İlk Dans

32.4K 2.3K 94
                                    

Selammmm😀
Bölümler kısa biliyorum ama çabuk geliyor. Bundan sonra onları biraz yalnız bırakacağım ona göre🔥🔥🔥🔥hazırlıklı olun derim ben!!
Umarım hikayeden de memnunsunuzdur...

Öpüldünüz, keyifle okuyunuz...

Masada sandalyeme yerleşirken biraz önceki gerginliğimin yerini büyük bir kızgınlık almıştı. Adeta bir yay gibi gerilmişken şimdi yaşadığım münasebetsiz olayla her yanımı kavurucu bir ateş sarmıştı. Lucca yanına geldiğimi fark edince,

"Şimdi daha iyi misin?" diye sordu.

Ona gergince bir bakış atıp, "Harikayım!" dedim. Kendimi bu konuda frenlemeyecek, ondan benim için hala davetsiz bir misafir olan Elsa'nın hesabını soracaktım. En azından bunu denemeye niyetliydim.

Bir şeyler olduğunun farkına varır varmaz, surat ifadesinin kaygılıdan meraklıya dönüşünü izledim.

"Sana ne oldu?" diye sordu. Tüm dikkatini bana vermiş, sabırsızlıkla ağzımdan çıkacakları bekliyordu.

" Sevgilin bana iyi dileklerini, ah... pardon seninle ilgili engin tavsiyelerini ilettiler." dedim gergince gülerek.

"Ne sevgilisi, ne saçmalıyorsun sen, Beau?" derken adeta gözlerinden ateş püskürüyordu. Paniklemiş bir hali de yoktu. Zaten bu adamın hiç bir zaman panikle hareket edecek biri olmadığını tahmin edebilirdiniz.

"Elsa, sevgilin değil miydi? Kendi ağzınla söylemiştin. Şimdi de hatırlamıyor  musun?" diyerek sertçe soludum. Acaba fazla mı ileri gidiyorum diye şüpheye düşmüştüm ama geri adım atmayacaktım.

"Keşke onu benim düğünüme çağırmak gibi aşağılık bir şey yapmasaydın. Gizli gizli nerede buluşacaksanız, buluşabilirdiniz." dedim ve önüme doğru döndüm.

Adrenalin damarlarımda çağlarken, onunla bu denli gözü dönmüş bir şekilde konuşmam belki hataydı ama benimle evlenerek elinde hep bir saatli bomba tutacağının farkında olmasını istiyordum. Beni zorla karısı yapmıştı ama az da olsa bana saygı duymalıydı.

"Elsa, sevgilim değil! Sana daha önce de söyledim; geçmişte onunla beraber olmuş olabilirim. Ama benim şu anda onunla iş dışında herhangi bir ilişkim yok. Ayrıca, onu buraya ben çağırmadım. Ailesi uzun zamandır, Rossino'ların iş yaptığı bir aile. O da çiftlikte yönetici. Onun düğünde sadece bu amaçla, babam tarafından davet edildiğini düşünmeye çalış,"

"Kendisi seninle ilgili bana tavsiye verecek cüreti görebildiğine göre; hala samimi şekilde ilerleyen bir ilişki olmalı sizinki," diyerek konuştum ama bu sefer yüzüne bakmıyordum. Neden uzatıyordum ki zaten, ne halleri varsa görsünlerdi.

" Kes artık, Beau. "

Sesi hiddet doluydu ama etrafımızdakilerin duymaması için kısık sesle konuşuyordu.
Gözlerim dolmaya başlamış, dudaklarım titrer olmuştu.

Sesli bir nefes aldı ve kucağımda duran elime uzandı. "Bu tavrın beni kıskandığını düşündürtüyor. Haksız mıyım?" diye sordu küstahça.

" Alakası bile yok," diye kabaca söylendim.

" Peki dediğin gibi olsun, sevgilim. "
O esnada Lucca yanımıza gelen arkadaşı, Frederick'le konuşmaya dalarak beni düşüncelerimle yalnız başıma bıraktı.

Gerçekten dediği gibi onun buraya gelmesinde bir payı olmayabilir miydi? ya da onun her dediğine böyle kolaylıkla güvenebilir miydim?

Ne olursa olsun sinirliydim. Benim evimde, bana karşı yapılan bu saygısızlığa tahammül etmem çok zordu.

"Onu evimde istemiyorum," dedim iki arkadaşın lafını bölerek. Frederick, Lucca'nın çok uzun zamandan beri arkadaşıydı. Onunla ilk kez bugün tanışmamıza rağmen birbirlerine ne kadar bağlı oldukları, birbirlerine güvendikleri belli oluyordu. 
Beni yine azarlamasını bekliyordum ama lafımı duyar duymaz, gerilen Lucca olduğum tarafa dönmeden,

"Elsa'yı buradan çıkartabilir misin?" diyerek sordu. Frederick şaşkınca bir bana bir de Lucca'ya bakıyordu, durumdan bir şey anlamasa da soru dahi sormadan, "Tamam." diyerek yanımızdan ayrıldı.

Frederick'in gitmesiyle, bana doğru iyice sokulan kocam, "Şimdi kendini daha iyi hissediyor musun?" diyerek beni sandalyemde köşeye sıkıştırdı.

" Evet!"

Çatalımı elime aldım ve önümdeki tabakta duran düğün pastamdan bir lokma aldım. Kendimi herşeye rağmen harika hissediyordum. Sanırım babamın dediği gibi bu evlilikte ipler benim elimdeydi ama bu nereye kadar böyle sürecekti? Onun damarına basmadan ne kadar ileri gidebilirdim merak ediyordum.

Pasta lezizdi; en sevdiğim krema ve çilek dolgusuyla dilimde enfes bir tat bırakıyordu. Bugün için belki de ikinci defa kendimi gerçekten iyi hissediyordum. Sonra Lucca beni şaşkına uğratan bir hareketle, elimde tuttuğum gümüş çantalı benden aldı ve pastaya hızlıca daldırdı. Şimdi de ağzımı açmam için bekliyordu. Onun gibi sert görünüşlü bir gangsterden beklenmeyecek bir romantiklikle ağzıma pasta dolu çatalı götürdü.

Etraftan "ay.." nidalarını duyar gibiydim. Kızardım, hatta boynuma kadar kıpkırmızı oldum ama ağzımı açıp, lokmayı onun gözlerinin içine bakarak yine de yutmaya çalıştım. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişlerdi. Gözleri beni deler gibiydi; adeta ateşler içinde kalmıştım saniyeleri içinde. Derinlerde bir yerde, olduğu yerden çıkmasını hiç istemediğim bir şeyler kıpırdanmaya başlamıştı. Bir kadını nasıl baştan çıkaracağını bilen deneyimli, tehlikeli bir erkekti o.

Bakışlarını ilk kaçıran ben oldum.  Elindeki çatalı masaya bıraktı ve "Hadi dans edelim, " seri birden bire.

"Dans mı? Dans etmemiz şart mı?" diyerek sordum. Onunla bir anda bu kadar yakın olmak istemiyordum. Masada yan yana gayet güvenli bir biçimde otururken bile kaygılanıyordum. Şimdi dans edecek kadar bacaklarıma güvenemiyordum.
Elimi sıkıca kavradı ve ayağa kalktı.

" Hadi, Beau. Gelinle damadın kendi düğünlerinde dans etmemesi gibi bir ihtimal yok." Derken çoktan beni bahçeye sırf bugüne özel kurulmuş platforma doğru yürütmeye başlamıştı. Onun peşinde çaresizce ilerliyordum. Bizim dans etmek işin ayağa kalktığımızı fark eden davetliler etrafımızdan yavaşça çekilerek bize yol veriyorlardı. Pistin tam ortasına gelince, bir eliyle belimi sıkıca kavrayan Lucca beni kendine doğru çekiverdi. Diğer eli de avcumu sarmış, bana ışıldayan gözlerle bakmaya başlamıştı.

"Sen bu dünyada gördüğüm en güzel kadınsın ve artık bana aitsin. Seni ömrüm boyunca koruyacağım, Beau." diye fısıldadı kulağıma doğru eğilip. Ruh hali anında değişebiliyordu. Mayıs ayında normal bir günde dingin, güneşli bir havanın bir anda bulutlanarak sağanak yağmurun yağmaya başlaması gibi dalgalıydı ruh hali.

Boynumun kenarında hissettiğim nefesinin sıcaklığı vücudumdaki tüm tüylerin kalkmasına sebep olmuştu. Ona karşı neden kayıtsız kalamadığımı anlayamıyordum. Ondan iğrenmem, hatta onun dokunuşlarından belki de tiksinmem gerekiyordu ama yapamıyordum.

Mesele yakışıklı olması mıydı emin değildim ama beni kendime ihanet eder halde bırakması beni daha fazla sinirlendiriyordu.

L U C C A  •Kitap Oldu•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin