BÖLÜM 4

437 135 21
                                        


Deliksiz uyumuştum, uyandığımda hava kararmışttı içimde ki sıkıntı büyümüştü sol elim hala karnımdaydı. Sırt üstü uzandım tavanı seyretmeye başladım bu yük bana fazla geliyordu, okula gitmiyordum zaten bu halde gidemezdim devam edemezdim. Bunca şeyden sonra zaten kimsenin beklediği gibi başarılı bir öğrenci olamazdım yaşıtlarımdan farkım olduğunu sadece ben dahi bilsem bu huzursuzluk peşimi bırakmazdı yapamazdım. O an okulu bırakmaya karar verdim bir şekilde açıktan okurdum ne de olsa. Bir süre insanlardan hayattan uzaklaşmaya ihtiyacım vardı yapmalıydım. Bu fikri aklımın bir köşesinde bekletecektim bunun için en uygun zamanı bulup konuşacaktım annemlerle abim ve babam yaşadığım vahşetten habersiz oldukları için kolay olmayacaktı bunu onlara kabul ettirmek, başka çare yoktu bu böyle olmalıydı. Biraz toparlanıp odadan çıktım yavaş yavaş bu durumu kendi içimde kabullenmeye başlamaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu bu benim sırrımdı kimseler bilmeyecekti. Bugünden sonra hayatıma aldığım herkes çok önemliydi bir hataya yanlış bir insana daha kabulüm yoktu. En azından şuan için kendi düşüncelerim doğrultusunda verdiğim kararlardan yanlızca birisiydi bu. Düşünceleri bir kenara itip salona doğru yürüdüm etraf karanlıktı salonun aralık kalmış kapısından sızan ışık hol'ü azda olsa aydınlatıyordu, kapıya yaklaştıkça konuşmalar daha da netlik kazandı kulaklarımda, bir an duraksadım bunu yapmamam gerekiyordu ama yaptım. Aralık kalan kapıdan annem ve Hatice teyzemin konuşmalarını dinlemeye başladım. Olduğum yerde duvara yaslandım, annem ağlıyordu her ne kadar sessiz olmaya çalışsada hıçkırıkları her  yüksek çıkan sesiyle odayı dolduruyordu. Hatice teyzem başında onu teselli etmeye çalışıyordu. Onu ağlarken görmeyi duymayı veyahut ağladığını bilmeyi hiç istemiyorum. Bu beni yıkıyordu. 

Annemle hiçbir zaman istediğimiz kadar iki yakın arkadaş güzel bir anne kız modeli oluşturamadık. İkimizin de birbirimize ters gelen olmazsa olmazları vardı. O bir anne olarak haklıydı belki de bende kendimce haklıydım. Bazı şeyleri yaşamadan tecrübe etmeden öğrenemiyordu insan ''Yapma kızım'' dediği ne varsa yapmıştım. Yapmaya da devam ediyordum Sonuçları ağır bedeller ödetsede tecrübe ederek yanlışı öğreniyordum. Her insana geldiği gibi bana da tatlı geliyordu yasaklar. 'Yasaklar Çiğnenmek İçindir'' lafını dibine kadar yaşıyordum. Çiğnediğim her yasağın altında çiğneniyordum da. Bunca düşüncemin arasından aralık olan kapıdan duyabildiğim en keskin cümle ''Şimdi Ne Yapacağız?'' olmuştu annem bunu söylerken ağlamaya devam ediyordu. Bu cümlede duyduğum tek şey bir annenin korkusuydu.çaresizliğiydi, ve bilhassa tükenmişliği. Daha fazla dayanamadım dinlemek istemiyordum. Odama doğru yol aldım odamın kapısından kendini toparlayabilsin diye ''Annee'' diye seslendim. Fazla sürmeden odaya geldi ''Karnım çok acıktı akşam yemeği ne zaman hazır olur?'' diye sordum. Bir şey yemeyecektim bu annemin ağlamasını durdurabilmek için uydurduğum bir bahaneydi. 

Annem ağladığını belli etmemek istercesine kafasını yerden kaldırmıyor benimle göz teması kurmamaya gayret ediyordu. '''Hemen hazırlarız Alyacığım' diyerek çıktı odadan. Bunca olana rağmen hala bu kadar güçlü gözükebilmesine hayrandım bana bize bunu hissettirmeme çabası onu yoruyordu biliyordum. Birde bu akşam eve dönecektik evde ki hizmetlimiz Maria'nın durumdan haberi vardı iyiymiydi kötü müydü bir türlü anlam veremedğim bir kadındı Maria gürcistanlıydı, ama kimseye bir şey sölemeyecekti. Ona bu konuda neden güveniyorduk bilmiyorum ama güveniyorduk işte bazı şeylerin sebebi yoktu. Akşam eve döndüğümüzde hiç bir şey olmamış gibi abim ve babamın yüzüne nasıl bakabilirdik bilmiyordum. Ama bakmalıydık yoksa herşey şuan olduğundan daha kötü bir hal alabilirdi. Oda da daha fazla kendimi paralamadan çıkmaya karar verdim. Annem ve Hatıce teyze masayı hazırlıyorlardı. Gidip masaya oturdum yardım edecek takatim yoktu. Masa hazır olduğunda yemeklerimizi yemeye koyulduk kimseden çıt çıkmıyordu ki bu benim için en idealiydi. Masada sessizlik kol geziyordu kulak tırmalayan bu sessizliği kimse bozmadı yemekler yendi masa toplandı. Salondaki üçlü koltuğa bıraktım kendimi elime kumandayı alır almaz gezinmeye başladım kanallarda neler var diye göz gezdiirecektim zaten izlediğim şeyleri algılayabılecek kadar iyi değildim. Bakacaktım sadece, insanı hayattan soğutan programlar vardı komik ve samimiyetsizce dönüp duran izdivaç programları, her annenin izleyip ama asla evde denemediği fakat izlemekten de vazgeçmediği yemek programlarından başka bir şey yoktu televizyonda. Sıradan bir belgesel kanalı açtım ne belgeseli bile olduğu önemli değildi televizyonda açık olan şey belgeseldi ama benim o an ekranda gördüğüm vahşet anlarımdı.

 Gözlerimi sıkıca kapatıp derin nefesler aldım. Aynı hızla televizyonu kapatıp odaya yöneldim odaya geldiğimde sakinleşmek için bir sigara yaktım, sigaramı içerken bir yandan da oda da ki eşyalarımı toplamaya koyuldum. Keşke buradan çıkıp gideceğim yer ev değilde kimseyi tanımadığım ufacık bir eve sahip olduğum herkesten ve herşeyden uzak bir sahil kasabası olsaydı. Umuyorum ki ozaman herşey çok daha güzel olur belki de hayat daha yaşanılası bir yer olurdu. Sigaram dibe gelmişti izmaritten gözükmeyen küllüğe bir yenisini daha ekleyerek söndürdüm sigaramı. Oda ya dolan sigara dumanı biraz olsun hafiflesin diye pencereyi araladım hava ne kadar güzeldi, sanki bir gün iki gün değil de yıllardır tıkılıp kalmıştım eve bu odaya. Pencereden sızan baharın kokusunu içime çektim. Ciğerlerim sızlamıştı pencerenin sol tarafında sokağın tam köşesinde sek sek oynayan ufak kız çocukları vardı, birazdan akşam ezanı okunacaktı ve hepsi annesinin ''akşam ezanı okuduğunda eve gel kızım'' sözüne itimat edecek ve eve gideceklerdi son dakikalarıydı. Ama çok neşeliydiler neşelerine bakıp hüzüne boğuldum. Buruk bir sevinçte yaşamadım değil dönebilseydim keşke geriye çok fazla değil beş ay öncesine dönebilsem yeterdi aslında.

 O it le hiç tanışmazdım. O'na bütün saf halimle abi demezdim. Felaketim olmasına izin vermezdim. Belki de ama artık herşey için çok geç. Önce yağmur başladı sonra bir fırtına koptu, koptuğu yerde yaşam bırakmadı. Ve ben o yağmurda ıslanan çelimsiz bir papatyaydım sağa sola yalpalanan, fırtına başladı kyamet gibiydi o anlar ve çelimsiz papatya dalından koptu umarsızca savruldu. Arkamdan kapının açıldığını duydum muhtemelen gelen annemdi. Gözümde biriken yaşların geri çekilmesini bekledim yaşlar çekildiğinde arkamı döndüm yine tam kapının önünde hiç bir şey demeden avaz avaz susarak duruyordu. Kekeleyerek ''BaBanlar Ge-Gelmek Üzere hazırsan çıkalım'' dedi. ''Hazırım geliyorum'' diyerek cevapladım annemi arkasını döndüğü gibi çıktı odadan. Olanlara bu kadar methanetli yaklaşabilmesi çok ilginçti çok değerli bir kadındı. Ona hayrandım anneme bunu pek elli edemesemde bu hep böyle olacaktı ben ona benzeyemezdim onun kadar güçlü değildim benim elime kıymık batsa günlerce ağlar kendimi ziyan ederdim. Onun bedeni paramparça olsa yine de gık'ı çıkmazdı böylesi bir kadındı düşüncelerimi uzaklaştırdım bunca olanın en zor kısmı başlıyordu şimdi ev babam ve abim belli olmamalıydı nasıl başarabilceğim hakkında ufacık bir fikrim yoktu. Vakit gelmişti ama kaçamazdım. Annemle birlikte Hatice teyzeyle vedalaştık sonrada çantalarımızı alıp adımladık merdivenleri, eskimiş rutubetli duvarları olan apartmandan dışarı çıktığımızda hava henüz kararmıştı babam birkaç adım ötede arabayla bekliyordu anneme baktım, oda derin bir nefes alarak bana baktı yüzümü avuçlarının arasına aldı

 ''Bu bizim küçük sırrımız sakın bir şey belli etme'' dedi sadece başımı aşağı yukarı bir defa sallarak cevap verebildim. Zaten o an boğazımda ki yumruyu oradan göndermeye çalışmakla meşguldum ve cevap verecek yeterlilikte sesim yoktu. Koluma girdi arabaya doğru yürüdük ikimizde arka koltuğa oturduk. Babamın yüzüne bakamıyordum halbu ki babamla diyalogumuz evde ki herkesle olandan çok başkaydı her konuda rahatça şakalaşabilir yanında saçmalayabilirdim, tepesinden inmezdim tabiri caizse arkadaş gibiydik hatta kanka gibi diyebilirdim. Şimdi uzaklaşmıştım çünkü kahramanımdan gizlediğim şeyler vardı, onun masum meleği değildim artık bunu o bilmesede beni hala öyle kabullensede değildim. Arabanın içinde ki karanlıktan seçebilidğim kadarıyla dikiz aynasında yüzünün yarısı gözüken babama baktım oda çok yorgundu yaşına rağmen saçlarında ki ak'lar bir hayli sıktı benimle şakalaşırken söylediği bir cümlesi vardı;

''Sen Büyüdükçe Dertler de Büyür Çocukluk EdipteBüyüme Hemen'' bunu her söyledğinde güler geçerdim. Şimdi anlıyorum ki birbabanın evladına söyleyebileceği belki de en anlamlı en düşünceli cümleydi buben vahşetimden sonra büyümüştüm.  Ve Şimdi Çok İyi Anlıyordum..


Yıldız Bırakmayı Unutmayın .. :)

Resmi İnstagram Hesabımız >> @kizilca.kadin :) Takipte Kalın ! :)

KIZILCA KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin