Beau

36.2K 2.4K 170
                                    

Lucca'yı beğenenler lütfen hikayeyi daha çok insanın okuması için listelerimize ekleyelim ve böylelikle yatmış olalım çünkü bu hikayeme ayrı bir önem veriyorum ve sevilsin istiyorum❤️❤️
Şimdiden keyifle okuyun...

Lucca'nın bu kadar rahat ve pervasız bir şekilde attığı kahkaha karşısında yapabileceğim tek şey ona şaşkınca bakmak olmuştu.

"Yani beni bilerek seçtiğini mi söylemeye çalışıyorsun?" diye sorarken alacağım cevaptan neredeyse emindim ama o beni daha da şaşırtarak, "Seni ilk gördüğümde 16 yaşındaydın ve o zamandan beri seni, ne yaptığını takip edecek kadar yakından izletiyorum. Bana hiç öyle bakma! O zaman yaşın çok küçüktü ama şimdi karşımda göz alıcı bir kadın var ve ben senin herşeyinle bana uygun olduğunu biliyorum," diyerek karşılık verdi.

Şaşkındım ama bu denli beni sahiplenmiş olmasından da kadınca bir hisle hoşlanmıştım ama bu onun kendisinden hoşlandığım anlamına gelmiyordu. Bu kadar zamandır benim büyümemi beklemiş olması ilginçti ama bana sormadan yapılan bu evlilik anlaşması ona karşı öfkeyle dolmama yeter de artardı bile. Kabul edilemez bir biçimde beni kendinin yapmaya çalışıyordu.

"Ama bana o gece babana evlilik konusunda karşı çıktığını söylemiştin," dedim. Ona, söylediklerine hala inanamıyordum.

"Babamın evlenmem için bana gösterdiği kızlarla evlenme konusunda onunla tartıştım. Daha doğrusu evlilik fikrinin kendisi konusunda hala iyi şeyler düşünmüyorum ama sana sahip olabilmenin tek yolu bu." dedi oldukça kararlı bir şekilde. Bu söylediklerini gerçekten söylüyor olduğuna inanamıyordum.

"Benim seni istemememin hiç mi önemi yok!" diye sinirle soludum. Bu söylediğim şey hiç hoşuna gitmemişti ama ne dememi ya da nasıl davranmamı bekliyor olabilirdi ki.

"Benden hoşlanmak zorunda değilsin, sadece sorun çıkartma yeter," diyerek sustu ama bunun onun için yeterli gelmeyeceğini anlıyordum. Bakışlarına çöken karanlık, bir kadının onun reddetmesine alışık bir adam olmadığını, bu dediğimi bir hakaret olarak almış olduğunu gösteriyordu. Ama bariz bir şekilde bu konu hakkında daha fazla konuşmak istemediğini belirterek olduğum tarafın aksi yönünde bakmaya başladı. Gergin çenesi ve çattığı kaşları ruh halini gözle görünür şekilde anlatıyordu.

Aradan geçen huzursuz ve sessiz dakikaların ardından araba hızını kesti ve ana yoldan çıkarak sağa keskin bir dönüş yaptı. Nereye geldiğimiz ya da tam olarak ne için geldiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Camdan dışarıya baktığımda Rossino's Çiftliği yazan tabelayı gördüm. Geniş giriş kapısı açılarak iki kanadının arasından geçen arabanın içinde merakla Lucca'ya döndüm ve "Neden buradayız?" diye sordum. Bakışları hala sertti, ve ruh hali hala etrafına gergin olduğunu yansıtan bir elektrik yayıyordu. Tam da bana cevap vermeyeceğini düşündüğüm anda "Sana hediyemi vereceğimi söylemiştim," dedi sertçe.

"Hediye?" Buna şaşırmamın sebebi hediyemin bu yerde olmasıydı aslında.

"Evet, düğün hediyen,"

Araba iki katlı çiftlik evinin önündeki geniş düzlüğün önünde durduğunda, arabanın ön tarafında oturan korumayla, şöför hızla arabadan indiler ve koruma bekletmeden kapımı açtı. Lucca ile birlikte arabadan inerken, havaya yayılmış mis gibi taze çimen kokusunu içime çektim ve güneş ışığının ısıttığı tenimin bana verdiği keyifle çevreye şöyle bir göz attım. Burası harika bir yerdi, böyle bir yerin varlığından haberdar bile değildim.

Eva ve küçük kardeşim Bobby hafta sonları ata binmek için bir at çiftliğine gidiyorlardı ama ben bir kaç denemeden sonra bundan keyif almadığıma karar vermiş, onlarla bu haftasonu etkinliğini paylaşmamaya başlamıştım. Benim herşeyden kaçışım müzik sayesinde oluyordu. Piyanom ve ben saatler boyunca birbirimize bağlanır, gerçek hayatın acımasızlığından ve yalnızlığından sıyrılırdım.

L U C C A  •Kitap Oldu•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin