurmuşken hala sen de acımasız olabiliyorsun?

-Böyle yapma lütfen,ben... ben çok üzgünüm.
-Üzgün olman bir şeyi değiştirmiyor.
-Dolunay,sen böyle yaptıkça içim parçalanmakta,anla.
-İçi parçalanan bir tek sen değilsin.
-Tamam... neyse unutalım bu konuyu. Bugün buluşacağız değil mi?
-Sırf bana hikayeni anlatmak için benimle buluşmak istiyorsun.

Kafamdan aşağı kaynar sular boca edildi adeta. İnsanın sevdiği biri nasıl böyle düşünebilir ki?

-Dolunay...Saçmalama lütfen. Bunun sırf seni görmek için bir plan olduğunu mu düşünüyorsun?

Dolunay'dan cevap gelmedi.
-Yani bilmiyorum,tamam bir yanım ısrarla senden vazgeçmiyor. Ne yapayım Dolunay,haykırmak istiyorum etrafa,gerçekten ve gerçekten haykırmak istiyorum ama yapacak bir şey yok. Tek çarem hikayemi sana anlatabilip içimdeki hezeyanı dökmek.
-Ahmet bak,bizden geçti artık. Yani nasıl diyeyim. Maalesef o zamanlar geçti. Seninle bir geleceğimiz maalesef olamaz.
-Nasıl olamaz Dolunay? Ben bütün zorluklara gün gelir de seni görebilirim diye katlandım. Hayır,yaşama tutunan bağımı,umudumu koparamam.
-Biz seninle sadece mazisi olan iki dostuz Ahmet. Ötesi olamaz.

Eski HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin