Bölüm 9

306 97 11
                                    


-Herkesi Olduğu Gibi Öylece Terk Edeceğim Bir Gün Onlar Buna Ölüm Diyecek,

Ben Sonsuz Huzur..



Kendimi hapsettiğim suyun içinde öylece hareketsiz duruyordum, bir karanlığa ihtiyacım vardı.

Gözlerimi sıkı sıkı kapatmışlığım bana yeterli karanlığı sağlamıyordu, huzursuzdum.

Huzuruma ramak kala bir an da huzursuzdum. Bunun tarifi yoktu.

Ani bir kararla hapsettiğim su'dan çıkarttım başımı, gözlerim hala sıkı sıkı kapalıydı, başımı küvetin soğuk mermerine yasladım. Gözlerim kapalı manzaram karanlıktı, içimden sessiz ama bir o kadar da avaz avaz çığlıklar yükseliyordu. Her zaman olduğu gibi buna yine bir tek ben şahit oluyordum.

Başımı yasladığım soğuk mermerde dinledim, suyun hala akışını, içimde hiç susmayacakmış gibi acı içinde bağıran o kadını dinledim. Küçük kadınımı dinledim.

Ne yapıyordum ?

Aptalca boka saran hayatım, yoluna girmeyecekti. Beklediğim o mucize ancak filmler de olurdu.

Gerçeğin ta kendisini ve en acısını yaşıyorken ben, beklediğim mucize asla gerçekleşmeyecekti, hayat bana beklediğim mucizeleri değil beklemediğim ama artık alıştığım dertleri veriyordu. Kabuldü.

Kabulümdü.

Olsundu.

Gerek yoktu kimseye açıklama yapmama, artık uğraşmayacaktım. Beni yakıp yıkan şeylerin beni nasıl tükettiğini, nasıl yittiğimi kimselere anlatmayacaktım. Ben olmayan huzurum üzerime yapışmış melankolimle de güzeldim zaten, kendimde değildim.

Kendimden başka kimseye ihtiyacım yokken, kendimde de değildim. Kanamış, kabuk bağlamış ardından yine kanamış yine kabuk bağlamış tam geçti derken tekrar kanatılmıştı yaralarım.

Düşüncelerim zihnimi uyuşturuyordu yavaşça gözlerimi açtım aydınlık beni korkutuyordu. Öyle alışmıştım ki kısacık zaman da karanlıklara aydınlığa çıkınca sanki herkes görecekti içimde sakladığım milyon tane acıyı, sanki gün yüzüne çıkacaktı her şey.

Sanki siyahlar beyaza karışıp bir gri'lik serpiştirecekti ortaya iki rengin karmaşasın da boğulacaktı ortalık. Ortalık beni boğacaktı sanki karmaşam da.. Sanki tenim yanacaktı aydınlıkta, Sankiler sürüp gidecekti olasılıklar gerçekleştiğin de. Sankiler tüketecekti beni. O zaman ne gündüz olacaktım ne gece.

O zaman ne aydınlık kalacaktı geriye ne karanlık, içimde bir yerler de belki de tam olarak midem de uçuşan kelebekler kısa zaman önce ölmüştü oracıkta, tam şuan midem de bir kıpırdanma vardı kelebeklerim canlanıyordu. Acı içinde kanat çırpan benim siyah kelebeklerim, ne kadar naiftiler, karanlıkları aslında iç açıcı bir siyahtı belki de. Kusursuzdu kanat çırpışları midemde ki çırpınışlar acı dolu bir öykünün sancıları olsa da dokunduğum da toz bulutu olup yitecek kelebekler değildi bunlar, elbette kısacıktı ömürleri, öyle alışmışlardı ki ölüp ölü yeniden diriliyorlardı. Her seferinde kendilerine felsefe edindiklerini yineliyorlardı. Nelerin üstesinden geldik yittiğimiz yerden dirileceğiz diyorlardı..

Benim siyah kelebeklerim..

Uyuşmuş bedenim de acı içinde kanat çırpıyorlardı.

Korkarak araladığım gözlerim ışığa henüz alışamamıştı, yeşil gözlerim etrafı süzerken fazla yorgundu, henüz hala akmakta olan suyu kapattım, kendimi hapsettiğim su küvetten taşmış ve banyoyu ufak bir sel yerine çevirmişti.

KIZILCA KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin